ABD’nin İran’a yaptırım kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD’nin dış politikası Trump’ın gelişiyle birlikte İran’a karşı tutumunda keskin değişikliğe gidildi. Bolton ve Trump’ın hukuk danışmanı Gulliani, İran’ı uzun süredir takipteydi ve bu ülkenin cezalandırılması gerektiğini söylüyorlar. Bu hususta üç noktaya dayanıyorlar. Bunlardan ilki, İran’ın nükleer faaliyet ve denemelerinin denetim altına alınması, Obama’nın 2015’te İran’la yapılan ve aciz gösterilen nükleer anlaşmanın feshi. İkinci olarak uranyum seyreltilmesi ve uzun menzilli füze imali ve üçüncü olarak bölgeyi karıştırması. Elbette İran’ın bölgeyi karıştırması ABD’nin de işine geliyor; istismar ediyor. Daha önce de bazı ülkeleri korkuluk olarak kullanmışlardı. Irak’ın işgalinde İran’ı bölgeye sokan Bush oldu. 2013’te Suriye’ye sokan Obama oldu. Ardından 2015 sonlarında Rusya Suriye’ye girdi. Avrupalılar ABD’nin iptal ettiği anlaşma yürürlükte gibi davranıyorlar. Trump ve ekibinin Obama’ya kızgınlığı bu girişimin en ciddi motivasyonu. Trump ayrıca beyaz ırkçısı, Obama’ya çatarken. Öte yandan bu anlaşmanın iptaliyle kendi kamuoyu önüne yeni bir zaferin sahibi olarak çıkmak istiyor. Yoksa İranlılarla defalarca, özellikle Ruhani ile görüşme talebinde bulunduğu biliniyor. Bu da başkanlığında parlak bir başarı peşinde olduğunun işareti. 

Yaptırımdan bazı ülkelerin muaf kalacağı belirtiliyor, bu hususta görüşlerinizi alabilir miyim?
ABD kendisine karşı büyük bir tepki gelmemesi için bazı müttefiklerini, mesela Hindistan ve Güney Kore’yi tedirgin etmek istemiyor. Diğer yandan Çin, İran petrolüne en çok ihtiyacı olan ülke ve ABD’yi bu noktada dinlemeyecektir. Türkiye’nin de İran’la ticaretine bakıldığında ABD’yi dinlemeyeceği anlaşılıyor. Aşamalı olarak, yatıştırmalar eşliğinde ambargoyu koymak istiyor. 

İran’ın bu ambargodan görebileceği zararın boyutları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İranlılar bunun aptalca bir ambargo olduğunu söylüyor. Gerçekten de öyle. Bu ambargodan ABD’nin de zarar görmesi söz konusu çünkü. Öte yandan aynı ambargo, İngiltere, Fransa ve İsrail’in 1956’da Mısır ve Suriye’ye yaptığı “üçlü saldırı” ile karşılaştırılıyor. Bu saldırıyla birlikte İngiltere ve Fransa Ortadoğu’daki rollerini güçlendirmek amacındayken ABD’nin dahil oluşuyla bölgede etkisizleştirildiler. Ancak son ambargo bu defa tıpkı o tarihteki Süveyş meselesinde olduğu gibi ABD aleyhine kırılmalara da sebeb olabilir.

Hangi sebebler?
Şöyle bir hikâye var; sulak bir arazide piton yılanıyla timsah karşılaşmış, piton timsahı yutmuş fakat timsahın zırhlı derisi pitonun içinin parçalanmasına yol açmış; böylece ikisi de birbirini bitirmiş. Bu ambargoyla da her iki yönetim de birbirini bitirir, bölge de dünya da rahat etmiş olur. İran kırılırsa bölge ABD kırılırsa dünya rahat eder. İkisi birden kırılırsa herkes rahat eder.  

İran içi çekişmeleri ve muhalif yapıları da dikkate alarak bu yaptırım İran rejimi için ne tür durumlara yol açabilir?
Bir defa Ruhani “sandviç” durumuna gelecek, arada kalacak. Çünkü “devrimci” veya “hatt-ı imam” dedikleri çizgi bu ambargoyla daha da keskinleşecek, güçlerini katlayacaklar. İkincisi, halk artık “devrim”le veya rejimle ilişkisini bitirmiş, kopmuş durumda. Rejime sadık olanlar da 2015’te yapılan anlaşmanın iflas ettiğini düşünüyor yani Ruhani iflas etti diyor. Ruhani ne halka yaranabiliyor ne de rejimi sahiplenenlere. Halk Ruhani’den de memnun değil. Radikaller de Ruhani’den yollarını ayırmak, keskin bir kavşağa doğru ilerliyor.

Baran Dergisi 617. Sayı