Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Gelen Kurulu’nda yaptığı konuşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? İsrail bu konuşmaya ilk tepki verenlerden biriydi.
Erdoğan’ın yapmış olduğu konuşmanın üç ayağı vardı. Bunlardan bir tanesi dünyanın farklı coğrafyalarında zulüm gören insanlara yönelik olarak yaptığı çıkıştı. Bunun içerisinde İsrail’den tutun Doğu Akdeniz’e, Karabağ’dan tutun Balkanlara kadar, Keşmir sorunu da dahil olmak üzere hepsi vardı. Bu, dünyadaki liderler tarafından sahip çıkılmayan halklar açısından çok önemli bir noktaya tekabül ediyor. Bu anlamda bütün vicdanların o konuşmayı dinlediğini ve bu konuşmanın Erdoğan’la ilgili olarak çok önemli sözlere, konuşmalara ve yazılara konu olduğunu düşünüyorum.

İkincisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmış olduğu konuşmada, Türkiye’nin sığınmacılar ve Suriye konusunda yaptıkları ve bundan sonra yapmak istedikleri vardı. Türkiye’nin 3,6 milyon Suriyeliye yönelik yaptığı harcamalar ve bundan sonra yapmak istedikleri… Biliyorsunuz, elindeki şematik görselle de bunu destekledi.

Üçüncüsü ise; Dünya sisteminin adilce yeniden kurgulanması gerektiği söylemi. “Dünya beşten büyüktür!” Zaten bütün konuşması da hak, adalet ve hakça paylaşım üzerineydi.

“BM ne işe yarıyor?” demişti?
Bretton Woods dediğimiz sistemden sonra oluşturulan bütün sistemleri sorgulayarak, bütün kurum ve kuralların tekrar dizayn edilmesi ile ilgili BM’nin hiçbir işe yaramadığına, “İsrail’in sınırlarını nerede başlar, nerede biter?”, “Bugüne kadar aldığınız kararlardan hangisi İsrail’e uygulandı?” söylemiyle adeta BM’nin hiçbir işe yaramayan bir organizasyon hüviyetine büründüğünü gözlerine soktu. Bu üç temel üzerinde yaptı konuşmasını. Burada, bu kadar cesurca BM’nin ve Batı hegemonyasının ne kadar ikiyüzlü bir siyaset uyguladığını Erdoğan’dan başka dillendirebilecek bir lider olmadığını görüyoruz.
 
“ABD’de Küreselci-Vatansever Çekişmesi Yaşanıyor”
 
ABD Trump’ın azlini konuşuyor. Kongre’den bu süreci başlatan üyeler ortaya çıktı. Önümüzdeki yıl başkanlık seçimleri var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gördüğüm kadarıyla Amerika’daki demokratların yıllardır değişmeyen ve değişmesinin zamanının geldiğini düşündüğüm Nancy Pelosi’nin önderliğindeki demokratlar Trump’ın 2020’deki başkanlık seçimlerinden galip çıkacağı endişesiyle bir hareket başlattılar ama ben Trump’ın bu süreçte aleyhinde bir sonuç doğmayacağını, Trump’ın önündeki seçimlerden daha güçlü çıkacağını ve iktidara geleceğini düşünüyorum. Çünkü Trump’ın söylediği bir söz, kesinlikle Türk medyasında yeterli ilgiyi görmedi. “Küreselciliğe karşı vatanseverlerin zaferi”nden söz etti. Bu azil sürecinin de bu perspektiften okunması gerektiğini düşünüyorum. Onun Ukrayna Devlet Başkanı ile konuşmasına mal bulmuş mağribi gibi atlasalar da, Trump’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar takip edilirse, ABD’de demokratlar adına aday olması kuvvetle muhtemel olan Joe Biden, oğlu ve Ukrayna Devlet Başkanı üzerinden Trump’ın istediği sunuyor. Ancak Trump bunu asla inkâr etmiyor. Şunu diyor; “ben bu görüşmeyi inkâr etmiyorum, saklamıyorum, bu benim ABD başkanı olarak görevim.” Hatta “bataklığı kurutacağım” şeklinde ifadeleri var. Trump’ın geri adım attığını söylemeyeyiz. Onun ABD bürokrasisinde, derin Amerika ve küreselcilerle mücadelesinden nasıl çıkıp çıkmayacağını ise ABD vatandaşlarının oyu belirleyecek. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Böyle sıkıntılı süreçten geçilirken, “alaşağı” edemedikleri iktidar, bu namuslu milletin verdiği oydan dolayı yerinde durabiliyor.

Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak resmileştirmek için baskı kuran lobinin “Trump artık elimizde, onu yolla getirdik” şeklinde ifadeleri var. Trump İsrail engelini aşabilecek güçte mi?
İsrail lobisinin ABD’de güçlü ancak Trump’ı iktidardan edebilecek güçte olmadığını düşünüyorum. Çünkü İsrail söz konusu olduğunda, efsane anlamında abartılı mitlerin de devreye girdiğini düşünüyorum. Roger Garaudy’nin İsrail, Mitler ve Terör adlı eserinde ifade ettiği gibi İsrail’in mitoloji uydurma konusunda inanılmaz güçlü olduğunu görüyoruz. Sayın Erdoğan’ın “İsrail’in sınırları nerede başlıyor” şeklinde sorusunu bile Yahudi düşmanlığı üzerinden okumanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Her sorumlu devlet başkanının bu sorgulamayı BM üzerinden de yapması gerek.
 
“Netanyahu Gitse İsrail Politikası Değişmez”
 
CB sözcüsü Fahrettin Altun, Netenyahu’ya hakkındaki yolsuzluk davaları ve kesinlik kazanmayan seçim sonuçlarını hatırlattı. İsrail seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Netanyahu’nun girdiği ikinci seçim sonrası kurulamayan hükümet nedeniyle sıkıntı yaşıyorlar. Erdoğan üzerinde de kendisine bir şekilde meşruiyet sağlamaya çalışıyor. Bu anlamda hükümeti kuramadığı takdirde hakkında oluşturulan yolsuzluk dosyalarıyla ilgili çeşitli sıkıntılarla karşılaşacak. Yalnız seçilememesi bizi ümitvar kılmamalı. Şartlar ne olursa olsun İsrail’in hâlihazırdaki yönetim mantığına yakın bir yönetimin kurulacağını düşünüyorum.
 
“İngiltere’de Brexit’in Bedeline Rağmen AB’den Kopuş Yaşanıyor”
 
Brexit krizi İngiltere’de iktidara Boris Johnson’un gelişiyle birlikte yeniden şiddetlendi. Parlamentonun feshi söz konusu oldu. İngiltere’nin son durumuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?
Brexit üzerinden AB ile İngiltere’nin ilişkileri tipik Anglosakson zihniyetinin AB içinde yer almadığı, bununla ilgili referandumda Brexit kararı çıkmıştı. Brexit lehine olanlar bulunduğu gibi başta Kraliçe olmak üzere Anglosakson kafanın AB’den ayrılmak gerektiğini düşünenler arasında yarış söz konusu. AB’den bir bedel ödenerek mi yoksa herhangi bir bedel ödemeksizin mi çıkılacak, bunun mücadelesi var. Anglosakson zihniyetinin Güneydoğu Asya’ya kayan sermayesi doğrultusunda, AB’nin “ayak bağı” oluşundan kurtarılmış, Asya’ya yönelik olarak Çin başta olmak üzere yeni bir siyaset geliştirilmek isteniyor. Eski sömürgeleri olan Hindistan ve Commonwealth dedikleri İngiliz Devletler Topluluğu üyesi Yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkeler de bu siyasetin içinde. Ancak AB müktesebatı bu anlamda birçok sınırlamalar getiriyor. Gümrük Birliği anlaşmasından tutun yapılacak ticarete kadar...
 
“Türkiye’nin Asya Politikasında Altyapı Çok Zayıf”
 
Almanya da, “ne haliniz varsa görün, çıkarsanız çıkın” diyor...
Çünkü İngiltere AB’den çıktıktan sonra Almanya AB’nin yegane hakimi durumunda yükselecek. Onlar da kara Avrupası içinde konumunu güçlendirmenin derdinde. Türkiye’de ise, çok parametreli, çok boyutlu dış siyasete imza atıldığını, bu konuda çok büyük eksiklerimiz olmakla birlikte doğru bir siyaset takip edildiğini düşünüyorum. Birçok küresel aktörün bulunduğu dünyada Asya başta olmak üzere farklı birçok ülkeyle olan ilişkilerinde masanın üzerine bir şeyler koymak noktasında asla imtina etmemesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda yeteri kadar bilincin olduğunu fakat altyapının olmadığın düşünüyorum. Örneğin Türkiye’de Çin ile ilgili Çince yazılmış kaç adet makale olduğu benim ilgi alanlarımdandır. Çin başta olmak üzere Hindistan ve birçok Güneydoğu Asya ülkesine yönelik olarak düşünce üreten kuruluşlarımızın sayısı ne kadardır. Bu altyapı eksikliğinin giderilmesiyle Türkiye’nin önünü açacak siyasete katkısı olacağını düşünüyorum.


Baran Dergisi 664. Sayı