Kırk yılı aşkın süredir görmezden gelinen, Üstad Necip Fazıl’a ait “Put Adam” adlı kitabın Türkçe basımından kısa bir süre sonra 5816 sayılı kanundan hareketle hakkında toplatma kararı çıkarılması üzerine Baran Dergisi, Küresel Kitap Yayıncılık Sahibi Osman Akyıldız’la görüştü. Aynı zamanda Arapça olan Put Adam’ı Türkçe’ye çeviren Akyıldız, Put Adam’ın Türkçe’ye nasıl kazandırıldığını da anlattı.

Sizi tanıyabilir miyiz?
Aslen Bayburtluyum. Şu an İstanbul Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı bölümünde okumaktayım. Medrese kökenli biriyim. Yaklaşık on yıldır Arapça çeviri yapmaktayım. Halihazırda Arapça’dan dilimize çevirdiğim kitaplar mevcut. 2011’de Küresel Kitap Yayıncılık’ı kurdum. Bu isim altında çıkardığım ilk kitap 80’li yılların Afgan-Rus savaşından hatırlayacağımız Abdullah Azzam’ın “Kayıp Minare” adlı kitabıydı. Azzam’ın bu kitabında Necip Fazıl’ın “Put Adam” adlı kitabından birinci kaynak olarak istifade ettiğini görmüştüm. Üstad’ın kitabını ise öteden beri biliyordum. Arapçası PDF olarak elimde mevcuttu. Azzam, Filistin asıllı İslamî İlimler Doktoru. Afganistan Rus işgaliyle mücadeleye başlayınca Afganistan’da öğretim üyeliğini sürdüren bir mücahid. Daha sonra okulu bırakıp Peşaver’e geçip “Hizmetler Bürosu”nu kurdu. Azzam, Afgan cihadına büyük faydaları dokunmuş bir isimdir. “Kayıp Minare”de Osmanlı’nın yıkılış süreci, Cumhuriyet’in kuruluşu, M. Kemal’le ilgili bilgiler yanında 1980’lere kadar Cumhuriyet tarihi işlenir.

Put Adam kitabıyla nasıl karşılaştınız?
Bu kitabın hikâyesini Prof. Dr. Muhsin Abdulhamid Derin Tarih dergisine verdiği röportajda anlatmıştı. Orhan Muhammed Ali adlı zatın girişimiyle kitap Arapça’ya çevriliyor. Yakın zamanda vefat etti, Allah rahmet eylesin. Muhammed Ali, daha önce birçok Türk yazarın şiir ve yazılarını Türkçe’ye çevirmiş biridir. Üstad Necip Fazıl’ın birçok şiirini, Merhum Ali Nar’ın kitabını çevirdi. Mekke-Medine’de yaşıyordu. Türkiye’de vefat etti. Onun çevirisini okuduğumda gördüm ki, merhum kitabı Arapça’ya çok güzel çevirmiş. Dil ve üslubunu çok güzel taşımış. Kitapta mütercim olarak adını Abdullah Abdurrahman olarak geçmiş. Bu kitabı okuduktan sonra Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini, fikir, kültür, sanat dünyasının bigâne kalamayacağını düşünmüştüm. Ne yazık ki, tıpkı Üstad’ın vatan haini değil; “Vatan Dostu Vahidüddin Han” kitabı gibi yıllarca bilinmeyen bir kitap olarak duruyordu. Kitabın dilini mümkün mertebe Üstad’ın diline yakın tutma çabası içinde Türkçe’ye kazandırmaya çalıştım. Tercümesi biteli bir seneyi bulmuş, Büyük Doğu diline aşina kişilere danışarak ufak tefek rötuşları yapılmış ve tamamlanmıştı. Türkiye’de insanların kırk yıldır uzak kaldığı bir eserin sadece 5816. maddenin saldığı korku nedeniyle dokunulmadan durması bizi derinden üzüyordu.

Put Adam’ın Arap coğrafyasındaki tesiri hakkında bilgi ve görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?
Gördüğüm kadarıyla Osmanlı’nın son Şeyhülislâm’ı Mısır’da bulunduğu sırada çok ilginç bir şeyle karşılaşıyor. “Kur’an-ı Kerim’i Tercüme Meselesi” isimli bir kitabında diyor ki, “ben buraya Kemalistlerin zulmünden kaçıp geldim. Ama bakıyorum ki burada, Ezher’deki alimler de dahil olmak üzere  müthiş bir Mustafa Kemal hayranlığı var.” Bu arada biz de Küresel Kitap Yayıncılık olarak Mustafa Sabri Efendi’nin 7-8 kitabını yayımlamıştık. Mevkıf’ıl-Akl adlı eserinde yakın tarih dahil birçok meseleye temas eder. Racül’üs-Sanem (Put Adam) Arapça adıyla basıldıktan sonra Arap kamuoyunda M. Kemal’in imajı değişmeye başlıyor.

İlk olarak ne zaman ve nerede basıldı Put Adam?
1977’de Lübnan Beyrut’ta, Es’Seriketul Müttehide adlı bir matbaada basılıyor. Sanırım ikinci basımı aynı yerde 1978’de gerçekleşiyor. Ondan sonra tüm Arap coğrafyasında basılıyor. Hâlâ da basımı devam etmekte. İnternetten de rahatlıkla ulaşılabilir. Arapça olarak Cumhuriyet tarihiyle alâkalı makale yazan birisi, “Put Adam”a muhakkak surette başvurmuştur ve başvurmaktadır. Merhum Azzam’ı düşünün; tâ Afgan dağlarında Türkiye’yi yazarken iki sayfada bir “Put Adam”ı referans alıyor. Bu kitabın yazarı Türk olmasına rağmen, kitabın Arapça yayınlanmış olması dert olmuştu bize. Tarihçiler, akademisyenler görmeliydi. Türkçe basımı çok yoğun talep gördü. (Röportaj sırasında Akyıldız’ın telefonu sık sık çalıyordu. C.D.) Öte yandan bizi arayıp söven, dava açacağını söyleyen de oldu. Sonunda kitap hakkında geçtiğimiz günlerde “Atatürk’ün maneviyatına hakaret gerekçesiyle 5816 sayılı kanun uyarınca toplatma kararı çıkarıldı.

Kitap hakkındaki iddianame çıktı mı?
Hayır. Henüz neden toplatıldığı, soruşturma hangi ifadelerden ötürü açılmış öğrenebilmiş değiliz. Kitap hakkında basında da haberler çıkınca meraklıları tarafından hemen tüketildi. Dava soruşturma aşamasında, an itibariyle ifademi vermiş bulunuyorum. Savunmamı bilfiil kendim yaptım. Birkaç hafta içinde 4. basımına hazırlanırken bu karar çıktı. Süreci takip ediyoruz. Bir taraftan fikir özgürlüğünden bahsedilirken...

Kitapla ilgili basın veya akademi dünyasından soran, merak eden oldu mu?
Akademi camiasından, adlî meslek ve makam sahibi kişilerden, bürokrasiden, bazı yazarlardan isteyenler oldu. Yeni Akit gazetesi yazarı sayın Vehbi Kara kitap üzerine bir yazı yazdı. Kemalizm’le alakâlı yazılar yazan, resmî tarihi tartışmaya açmakla tanınan onca yazarın bu kitap hakkında suskun kalması, kitabı görmezden gelmesi üzücü. Hâlâ bir satır olsun yazmış değiller. Oysa kitap yakın tarihi tartışan çok güçlü ve değerli bir kitap. Kitap şahsî duygu veya görüşlerden hareketle yazılmış bir kitap değil. “Put Adam”, M. Kemal’in görüşlerini belirten “Nutuk” başta olmak üzere onun çok yakınında bulunmuş Falih Rıfkı Atay, Şevket Süreyya Aydemir gibi bir çok ismin eser ve hatıratlarından faydalanılarak yazılmıştır. Dönemin şahsiyetlerinin Osmanlıca yazılmış hatıra notları var. Kitapta belge olmadığını ileri sürenler var. Aynı soru neden söz konusu eserler için tartışılmıyor bu kadar? Dünyanın en saçma uygulaması halinde, kanunla (5816) bir kişi korunuyor ve tartışmaya açılmıyor. Anlaşılır gibi değil.

Kitabın görmezden gelinmesini neye bağlıyorsunuz?
Kanunî baskıya, hapsedilme korkusuna, dava edilmeye, tehdit veya korkutmalara bağlıyorum. Bu arada bu kitabın tanıtımını, haberini, savunmasını yapan Aylık ve Baran dergilerine çok teşekkür ediyorum.

Kanun adına hareket edenler hangi gerekçeyle dava açmış olabilir?
Yakın tarihimiz tartışıldıkça daha derinlere gidilecek. Bu noktada birtakım gerçekler ortaya çıktıkça bastırılan, gizlenen gerçekler ortaya çıkmış olacak. Resmî tarihteki iddialar çökecek. Sahtelikler, sahtekârlıklar, sahte kahramanların kim olduğu ortaya çıkacak. Gerçekler elbet ortaya çıkacak ancak bundan korkuluyor diye düşünüyorum. Temennimiz odur ki kitabın basımının serbest olmasını istiyoruz. Mahkeme kararını bekliyoruz. Kaldı ki 2019’da, internetten herkesin her şeye ulaşabildiği bir zaman diliminde kitap yasaklamak anlamsız.


Baran Dergisi 660. Sayı