Geçtiğimiz hafta sonu Venezüella’da bir darbe teşebbüsü gerçekleşti. Bu darbe teşebbüsünün sebebi nedir?

Ülkenin en büyük üçüncü şehri Valencia’da bir grup asker, bir askeri tesisi bastı ve ele geçirip hükümetin devrilmesini istediklerine yönelik bir video çektiler; bu videoyu yayınlayarak darbe girişiminde bulundular. Hükümet ise bu girişimi “terör eylemi” olarak nitelendirdi. Bu yolla orduya olan güvenin ve ordunun moralinin zedelememesini sağladı. Genelkurmay başkanı ise Başbakan Nicolas Maduro’ya bağlılığını belirtti ve böylece hükümet ile ordu arasındaki karşılıklı güven yenilenmiş oldu.

Zaten askerlerin çoğunluğu Bolivarcı değil mi?

Şu anda öyle. Her ne kadar Venezüella Amerikan güdümünden çıkmış gibi gözükse de, aslında Amerika’nın arka bahçesidir. Hatırlarsınız, 2005’te Hugo Chavez’e karşı bir darbe tertiplediler. Onu bir adaya hapsettiler. Buna karşı halk ayaklandı ve halk ayaklandıktan sonra Chavez’i bırakmak zorunda kaldılar. Bırakıldıktan sonra Chavez ne yaptı biliyor musunuz? Bütün askerleri kapı dışarı etti ve yerine sosyalist, Bolivarcı bir ordu kurdu.

Hadiseler 15 Temmuz ile kıyaslanıyor. Evet 15 Temmuz ile bir paralellik gösteriyor. Hatta sosyal medyada FETÖ’cülerle Venezüella’daki darbeci askerlerin fotoğraflarını yan yana koyarak buna değiniyor insanlarımız. Bu doğrudur; ama Tayyip Erdoğan’la Maduro’yu kıyaslamak büyük bir haksızlık olur. Maalesef Maduro iyi bir yönetim sergileyemiyor.

Ne gibi yanlışlar yapıldı ve ülke bu hâle geldi ve neler yaşanıyor?

Ülkede süren eylemler yaklaşık altı aydan beridir devam etmekte. Bu eylemlerde yaklaşık 100 kişi öldü. Biliyorsunuz, 2013’te eski devlet başkanı Hugo Chavez’in ölümünün ardından Maduro %1’lik oy farkıyla iktidara gelebilmişti. Venezuela’daki muhalefet seçkinci-elit bir zümreden oluşur ve uluslararası sermaye tarafından yönlendirilir. Neredeyse tüm dünya devletlerinde ve Türkiye’de de olduğu üzere... Amerika’nın arka bahçesi dememin sebebini şimdi daha iyi anlayacaksınız; Maduro’nun 2013’de %1 oy farkıyla seçimi kazanması ve ABD’nin kendilerine verdiği destek muhalefetin iştahını kabartmıştır. Böylece Maduro’yu devirebilmek için ellerinden geleni yapmaya başlamışlardır, en son bir sözde referandum yapılarak Maduro’nun haklarının kısıtlanması kararı alınmak istenmişti. Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan bir ülkede bu tarz olayların yaşanması normaldir. Son dönemde Venezüella’da ABD destekli suç örgütleri türemiştir ve bu örgütler talan, yağma, karaborsacılık dâhil her türlü işe bulaşarak zaten kıtlık çeken halkı yıpratmaya çalışmıştır, bu da elitist muhalefetin işine yaramıştır tabii ki… Bu yağma örgütlerinin saldırıları Chavez ve Maduro destekçisi “Chavesta” grubuna bağlı esnaf ve işyerlerinde olmuştur daha çok.

Venezüella’nın önemli olmasının sebebi nedir?

Venezüella’nın dünyanın en büyük petrol üreticilerinden birisi olduğunu söyledik. Şu noktayı da açıklamalıyım; Venezüella, ürettiği petroller için Brezilya petrol firması Petrollium de Brasil ile anlaşma yapmıştır ve diğer ticarî ortağı da Çin’dir. ABD üretilen petrolün %50’sini almasına rağmen bu duruma büyük bir tepki göstermiştir. Maduro da Chavez’in başlattığı bu ortaklığı sürdürdü, haliyle bu durum Amerika’nın çıkarına değildi. ABD, Bolivarcı Devrim’e diş bileyen seçkinci muhalefeti destekledi ve böylelikle olaylar patlak verdi. Hatta olayların yatışması için Papa iki defa çağrıda bulundu; ancak bu da bir işe yaramadı. Venezüella’daki etkili iki muhalefet liderinin de hükümet tarafından ev hapsine alınmasından sonra olaylar hepten şiddetlendi ve uluslararası sermayeye hizmet eden basında da neredeyse her saat Maduro’yu yıpratacak haberler ve yayınlar yapıldı. O kadar manipülasyon yapıldı ki “Maduro adamın kafasını kesti” deseler insanlar inanacak artık… Elbette birçok sebep olmasına rağmen Venezuela’daki olayların asıl sebebi Petrollium de Venezüella’nın millileştirilmesi ve Çin ile ticaret yürütmesidir. Maduro Çin’e petrol satıp karşılığında soya, buğday, mısır gibi temel gıda ürünlerini alarak ambargo sebebiyle oluşan kıtlığı biraz olsun hafifletmeye çalıştı. Bu durum besin maddelerini ellerinde tutan Siyonist kartellerin işine gelmedi. Maduro, ABD büyükelçiliğinde çalışan eleman sayısına sınırlama getirdi, akabinde Fransız Air France ve Alman Lufthansa Venezuela’ya uçuşlarını iptal ettiler. Yanılmıyorsam 2016 kışında Maduro Türkiye’ye gelerek Karakas’a THY’nin uçuş başlatmasını istedi Tayyip Bey’den ve o da bunu yerine getirdi. Son olarak da geçtiğimiz hafta Anayasa Düzenleme Kurulu referandumu gerçekleştirildi, bu referandumda katılım oranı düşük olmasına rağmen hükümet yanlıları kazandı; ABD ve sözde demokrasiyi temsil eden diğer ülkeler bu seçimi tanımadılar. Maduro’nun bu referandumdaki amacı ise Bolivarcı bir sosyalist kurucu meclis oluşturmaktı. Amerika da bunun önünü almak için orduda darbe için destek aramış ama bulamamıştır. Bunun yerine ordu içerisinde ufak grupları para ile besleyerek bu tarz terör eylemlerine girişmiştir ve bu tarz olaylar devam edecek gibi gözüküyor. Yaklaşık 2 milyon Venezüellalı ilaç ve sağlık hizmeti eksiliğinden, kıtlıktan ve benzeri nedenlerden ötürü ülke dışında yaşamaktadır. Yani hâdiseleri tamamen dış mihraklara bağlamak da yanlışa düşmeye sebep olur. Neticede iyi bir yönetim gösterilse, ufak-tefek sarsıntılar olmasına mukabil hâdiseler bu duruma gelmezdi. Çünkü dünyanın en büyük petrol üreticisi olan ülkelerden birinden bahsediyorum. Bu ülkenin bu denli büyük bir ekonomik kriz yaşaması anlaşılır gibi değil.

Bundan sonra ne olacak, neler bekleyebiliriz?

Ülkenin %50’si Maduro’ya karşı ve bu büyük bir rakamdır. Dolayısıyla 2018’de yapılması beklenen başkanlık seçimlerinde Maduro’nun kazanması için tek çare kıtlık çeken halkın kendisine destek vermesidir. Bu süreçte belirleyici olacak şey şu ki; halk bu kadar çileye katlanıp Maduro’ya mı destek verecek yoksa kısa vadeli bir rahatlama için ABD destekli muhaliflerin oyununa mı gelecek?

Venezüella’da Chavez dönemindeki kazanımlar yitiriliyor herhalde?

Chavez döneminde de durum benzerdi; ama Chavez’in entelektüel birikimi, karizmatik kişiliği bu sorunların gün yüzüne çıkmasını engelliyordu. Bu arada Alman ve Fransız havayolu firmalarının çekilmesinden ve THY’nin Venezüella seferi başlatmasından bahsetmiştim; ama Türkiye bununla yetinmemeliydi, hâlâ da bir fırsat var. Ruslarla sebze meyve gerginliği yaşıyoruz, ürünlerimiz elimizde kalıyor. Satsana Venezüella’ya petrol karşılığında meyve-sebze!.. Bizim Dış İşleri’miz bu gibi şeyleri yapamıyor nedense, çok şaşırıyorum.

Bir haberde Warcraft isimli bir oyundaki sun’i para biriminin Venezüella para biriminden daha değerli olduğu geçiyor, bu doğru mu?

Doğrudur, ülkede enflasyon %1600. Mesela sen bir öğle yemeğine gideceksin, yanında mutlaka geniş bir çanta götürmen lazım; çünkü deste deste ödemek zorundasın parayı… Bu bol sıfırlı olaydan ötürü deste deste para taşınmasın diye 100 pezoluk banknotlar ürettirmeye çalıştılar Katar’a, Katar da bunu geciktirdi, plan elde patladı. Düşünün çok komik rakamlara uçuş olmasın ve zarara uğranmasın diye THY Venezüella’da biletleri dışarıdan satıyor…

Yaşanan sosyal hadiseler, emperyalistlerin de tazyikiyle iç savaşa doğru gidebilir mi?

Venezüella’da elinde silah olan tek grup ordudur. Ordu da muhalefete göz açtırmıyor zaten. ABD birkaç defa darbe girişiminde bulundu ama başarılı olamadı.

O zaman orada bir devletin kendisini savunabilecek kadar kontrol mekanizması da var.

Maduro’yu iktidarda tutan anti-Amerikancı olmasıdır. Orada Bolivarcılık deniliyor buna… Maduro’nun en büyük hatalarından biri şuydu: Erdoğan-Davutoğlu gerilimindeki gibi Chavez gittikten sonra Maduro “Chavezta” denilen grupları dağıttı ve Chavez’in döneminde bakanlık yapmış sadece bir kişiyi yerinde bıraktı. Yaptığı değişikliklerle göreve gelenlerin neredeyse tamamı iş bilmez adamlar Bu baştanbaşa bir saçmalık… Açıkçası biz Venezuela’da yaşananları anlamakta, öğrenmekte de güçlük çekiyoruz; çünkü adam akıllı medyası yok Maduro’nun… Bir devlet televizyonu var, ondan da ne anlayabiliyorsak… Medya gücün olmadan iktidarı elinde tutman, halkın sana karşı cephe almasını engellemen de bir hayli zorlaşır.

Bu konuda Türkiye’yi de eleştirmek lazım, kendimizi dışarıya ifade edebilecek enformasyonu üretecek medyamız bizim de yok.

Öyle tabii. Ben 2 ay önce Türkiye’ye geldim, daha önce Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü’nün sorumluluğuna atanmıştım. Orada bizi, Türkiye’yi tanırlar sandım ama yok. İnsanlara anlatmasak 15 Temmuz’u dahi bilmeyecekler.

Eklemek istediğiniz başka bir şey?

Amerikan emperyalizmiyle mücadelede işimiz çok zor ne yazık ki… Brezilya’da Lula, Venezuela’da Maduro… Bunlar tekdüzeliği bozan çıkışlar yapıyor ve bu da içimize su serpiyor; ama kaç ülke kaldık ki böyle… 13 ülkede daha darbe ve darbe teşebbüsü yaşandı bu sebeple: Arjantin, Brezilya, İzlanda vesaire… Ülkemizde de bir tek Tayyip Erdoğan var, o da yalnız ne yazık ki…

Teşekkür ederiz.

Rica ederim, iyi çalışmalar.

Baran Dergisi 552. Sayı