ABD tarafından çelişkili açıklamalar sürerken, Türkiye’nin operasyon hazırlığı içinde olduğu Fırat’ın doğusuyla ilgili ABD ve Türkiye’nin mutabakata vardığı açıklandı. Siz nasıl değerlen-diriyorsunuz?
Bu hususta en problemli mesele ABD’nin iç siyasi dengeleri... Trump, Pentagon, CIA, kongre başka başka konuşuyor. ABD’nin kendi içindeki çelişkileri, güç ve iktidar mücadeleleri bu Suriye meselesine de yansıyor. ABD’de belli bir kesim tamamen Türkiye karşıtı konumlanmışken, bir kesim de, -buna ABD Başkanı Trump da dahil- Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması gerektiğini, Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunu vurguluyor. ABD’de yeniden bir seçim süreci de var bunun yanında... Trump yeniden seçilmek isteyecek. Esas mesele onlara ne kadar taviz vereceği, onların dediklerinin ne kadarını uygulayacak veya uygulamayacak. Bu durum bizim Suriye, Filistin bütün politikalarımızı da etkiliyor. Dolayısıyla önümüzdeki en kritik konuların başında bu geliyor. Önce olumlu diyebileceğimiz gelişmelerden başlayalım. ABD ile Suriye hususunda zihniyet ve görüş anlamında aynı noktada buluştuk. Bundan önce Amerikalılar, Türkiye ile PKK-YPG arasında bir “tampon bölge” kurulmasını istiyorlardı. Bu, iki ayrı gücün arasında güvenli bir alan oluşturulmasıydı. Bu aynı zamanda PKK’nın meşru bir güç olarak kabul edilmesini öngörüyordu. Bu sonucun doğacağını bilen Türkiye kabul etmiyordu. Devlet veya özerk yönetim muamelesi yapıldığı takdirde tampon bölgeyi kabul etmiş olursunuz. Türkiye ise “güvenli bölge”de ısrar etti. “Güvenli Bölge” ise belli bir alanda silahsız, çatışmasız, terörsüz, insani şartların kurulması demekti. Daha sonra Türkiye buna “barış koridoru” adını verdi. Çok önemli bir adım oldu bu.
Bu hamle beraberinde geri göçü de mümkün kılabilir mi?
Zaten ilk hedef bu. Gelecekte bölgenin yönetimi hususunda PKK’nın etkisi kırılmış olacak. Suriye’de yarın şartlar düzeldiğinde oranın yerel güçlerinden merkezi yönetime bağlı unsurlar görevlendirilecek. ABD’nin bu açıdan geri adım atmış olduğunu görüyoruz. Derinliğin boyutunun ne kadar olduğu henüz kamuoyuna duyurulmuş değil. Türkiye’nin istediği bir derinlik olmasa da gelecekte bu örgütün etkisini kıracak alanı da kapsayacak bir kazanım elde edeceğini düşünüyorum. Tabiî sadece Türkiye için değil, bütün bölge ve Suriye için. Bir terör örgütünün devletleşme yolunda ilerlemesinin önünü kesmiş olacağız. Bu bütün dünyanın ilgilenmesi gereken bir meseledir. Yarın öbür gün bir terör örgütü çıkıp “ben devlet kuracağım” derse ne yapılacak. Türkiye bunun da önüne geçmiş.
Bölgeye yönelik adımlarda “Esad ile de görüşülmelidir” şeklinde bir görüş dillendirilmesine nasıl bakıyorsunuz?
Bir defa bölgenin kontrolü ABD’de... Dolayısıyla müzakere ABD ile yapılıyor. Afrin’i soracak olursanız, orası Esad’ın değil Rus kontrolü altındaydı. İdlip’i de Ruslarla konuşuyoruz. Kendi halkına karşı silah kullanmış, katliamlar yapmış Esad’ı muhatap aldığınızda bir katili, diktatörü muhatap almış olmak Türkiye’nin prestijini sarsar, gerçekten zor bir duruma sokar. Uluslararası mahkemelerde, diğer platformlarda Türkiye bunu gündemde tutmalı. Bugüne kadarki dış politika stratejilerimizi yerle bir eder, tutarlılığınızı kaybedersiniz. İkna gücünüzü yitirirsiniz. Kimse de sizi dinlemez, güvenmez. Bütün bölge halkı, siyasetçileri, ileri gelenleri Türkiye’ye güveniyor. Bu da Esad’la görüşmemek, Sisi’ye mesafe koymakla mümkün oldu. Bunların meşruiyetini tanımadığını göstererek başardı. Bu çok önemli ve değerli bir tutumdur. Bu tutumun devam ettirileceğini düşünüyorum.
Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyon sonrası Rusya ve İran’ın tepkileri nasıl olabilir?
Her birinin ayrı tepkisi var. Şam, bunu çok istemeyecektir. Türkiye’nin topraklarına girmesini istemeyecektir. Rusya’dan da bir tepki gelecektir. Bu tepkilerin Türkiye’yi ne kadar etkileyeceği konusunda kesin bir durum yok. Rusya, en azından Türkiye’nin bölgedeki etkisini kırılmasını bekleyecek, işine gelecektir. Burada bir çok madde içiçe geçmiş durumda. Türkiye’nin müdahalesi İran, Rusya ve Suriye için ilk başta problemli görünse de, hem bir terör örgütünden, hem de ABD gibi bir gücün etkisinden bölgenin temizlenmesi açısından zemin oluşturacağından avantaj bile görülebilir.
İsrail?
İsrail için öncelikli olan kendi sınırıyla ilgili bölge... Hizbullah ve Şii milisler. Orada kendileri açısından güvenli bölge oluştu. İsrail’in uzun vadede kendi lehine bulduğu “terör koridoru”nu ise Türkiye Zeytindalı operasyonuyla bunu sekteye uğrattı. Elbette bir refleksi olacaktır, fakat günün sonunda onu birebir ilgilendiren durum yok.
Suudi Arabistan İsrail’in talimatıyla DAİŞ ve PKK-YPG’yi finanse ediyor ama?
Burada Suudi Arabistan ve İran çekişmesi öne çıkıyor. Suudilerin YPG’yi bölgedeki İran nüfuzunu kırmaya yönelik finanse ettiğinden bahsedilebilir. Tabi ABD de “Ben silah veriyorum, sen de parasını ver” diyor. Buna mecburlar.
Bu operasyon İran’ın da işine gelen bir operasyon olabilir mi?
Evet. Bir yandan öyle bir yandan da Türkiye’nin etkinliğinin artması sözkonusu. Zaten YPG ile İran milisleri çatışma halinde. Bunu rejim engelliyor. Girift ilişkiler var. Bir yandan İran da PKK-YPG’yi o koridorda Türkiye’ye karşı kullanabilir. PKK yekpare bir yapı değil nitekim. ABD-İsrail ile yakın kanadı olduğu, İran’a yakın olan da var.
Baran Dergisi 657. Sayı
İdris Kardaş: ABD Geri Adım Attı
Trend Haberler
İslâm ve ordu - Necip Fazıl Kısakürek
Abdulkadir Cengiz Efendi Hakkın Rahmetine kavuştu
Baran Dergisi WhatsApp’ta
Ölçüden, zevkten, estetikten mahrum kıyafetlerimiz
Kılıçarslan'dan rezilce açıklama yapan Zeybekci'ye cevap
Kemalist Fatih Altaylı yine Yahudi borazanlığına soyundu