15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle geliştirdiği ilişkiler, ekonomik ve ticari ilişkiler yanında stratejik boyutlarıyla yeniden şekillenmeye başladı. Ajan yapılanma FETÖ merkezli hassasiyet, örgütün etkin olduğu kıtada öne alınırken bazı Afrika ülkeleri FETÖ’yü terör örgütü ilan etti. Erdoğan’ın son gerçekleştirdiği Sudan, Çad ve Tunus ziyaretlerini Baran Dergisi’ne değerlendiren Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Ömer Özkaya, gelişmeleri Türkiye’nin “Afrika açılımı” olarak isimlendiriyor.

Afrika Gıda ve Tarım İçin Önemli Bir Kıta
Afrika’yla Türkiye’nin en azından 1980’e dayanan bir geçmişi olduğunu dile getiren Özkaya, Afrika’nın önemini şu şekilde vurguluyor:

“Afrika ciddi bir hammadde kaynağı ve aynı zamanda çok önemli bir tarım bölgesi. Geleceğin dünyasının en önemli üretim unsurlarından biri de ekmek ve gıda olacağı için, Afrika bu açıdan önemli bir kıta olacaktır. Büyük bir ‘pazar’… Bu pazarda bizim şunu hesaba katmamız lazım; Afrika halkında ‘orta sınıf’ yok. Tepede, lüks içinde yaşayan çok zengin bir kesim var. Birde çok fakir ve halkın geniş kısmını oluşturan yığınlar var. Zengin kısmın ihtiyaçlarını İngiltere, Almanya, Fransa gibi sanayi ülkeleri karşılıyor. Fakir kesiminin ihtiyaçlarını ise Çin gibi ucuz mallar üreten ülkeler karşılıyor. Afrika’da bu durumu dikkate almak lazım. Yani Çin kadar ucuz ve mesela Almanya kadar kaliteli üretim yapmak lazım. Batılılar hammaddeyi alıp mesela Nijerya’nın krema tabakasına satıyor. Bu güçlerle rekabet edebilir miyiz? Hedef fakir halk ise yine ne kadar ucuz üretebiliriz?”

Türkiye ‘Afrika’da Ben de Varım’ Diyor
Son dönemde dış politikadaki dikkatini Afrika’ya yönelten Çin’in kıtadaki konumuna da değinen Özkaya, “Zimbabwe Cumhurbaşkanı yardımcısı şöyle bir açıklamada bulunmuştu: ‘Biz Çin sayesinde Batı’nın yolu dışında başka yollarla kalkınılabileceğini gördük…’ Çin politikasının biraz daha insani olması Çin’e kazandırmaya başladı.” diyerek Afrika’da Çin ile rekabet edeceğimizi belirtti ve ekledi:

“Yine dünyada gıda ve buğday üretimini, hammaddeyi kontrolleri altına almak isteyen karteller, büyük şirketler var. Şimdi, ‘ben de orada olacağım’ diyen Türkiye var. Afrika’nın üç-dört kuşak öncesi Batı’ya köle olarak götürülmüş; kaçak veya değil. Veya Afrika asıllı olan kuşaktan entelektüeller var. Bunlar Batılı yönetimlerde söz sahibi olmuş doktorlar, akademisyenler, ordu, bürokrasi mensubu vs. insanlar. Bu insanlara Türkiye’nin bölgede attığı her sağlam adımla birlikte kazandıracağı itibardan Batı rahatsız olacaktır. Batı’daki her Afrikalı memleketiyle irtibat halinde. Dolayısıyla Türkiye’nin orada yapacakları Batı’daki Afrikalıları da memnun edecektir. Batı bunu da istemez. Afrika’da terörü, iç savaşı tetikleyen dinamikler olmakla birlikte, emperyalistler yıllar süren katliamlara yol açmasını sağlayacak şekilde o dinamiklerle, fay hatlarıyla oynamasını biliyor. Ülkesinde huzurun kaçtığını, kaosun hakim olduğunu gören entelektüeller, aydınlar ülkesini terk etmek durumunda kalabiliyor. Bu da anlaşılır bir durumdur. Dost ve düşmanın belirsiz olduğu bir ortamda ülkesini savunma tereddüdü yaşıyor ve ülkelerini bu nedenle terk etmeyi hak görebiliyorlar. Suriye’de de böyle oldu nitekim. Orada kalmak zordur. Sütün çalkalanarak yağ elde edilişi gibi, Afrika’da gözü olan emperyalistler de o toprakları karıştırıp “biriken yağ”ı toplayıp götürüyor. Bir toplumun entelektüeli, aydını kalmazsa, ülkesini terk ederse, geride kalanların işgalciyle baş etmesi imkânsızdır.”

Savakin Adasının Stratejik Önemi
Türkiye’nin bölge üzerine yürüttüğü politikaları da konuştuğumuz Özkaya’ya göre Türkiye’nin Savakin Adası hamlesi, İsrail’e karşı atılan stratejik bir adımı ifade ederken, Batı, FETÖ ile yarım kalan işini Suudilerle tamamlamak istiyor: “Bu noktada Mısır-İsrail ilişkilerini dikkate almak lazım. Süveyş kanalına hakim olan güçlerle İsrail arasında çekişme-çatışma var. İsrail; İran, Irak ve Azerbaycan’ın hatta Rusya’nın enerjisini Hayfa limanında toplamak istiyor. Akdeniz’de Hayfa ile Ceyhan arasında bir çatışma var diyebiliriz. Biz Hazar, Irak ve İran’ın enerjisini deniz yoluyla Avrupa ve Asya’ya satmak istiyoruz. İsrail ise bu büyük enerji merkezinin Hayfa olmasını istiyor. Kızıldeniz’le irtibatı zayıf ve dardır İsrail’in. Kızıldeniz ve Akdeniz’e bakan uçları poğaçaya benzer. Dikkat çekicidir; ayrıca farklı anlaşılmasın… İsrail’in güneyinde Kızıldeniz’e açılan Elyat limanı, o kadar çok sayıda İsrail karşıtı örgüt ve yapılanma olmasına rağmen, ilginçtir, “saldırı hedefi” olmamıştır. İsrail gerçekten uyarılmak veya zarara uğratılmak isteniyorsa Kızıldeniz’e olan çıkışını kapatmak son derece etkili. İsrail, enerji sevkiyatında Akdeniz’de Hayfa limanını, Kızıldeniz’de de Elyat limanını merkezileştirmek istiyor. Dolayısıyla enerji nakil yolu olan Süveyş’i by-pass etmek istiyor. Süveyş’i elinde tutan güçler de bunu istemez; tabiatıyla burada da çatışma alanı var. Somali ve daha aşağı bölgede bir yer tutabilirseniz Süveyş’ten by-pass edilmiş olsanız da elde ettiğiniz nokta, ileride oluşacak zaafiyeti önleyici olabilir. İsrail’in bir adım arkasına geçmiş oluyorsunuz. Türkiye’nin yaptığı da bu. Belirleyici olmasa bile, ticaret ve enerji sevkiyatında Asya’da etki sahibi olmak istiyor. İsrail’in boru hattı döşemesiyle de bu sonuç vermez. Herkes için cazip olmayacaktır. Afrika’da Batılı projelere itiraz edebilecek ciddi güç yok. Türkiye orada olduğu takdirde bölgede etkili bir değişim beklenebilir.”

FETÖ’nün Yerine Suudiler
“Suud-İsrail ilişkisindeki gelişmeler gösteriyor ki; FETÖ ile yarım kalan işlerini Mısır destekli Suudilerle devam ettirmek istiyorlar. Bu da bize karşı bir hamledir. Prenslerin lüks otellerde sorgulanmasında tuhaflık olsa da bazıları suikastle ortadan kaldırıldı. Arabistan’da iki şey oldu. Vahhabiliği dünya çapında mezhep yapmak istediler. Suudların ve arkalarındaki güçlerin işlerine gelmeyeni tasfiye ettiler. Bu şu demek; bundan önceki projeleri yer altına indirecekler. Görev verilemeyecek kadar kirlenmiş ve deşifre olanları ortadan kaldırıp işbirlikçi kadrolarını yenileme yoluna gidiyorlar. Güya temiz bir sayfa açıyorlar. Önümüzdeki dönemde Türkiye nerede var ise, orada Tahran’dan sonra Riyad da olacak ve çatışacak. Zaten çatışıyoruz. Mesela Balkanlardaki müftülerimize maaş veriyoruz. Tahran ikinci maaş veriyor, Riyad üçüncü maaşı veriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönem diyecekler ki, “biz temiz bir sayfa açıyoruz, ılımlıyız..” vs. Bu kapsamda Afrika’da da karşımıza çıkacaklar.”

Söyleşi: Cumali Dalkılıç

Baran Dergisi 573. Sayı