İMKANDER Başkanı Murat Özer referandum ile alakalı görüşlerini Baran Dergisi vasıtasıyla sizlerle paylaştı:

Daha fazla “evet” oyu çıkmasını bekliyordum. “Evet” oylarının bu seviyede kalmasının en önemli sebebinin ise Ak Parti’nin içerisindeki FETÖ ile iltisaklı yapılar olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, İslâmcıların içinde dahî FETÖ’cülerin mağdur edildiği edebiyatı yapan bir çevre vardı; dolayısıyla İslâmcı camianın içerisinde “evet” oyu vereceğini söyleyip, “hayır” kampanyası için çalışan ve “hayır” oyu verenler oldu. Sonuç olarak 25 milyon oy alındı ve ben bu oyun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilmiş bir oy olduğunu düşünüyorum. CHP, HDP ve gayrımillî diğer unsurlar ile Ak Parti içerisindeki derin muhalefetin karşı oluşuna rağmen bu oy alındı. Bu neticeyle birlikte “evet” deyip, “hayır” verenlerin de olduğu ortaya çıktı. Özellikle Kütahya, Aydın, Manisa gibi illerdeki sonuçlar bunu gösteriyor. MHP’ye yönelik eleştirileri de pek haklı bulmuyorum. Devlet Bahçeli, elinden geldiği kadarını yapmıştır ve kendi kitlesinin en az yarısını “evet” oyu vermeye ikna etmiştir. Fakat MHP’nin içerisinde Kemalistlerle iş tutmaya hevesli ırkçı ve laik bir zümre olduğu aşikâr, onlar da “hayır” cephesinde yer aldılar.

Bu alelade bir seçim değildi. Bu referandum, halkın, Türkiye’nin bağımsızlaşma siyasetine, terörle mücadelesine, Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyasî projeksiyona onay verip vermemesinin seçimiydi. Özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu halkı bu siyasetin devam etmesi ve Kürt sorununun bu temelde çözülmesi gerektiği hususunda açık çek vermiştir. Türkiye, 3,5 milyon Suriyeliyi ağırlarken, 20 milyar dolarlık bir yükün altına girmişken, Irak ve Suriye topraklarında operasyonlar yürütürken %52’lik oy alabilmek çok kolay bir şey değildir. Bu açıdan 25 milyon oy çok önemlidir. Bundan sonra Türkiye’nin bağımsızlaşma siyasetinin önünü kapatmak için 15 Temmuz darbesini yapmaya çalışanların önünde tek bir seçenek var; yeniden ordu içindeki unsurlarını harekete geçirmek. Ya bunu yapacaklar yahut da açıktan savaş açacaklar; başka türlü Türkiye’yi durdurma imkânları yok. Hatırlayacak olursanız, FETÖ’cüler 1 Kasım seçimlerinden sonra 15 Temmuz darbesini yapma kararı aldılar. Bu sebeple Türkiye’deki İslâmî başta olmak üzere Türkiye’nin bağımsızlığının yanında taraf olan tüm kesimlerin çok dikkatli olması gerekir ve müsamahakâr davranılmaması gerekir. Gezi eylemlerini hatırlayınız. Birkaç gün içerisinde büyütülmüştü. Dışarıda tezgâhlanıp, içeride destek bulmuştu. Türkiye içerisinde buna benzer yeni bir teşebbüs olursa, kesinlikle “demokratik tepki gösteriyorlar” gibi müsamahakâr bir tavır takınmamak lazım. Bu, tıpkı “FETÖ operasyonlarında mağduriyetler var” diyerek hataya sebebiyet verenler gibi hataya düşmeye sebebiyet verir. Bu sefer Türkiye’nin işgaline sebebiyet verilir. Bu yüzden çok sağlam bir duruş sergilenmelidir!

Baran Dergisi 536. Sayı