Yeni sisteme geçişte seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz Fadime Hanım?
Değişen sistem içinde ilk seçim oldu bu. “Milli ittifak” adı altında bir araya gelen partiler kendi içinde nasıl çalışacak, aralarındaki farklılıklar, birbirlerine karşı ciddi bagajlarının olması, çapraz ilişkiler de sözkonusu olduğundan önemli bir risk de barındırıyordu. Meclis’teki çoğunluğu Cumhur İttifakı’nın oluşturamaması veya Tayyip Bey’in çok az farkla kazanmasının birtakım sıkıntılara yol açma ihtimali gibi. İçinde bulunulan sisteme entegre edilmesi, uyumlu biçimde gerçekleşmesi gerekiyor. Bütün kurumlarıyla ortak geleceğimizi ve güvenliğimizi ilgilendiren bir sisteme geçiş sürecindeyiz. Burada güçlü bir hükümet olması gerekiyordu. Bununla ilgili tedirginlik vardı, Allah’a şükür, Sayın Cumhurbaşkanı 2016’da aldığı oydan daha fazla oy aldı.

Mevcut tabloya bakıp bu sürecin önünün açık olduğunu söyleyebilir misiniz?
Şöyle, AK Parti’nin tek başına aldığı oyun arzu edilen oyun altında kalmış olmasının belli bir sıkıntısı olacaktır. Ama bu sıkıntı sistemi işlemez kılacak kadar etkili değildir. Cumhur İttifakı’nda zaten 15 Temmuz’dan bu yana devam edegelen ortak hukuk var. Pek çok konuda Meclis’te birlikte çalıştılar. Dolayısıyla bir tür staj yapıldı. Yürüyecektir ama her parti kendi kimliğini korumaya çalışacak. Hassas dengeler üzerinde yürüyen bir süreç olarak gözetilip ilişkilerin ona göre şekilleneceğini düşünüyorum.

Önceki Meclis’te rastlandığı gibi işleyişi oyalayan, zaman kaybına yol açan durumlar olabilir mi?
HDP barajı aştı. Özellikle CHP’nin Meclis’te kazdığı “tünel” marifetiyle oldu bu. HDP’nin milletvekili portföyüne baktığımız zaman seçilen isimler “Kürt partisi” iddiasıyla Kürtlerin sırtına binmiş bir parti. Ama marjinal, hatta kriminal sol denilebilecek ve devlet düşmanlığı aşikâr olan, ağzı bozuk, sicili bozuk birtakım isimler listelerde milletvekili sıfatı kazandı. Erdoğan düşmanlığı başta olmak üzere Meclis’e kavga çıkarmak üzere gelecekleri anlaşılıyor. CHP listesinden giren bazı isimlerin de asayişi bozucu, itiş-kakışa sebep olacak isimler olduğunu düşünüyorum. Bu bir önyargı sayılamaz. Siyaseti takip eden biri olarak o isimlerin geçmişini biliyorum. İnşallah milletvekili sıfatını taşıyacak bir olgunluğa sahip olurlar.

Seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni sistemle birlikte mevcut bürokrasi engelinin de kaldırılacağını söylemişti. Bu hususta neler söyleyeceksiniz?
Evet, sistem bunu öngörüyor, tabi bu parmak şaklatır gibi bugünden yarına olacak bir şey değil. Bunların hepsi yönetilmesi gereken süreçler. Hükümet, Meclis dışından, liyakat esaslı ve sorumluluğu sadece Cumhurbaşkanlığı’na ait olacağından, aslında teknik bir kabine olacak. Onların başında bulunduğu kurumlar daha teknik, daha sonuç odaklı isimler olacak. Değişimin aşamalı, yukarıdan aşağı üzüm salkımı gibi, sistemin yan etkilerinin de tolere etmeye çalışılacağı, halkta yansıtmadan halledileceği bir süreç olacaktır.

“Bürokratik Engel Bahanesi Kalmayacak”
“Bürokratik engeller”den şikayetçi siyasetin sonu diyebilir miyiz?
Evet, artık böyle bir bahanesi de kalmayacak. Herkes sorunu birbirinin kucağına atıyor, kimse sorumluluk almıyordu; artık öyle olmayacak. Bu isimler devlet memuru olarak uzun yıllar sistemde varlıklarını sürdürdükleri, hükümetlerin çok sık değiştiği ama her gelen hükümetin de yerleştirdiği bürokrasi olduğu için adam sayısınca bakış var. Her birinin karın ağrısı var. Bunun yol açtığı ayak sürme veya fazladan itibar, menfaat sağlamaya çalışma gibi kötü bir gelenek oluştu. İnisiyatif almak yerine biri bana yazılı talimat versin, sorumluluğu alsın, aman bana kimse bulaşmasın tavrı vardı.

Genç nüfustan 1.5 milyon kişi ilk kez oy kullandı. AK Parti bu gençliğin oyunu almış olduğu söylenemez herhalde?
Tabii Türkiye’de her iki kişiden biri AK Parti’ye oy veriyor. Uzun bir süredir böyle. Şu anda ilk kez oy veren insanlar AK Parti döneminde doğmuş gençler. Türkiye’yi bilmiyorlar. Jenerik bir değerlendirme olsa da gerçekliği var. Eski dönemi bilmiyorlar. Ebeveynlerinin ne yaşadığını, ne tür mücadeleler verildiğini bilmiyorlar. Bunu bilmeyişten kaynaklanan konfor da var. AK Parti’de sosyal medya kullanımı, genç nüfusla iletişim dili ve tarzında yaşanan uyumsuzluklar onları sıkmıştır.

Özellikle eğitim sisteminden kaynaklanan şikâyetler?
Eğitim ve kültür politika alanındaki sorunları Tayyip Erdoğan kendisi söylüyor. Sınavlardaki durumlar bile seçim sonuçlarını etkiledi bence. Bu noktada bir huzursuzluk var. Öte yandan seçmen yaşının 18’e indirilmiş olması biraz da gençleri inisiyatif almaya hazırlamaya yönelik. Gençlere alan açılıyor. Son kuşak da mizah seviyor. Siyaseti mizah üzerinden konuşuyorlar. Türkiye’de mizah biraz da siyasi ortamın sertliğinden kaynaklanan baskıya bir tepki olarak kendini gösteriyor.

Fazla “gerilim” mizahlı izaha zorluyor?
Evet. Türkiye öyle bir sert iklimden geçiyor ki, AK Parti öyle çetin meselelerle meşgul ki mizah hayatın fazla kenarında. Hatta zekânın olmadığı, küfrün öne çıktığı görüldü. Mesela Demirtaş propaganda yapamıyorum diyordu, propagandasını anlık olarak yaptı ve yaydı. Ama işte Türkiye’de kültür propagandasına hakim olan ajanslar, reklam yapımcıları, medya, sosyal medya organizasyonları etkin bir kampanya yürüttü. Bunu Karamollaoğlu bile yaptı. “Türkiye’yi uçurumun kenarından kurtaran Süpermen” iddiasındaki komiklik mesela…


Baran Dergisi 598. Sayı