Kerkük Gazetesi Gen. Yay. Yön. Güngör Yavuzaslan, İstanbul Fatih’te bulunan Suriye Türkmen Dernekleri Federasyonu’nda düzenlenen “Ortadoğu’da Küresel Oyunlar ve Türkmenler” başlıklı konferansta konuştu. 2011’den bu yana Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye’ye göç eden Türkmenlerin yoğun katılım gösterdiği konferansta Yavuzaslan, yerel ve bölgesel gelişmeleri değerlendirdi. “2001’de Suriye’de başlayan iç savaşla birlikte Halep’i öğrendik, oysa Halep, Gaziantep’in kardeşiydi. Daha sonra Bayırbucak’tan Humus’a, Lazkiye’ye kadar Türkmenlerin yaşadığını ve sayılarının 3 milyonun üzerinde olduğunu öğrendik.” diyen Yavuzaslan, Türkiye’deki gazeteciler olarak Suriye’deki iç savaşa hazırlıksız yakalandıklarını ifade etti.

Esad Sorunu
Kerkük ve Suriye’deki Türkmenlerin, Türkiye ile Ortadoğu arasında köprü olduğuna dikkat çeken Yavuzaslan, geçmişte hac yollarının güvenliğini Türkmenler tarafından sağlandığını hatırlatarak Esad sorunuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı;

“Şu aşamada Esadlı bir Suriye devam mı edecek, yoksa yeni isimler mi çıkacak; bu tartışılıyor. Türkiye, Rusya ve dünya konjonktürü gereği Esad’la görüşmeye zorlanıyor. ÖSO’nun sıkıştığını iddia ediyorlar. Yeni adıyla Suriye Milli Ordusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan kabul etmiyor. İki taraf da güç yoluyla isteklerini kabul ettirmeye çalışıyor. Astana ve Cenevre’de Türkmenlerin de masada olması lazım. Suriye Türkmenleri Dernekleri Federasyonu bir araçtır. Şuna çok üzülüyorum; Türkmenler ev sahibi. Toprakları hakkında başkalarının karar vermesine engel olunmalı. Türkiye, Türkmenler için çok büyük bir avantaj. Her milletin içinde sorun olabilir ancak birkaç Suriyelinin karıştığı olay nedeniyle tüm Suriyeliler dışlanmamalı. Türkiye Suriye halkını kabul etmiş. Aksi takdirde büyük yürüyüşler yapılırdı.”

“Yeni Suriye Anayasası”
Yavuzaslan, “Yeni Suriye Anayasası” hakkında şunları söyledi;

“Bu anayasanın ortaya ne zaman çıkacağı kesin değil. ABD sıcak bakıyor. Esad meşru kabul ediliyor. Türkiye PKK’yı kesinlikle reddediyor. ABD, Rusya ve İran, “Kürt kimliği” bahanesiyle PKK’yı kabul ettirmek istiyor. ABD de aynını Irak’ta yaptı. 2005’te Irak anayasasıyla yeni bir Irak tanımı yapıldı. Irak anayasasında (141, 142. Madde) Arap, Kürt ve Türkmenler aslî unsur olarak geçti. Aslî unsur denildiği anda, kendi dilinde eğitim, resmî kurumlarda kendi diliyle yazışma ve siyasette de temsilci bulundurma hakkı tanınıyor. Bunun aynının Suriye’de de yapılacağını tahmin ediyorum. Suriye Türkmenlerinin hak mücadelesi Ankara üzerinden yürüyor. Tartışılan yeni anayasada haklarının geçmesi için Türkmen toplulukların Ankara’ya sürekli hatırlatmada bulunması lazım. Bu hususta birlik olunmalı.”

Suriye’ye Dönüş
Yavuzaslan, Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin geri dönüp dönemeyecekleri hususunda ise şu ifadeleri kullandı;

“Suriye’ye dışardan gelen silahlı yapılar oldukça bu savaş bitmez. Mesela Nusra, “ben küresel cihaddan vazgeçtim, Suriye cihadına döndüm” diyor. Bu tür gruplardan her birinin hedefi var. Kızılay başkanı, dünyada 47 noktada çatışma olduğunu söylemişti. Ceylanpınar sınır kapısında gördüm; mülteci kampındaki Suriyelilerden dönmek isteyenler form dolduruyor, devlet kişi başı 1500 TL para veriyor. Bazı Suriyelilerin geri dönmeyeceği de biliniyor. Burada iş kuran, evlenenler var. Bu süreç uzar. ABD-Türkiye anlaştığı takdirde, 32 km’lik güvenli bölgede yeni konutlar planlanıyor. Parası dışardan olmak üzere TOKİ’ye yaptırılması düşünülüyor. Ne olursa olsun, Türkiye’nin Türkmenlerden vazgeçme gibi bir lüksü yok. Zeytin Dalı Harekâtı sürecinde, Türk ordusunun birlikte çalıştığı tek sorunsuz topluluk Türkmenlerdi. Bir Türkmen yaşadığı vatanı bölmeyi aklından bile geçirmez. Suriye iç savaşında da istisnalar olsa da Türkmenlerden terörist görmedik. Ama Arap ve Kürtlerden birçok örgüt çıktı.”

Konferans sonunda Fırat’ın doğusu, İdlip, Münbiç’e operasyon ve Suriye’deki İran nüfuzu hakkında Baran’ın sorularını cevaplayan Yavuzaslan, şunları söyledi;

“Münbiç’e Harekât Mümkün Değil”
Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna, Münbiç’e bir hareket yapamayacağını düşünüyorum. ABD muhtemelen Münbiç’te Türkiye ile mutabakata varacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yerel seçimlerden önce Münbiç’e girilmesini istiyor. İdlip, istisnai bir durum. Böyle bir “model” yok. Soçi’deki görüşmelerde İran ve Rusya, İdlip mutabakatı için geçici dedi. Türkiye HTŞ ile ilgili Rusya’nın taleplerini gideremezse önce rejim, sonra Rusya havadan dalacak. Rusya, Çeçenistan’da olduğu gibi, özellikle Putin’den sonra, “sıfır problem” kafasıyla katliamla sonuçlanan saldırılar yapıyor. Nusra ciddi sorun. Suriye’yle ilgili takvim pek iyi gitmiyor. 

“İran Suriye’den Çekilmez”
ABD, Irak ve Afganistan üzerinden İran’ı kıskaca almış. İran da kendi beka sorununu Suriye’den Yemen’e kadar milis güçlerle kurduğu etki alanında direniyor. ABD Araplara diyor ki, “ben olmazsam İran sizi yer.” Esad üzerinden İran’ın Suriye’de varlığı Hizbullah ve Hazaralarla sürer. İç savaşın ilk yıllarında Şam’ın askerlerine veremediği parayı İran göndermişti. Bugün bir “Kudüs Gücü” subayı, Tahran’da bindiği aracıyla hiçbir yerde durdurulmadan Irak’taki Haşdi Şabi bölgesinden geçip, Suriye’de rejimin ve milis bölgesinden Golan tepelerine, Lübnan’a kadar gidebiliyor. Ruhani sessiz fakat bölgeden en son çekilecek ülke İran’dır.
 
Haber: Cumali Dalkılıç

Baran Dergisi 632. Sayı