Salih Yılmaz Kimdir?
1976 Ereğli doğumlu olan Yılmaz, 2000 yılında Sakarya Üniversitesi’nde Yeni Çağ Tarihi ana bilim dalında yüksek lisans yaptı. Ankara Üniversitesi Genel Türk Tarihi alanında doktorasını tamamladı. 2004-2009 tarihleri arasında Türkiye’yi temsilen AB Konseyi Tarih Komisyonu Ulusal Komitesi’nde üyelik yapan Yılmaz, Rusya ve Avrasya uzmanı olup 2011 yılından bu yana Ankara Yıldırım Bayezıd Üniversitesi’nde İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanlığı da yapmakta olan Yılmaz iyi derecede Rusça ve Türkçe lehçelerinden Kazakça ve Karakalpakça bilmektedir.

Salih Bey, bildiğiniz gibi “Soçi süreci” başladı. Yapılacak kongrede Suriye’de yüzde 90’ın üzerinde Arap, geri kalan Kürt, Türkmen, Ermeni, Çerkez, Çeçen, Abhaz, Ezidi ve Dürzi delegelerden oluşan bir temsil zemini oluşturulmak isteniyor. Geçtiğimiz hafta başlayan Afrin Harekâtı’nın Soçi’deki etkisi ne olur ve söz konusu süreç nasıl şekillenebilir?
Astana süreciyle birlikte yaşanan gelişmeler Soçi’de bir siyasî barışa evrilmeye çalışılıyor. 1511 delege, yaklaşık 2000 ziyaretçi var. Burada önemli olan, Rusya, Türkiye ve İran’ın üçer tane komite kurmaları. Bu komiteler anayasa hazırlama komiteleri, seçim komitesi ve yönetim komitesi adı altında Suriye’de siyasî barışın tesisini amaçlayacak. Her ne kadar iki grup halinde muhalifler ikiye ayrılmış, -bir kısmı Esedli bir kısmı Esedsiz çözümü destekliyor- olsa da üç garantör ülkenin barış konusundaki hassasiyetleri ve vurguları bir şekilde sahaya yansımış gibi görünüyor. Astana sonrası “çatışmasızlık bölgeleri”nin hayata geçirilmesiyle birlikte hem Astana hem de Soçi’de alınan kararları sahaya yansımış kabul edebiliriz. Tabi ki Afrin’de Türkiye’nin düzenlediği başarılı operasyon Soçi’yi PYD açısından etkiliyor. Daha önce Rusya’nın PYD’yi Soçi’ye davet konusunda niyetleri vardı. Fakat Türkiye’nin itirazları dolayısıyla bu niyetlerinden vazgeçme eğilimi göstermişti. Afrin süreciyle bu niyet tamamen ortadan kalktı. Ancak PYD’nin fikirleri, plânları hâlâ Soçi’ye yansımış gibi görünüyor. Çünkü uzun zamandır Rusya PYD ile görüşme halindeydi. Anlaşma zemini arıyordu. Özellikle PYD’nin Esed ile olan görüşmesinde aracılık yapmıştı.

“Soçi’den Çıkan Sonuç Daha Çok ABD’yi Etkiler”
Aslında Soçi’den çıkacak sonuç Türkiye-Rusya-İran’ı değil de, daha çok ABD’yi endişelendiriyor. Bunu belirtmek lazım. ABD Soçi’de alınacak kararların ya da kongrenin meşruiyetini Suriye Müzakere Heyeti üzerinden -ki Hariri bunun başkanlığını yapıyordu ve daha çok ABD ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen bu gruptur- meşruiyetini tartışmalı hale getirmeye çalışıyor. Hatta bu hafta içerisinde ABD-Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün’ün Soçi’ye alternatif bir kongre yapma hazırlığında olduğuna dair haberler geldi.

Viyana’da da Cenevre süreci devam ediyor?
Evet. Ancak Cenevre’de herhangi bir başarı sağlanamadı. Cenevre’de Suriye içinde savaşmayan, mücadele etmeyen sivil unsurların katılım halinde olduğunu görüyoruz. Soçi’de öyle değil. Orada tüm cephelerin tarafları var. Çeşitli askeri heyetler, komutanlar, aşiret liderlerinin hepsi Soçi’ye katılıyor. Zaten De Mistura’nın Soçi’ye katılmasının ana nedenlerinden biri de Soçi’de elde edilmesi muhtemel sonuçları Suriye’ye taşımak ve hedeflenen barış sürecini bir şekilde başlatabilmek. BM de eğer Soçi’de bir başarı olması halinde Cenevre’nin de yürümeyeceğini ve Suriye’de siyasî barışın uzun süre gelmeyeceğini biliyorlar. O nedenle, her ne kadar ABD bu siyasî barış sürecinin kısa vadede gerçekleşmesini istemiyorsa da BM’deki bazı ülkelerin Soçi’ye destek verdiğini söyleyebiliriz.

“Türkiye’nin İdlib’e Müdahalesi Var”
Bu arada dün Esed ordusundan bir saldırı oldu İdlib’e... Ayrıca “Banyas kasabı” olarak anılan Mihraç Ural’ın Soçi’deki kongreye katılacağı yönünde sosyal medya üzerinden fotoğraflar verildi, Türkiye buna tavır koydu. Bu konudaki görüşleriniz?
Zaten Esed’in uzun süredir İdlib bölgesinde bir ablukası var. Bölgedeki sivil halka karşı bombardımanda bulunduklarını biliyoruz. Bildiğiniz gibi Türkiye İdlib’teki durumla ilgili hem Rus hem İran büyükelçisini Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı ve güçlü biçimde uyardı. Hatta dün bir Türk askeri heyetinin İdlib’te bombalı saldırıların düzenlendiği bölgeye gittiği ve bölgede güvenli bir alan oluşturma çabası içinde olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin İdlib’e müdahalesi var. Mihraç Ural’ın ise doğrudan Soçi’ye davet edilmesi sözkonusu değil. Ancak kendisi Soçi’ye gitmişse ki oraya kendi imkânlarıyla giden kişiler de var. Onun davranışını ise daha çok Soçi’de Türkiye’yi tahrik etmek, muhalifleri tahrik etmek üzerinden Esed’in bir oyunu olarak görmek lazım. Zaten kendisi Esed ile ittifak halinde hareket ediyor. Alınacak kararlara itiraz edilmesini veya kabulünü önlemeye dönük bir girişim olabilir.

“Türkiye Menbiç’e Operasyon Yapacak”
Son olarak CENTCOM’dan ABD’li General J. Votel, Münbiç’le ilgili “oradan çıkmayı düşünmüyoruz” şeklinde bir açıklama geldi. Bunun yanında ABD dışişlerinden orada kalmayı düşünmüyoruz yollu çelişki arzeden bir açıklama oldu. Bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ise açık açık Münbiç’i hedef aldığını ilan etti?
Biri askeri, diğeri diplomatik bir açıklama. ABD içinde Pentagon ile Dışişleri’nde ve Trump arasında bir yetki çatışması olduğunu söylemek lazım. ABD içinde bir karmaşa söz konusu. Henüz Trump tüm yetkiyi ele geçirebilmiş değil ancak Suriye’de de Pentagon’un politikalarının geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Münbiç’te kalmaya devam edeceklerini söylüyorlar. Aksi bir emir gelmediği için etki yapıyor. Türkiye eğer Münbiç’e operasyon yaparsa yapacaktır. ABD’nin Münbiç’te binlerce askeri yok. Zaten o açıklamadan sonra “Türkiye nerede olduğumuzu biliyor” ilavesi vardı. Bunun anlamı, “Türkiye isterse buraya operasyon yapabilir”. Orada yüz kadar ABD askerinin nerede olduğunu biliyor Türk Hava Kuvvetleri. Hatta Resulayn, Tel Abyad üzerinden bir operasyon yaptığında ABD askerlerinin Münbiç’te olmasının bir mânâsı kalmıyor. Ancak burada Pentagon’un Türkiye’ye düşmanlık duyduğu hissediliyor. 1 Mart Tezkeresi’nin acısının hâlâ geçmediği işaretleri var Pentagon’da. Türkiye’nin Afrin üzerindeki kararlılığı ABD’yi pes ettirdi çünkü iki NATO müttefikinin karşı karşıya gelmesi ABD için beklenmedik bir durum. PKK üzerinden Türkiye’yi karşısına alması uluslararası arenada ABD’yi zor durumda bırakacaktır. Bunu masa başında çözmeye çalışacaktır ABD.

Röp: Cumali Dalkılıç
Baran Dergisi 577. Sy.