Suriye Türkleri Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Heysem Mahli:
“Artık Türkiye’nin Kırmızı Çizgilerine İtibar Edilmiyor...”
 
Suriye’deki savaş beş yıldır devam ediyor. Son gelinen noktada da Esed’li bir süreç düşünülüyor. Bölünmüş bir Suriye projesi var.  Şu anda sahada neler yaşanıyor?
Sahada tamamen Suriye’yi bölme projesi üzerine yoğunlaşmış dış güçler var. Bir tarafta Rusya’nın projeleri, bir yandan Amerika’nın projeleri ve öte yandan da İran ile beraber uygulanmak istenen bir proje var. Suriye’yi üçe bölmeye niyetliler. Birincisi Esed’in Nusayri devleti. İkincisi Rusya’nın PYD ve onun uzantısı Demokratik Suriye Güçleri aracılığıyla Kürt Devleti. Bir de ortada Sünni bir Arap Devleti kurma peşindeler.

Kürt devleti sadece Rusya tarafından mı destekleniyor, yoksa Amerika da buna destek veriyor mu?
Amerika da destek oluyor. Aslında Amerika ile Rusya bir yarış içerisinde, “bu devleti kim elinde tutacak”. Çünkü Irak’tan da bir hat açılacak. Irak’tan Suriye’ye, oradan da Akdeniz’e kadar uzanan bir koridorda kurulacak Kürt Devleti’ni kimin kontrol altında tutacağı çok önemli bir mesele. Bu yarışın içerisindeler.

Barzani de geçtiğimiz haftalarda Suriye’de bir Kürt Devleti kurulmasını desteklediğini beyan etti.
Daha önce de birkaç kere bunu dillendirmişti Barzani. Çünkü kurulacak olan bu devlet ile beraber Barzani’nin de bağımsızlık hakkı doğacak.

Bölünmüş Suriye projesi kime yarar? Türkmenler burada nasıl bir duruma düşebilir?
Şu an Suriye’de, Batı’nın kontrolünde olan terör örgütü IŞİD, Türkmenlere ve Özgür Suriye Ordusu’na ait olan bölgelere saldırıyor. Amerika ve Rusya destekli PYD’nin uzantısı olan Demokratik Suriye Güçleri, Şii milisler ve Esed güçleri de hava operasyonlarıyla birlikte o bölgeleri temizliyorlar. Demokratik Suriye Güçleri’ne ivme kazanabileceği bir saha oluşturuyorlar. Daha sonra oradaki etnik temizlikler başlıyor. Bölge Sünnî Araplar ve Türkmenlerden temizleniyor

Suriye’deki savaşta yüz binlerce insanın ölmesine rağmen neden çözüm için bir şey yapılmıyor? Suriye niçin önemli bu kadar?
Aslında baştan beri Rusya ve Amerika’nın bölüşemediği bir pasta Suriye… Çözülüp çözülmemesi Amerika için bir şey ifade etmiyor olabilir, fakat Rusya’nın Esed ile uzun yıllardan beri olan bir münasebeti var. Rusya sıcak denizlere açılan tek müttefiki Suriye’yi kaybetmek istemiyor, şimdi de destekleyerek savaş sonrasın bölgede daha hâkim olmak istiyor.

Çatışmaların seyri ne durumda? Hangi bölgeler kimin elinde bulunuyor?
Son bir haftadır IŞİD, Kilis’in karşısında olan Azez bölgesine (rahmetli şehid Abdülkadir Salih’in köyüne) yoğun saldırılar düzenliyor. Bir diğer taraftan ise Demokratik Suriye Güçleri Mumbuç dediğimiz köye Rus uçaklarının desteğiyle yoğun saldırıları düzenliyor. Aynı zamanda ise Halep’te bir gün olsun bombardıman eksik olmuyor. Her gün ve her gün bir sürü insan ölüyor, onlarca insan şehid oluyor.

Suriye’nin herhangi bir bölgesinde hayat normal bir şekilde devam ediyor mu? Bu tür bölgeler mevcut mu?
Evet. Tamamen rejimin kontrolü altında olan bölgelerde bombardıman olmadığı için hayat çok normal. Halep ikiye bölünmüş vaziyette. Bir rejim bölgesi, bir de muhalifler ve diğer grupların olduğu bölge. Rejimin olduğu bölge sakin… Ancak muhalif ve diğer grupların olduğu bölgede herkes gücünü deniyor.

Suriye meselesinden Türkiye de fazlasıyla etkilendi, bilhassa son dönemde birçok saldırı yapıldı. Önümüzdeki süreçte Türkiye etkilenmeye devam eder mi?
Biz bunu yıllardır dile getiriyoruz. Türkiye’nin Suriye sınırında oluşacak herhangi bir Kürt Devleti, Türkiye’ye açık bir tehdittir. O sınırda Türkiye’nin bir kontrollü hareketi olmadığı sürece, bu bir tehdittir.  Bunu zaten görüyoruz, hepimiz de biliyoruz. Bugün Türkiye’nin Güney Doğu’sunda yaşananlar da bu savaşın bir parçası ve uzantısı.

Cepheden gidip-gelenler, görüştükleriniz oluyor herhalde. Onların görüşleri neler, direniş ne zamana kadar devam edebilecek?
Oradaki arkadaşların inancı tam, “elbet zafer bizimdir” diyorlar. Ancak gidişat ve ortada dönen oyunlar insanı endişeye düşürüyor. Şu anda muhaliflerin kontrol ettikleri bölgelere Rus uçakları “terör örgütü bunlar” diye bombardıman yapıyor. Ardından IŞİD geliyor o bölgeyi ele geçiriyor. Sonra Amerika bombalıyor, IŞİD’ten geri alacak diye. Arkasından da ya rejim giriyor ya da Demokratik Suriye Güçleri giriyor. Bu âdeta sistematik bir biçimde her bölgeye uygulanıyor.

PYD’den bizim topraklarımıza girişler sürüyor mu acaba?
Gayr-i resmî olarak geçişler sürüyor. Mesela Habur Sınır Kapısı’na yakın bir bölgede Fırat üzerinden bir kapı açıldı. Türkiye’nin müsaadesi olmamasına rağmen bir kapı açıldı, güya mültecilerin geçişi sağlanıyor. Diğer taraftan Kilis’e ve karşısındaki Yayladağı’na baktığımız zaman oradaki Türkmenlerin geçişine müsaade edilmiyor.

Birkaç gün evvel Esed, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tehditvarî laflar söyledi...
Terörün destekçisi ve terör örgütünün başı olarak nitelendirdi. Esed konuşuyor, her zaman olduğu gibi. Son zamanlarda rejimin kaybettiği toprakları geri almaya başlaması, İran’ın, Rusya’nın ve ABD’nin destekleri Esed’i rahatlattı ve rahatça konuşabilir duruma geldi. İki sene önce hiç sesi çıkmıyordu.

Türkiye birçok kırmızı çizgi koydu ortaya. Bu kırmızı çizgi tek tek aşıldı. Türkiye de devlet olarak hiçbir refleks gösteremedi. Biz her sayımızda bunu söylüyoruz, “senin Müslümanların kurtuluşu için elini bir şekilde taşın altına koyman lazım, iki günlük aktüel çıkarlar uğruna sen bu Müslümanların ölmesine göz yumamazsın. O vebali biz iman eden insanlar olarak kaldıramayız” diyoruz. “Biz elimizi o taşın altına koyduğumuzda, Allah bizi muvaffak eder” diye düşünüyoruz. Türkiye neden böyle bir hamlede bulunamıyor sizce?
Türkiye, Arap ülkelerin söylemlerine dayanarak bazı açıklamalarda bulunuyor. Ancak bir noktada Türk devletinin de tarihten kaynaklanan bir takım endişeleri var ve Arap ülkelerine tam anlamıyla güvenemiyor. Nihayetinde hepsinin Batı ile sağlam bağlantıları var. Batı izin vermediği müddetçe Arap ülkeleri hiç bir harekâta girişemez ve destek veremez. Katar, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri olsun, her birinin desteklediği bazı gruplar var. Amerika istediği zaman destekleniyor, Amerika izin vermediği zaman destek gelmiyor. Türkiye de diğer ülkelere tam güvenmediği için bir hamlede bulunamıyor. Türkiye o adımı atmakta da zaten çok geç kaldı. Tâ ilk kırmızı çizgiden bahsedildiğinde “ikinci Hama yaşatmayacağız” dendiğinde, yaşatılmamalıydı. Yapılamadı. İlk çizgi açıldıktan sonra gerisine de kimse itibar etmiyor, bugün Türkiye ne kadar “kırmızı çizgi” koysa da kimse itibar etmez.

Belki de Almanya’nın Ermeni meselesini parlamentoya getirip, oylamasının da sebebi bu... Türkiye’nin bir hamlede bulunamadığını gördüler.
Tabiî. Bu nihayetinde itibar kaybettiriyor. Senin söylediklerinin arkasında durmaman ya da “uygulayacağım” dediğin bazı şeyleri uygulayamaman, diğer devletler nezdinde seni eksiye düşürüyor.

Suriyeli göçmenlerin Türkiye’deki durumu nedir?
Şunu diyebiliriz, diğer ülkelere nazaran Avrupa da dâhil, Suriyeli mültecilerin en iyi muamele gördüğü ülke; Türkiye’dir!

Umumî olarak baktığımızda Suriyeli mültecileri hangi kategoride değerlendirmemiz lâzım; “çoğunluğu Müslümandır, İslâmî hassasiyetlere sahiptir” diyebilir miyiz?
Suriye halkının yüzde 60’ı Müslüman… Diğer 40’lık kesimde ise birçok farklı dine mensup insanlar var. Ancak Suriye halkının yüzde 60’ı Ehl-i Sünnet Müslüman. Yani bir IŞİD zihniyetine sahip selefi insanlar değiller.

Türkiye’deki Suriyeli mülteciler Avrupa’ya geçmek istiyorlar. Bunun sebebi nedir?
Genellikle Ortadoğu, Güney Afrika ve Kuzey Afrikalıların hayallerinde kurtuluş Batı olduğu için, oraya bir göç dalgası oluyor. Ancak Avrupa da herkesi almıyor, sadece nitelikli insanları alıyor. Türkiye maalesef mülteci meselesinden faydalanamadı. Suriye’de binlerce âlim, yüksek seviyede profesör ve bilim adamı vardı. Türkiye burada gerekli adımları atamadığı için hepsi Avrupa’ya gitti.

Suriye’den Avrupa’ya giden insanların toplu vaftiz törenleri ile Hıristiyanlığa geçiş yaptığına dâir haberlere rastlıyoruz.
Mülteciler arasında İslâmî hassasiyeti olmayan birçok insan mevcut. Ama olmayandan fazla olan da var. Haberlerde bahsedilen milyonlarca kişiden sadece bir kaç yüz tanesidir.

Gelecek süreçte Türkiye’nin Suriye’ye bir müdahalesinin bekliyor musunuz?
Türkiye muhasebesini tam yapmalı. Türkiye’nin Suriye’deki çıkarları kimlerle olacak?.. Bu İslâmî gruplar üzerine mi, yoksa Türkmenler üzerine mi bir strateji çizeceğini belirlemeli. Daha önce tampon bölge mevzuu dile getirilmişti. Biz 2012-2013 yılları arasında Suriye Türkmen Özgür Ordusu olarak Azez’den Cerablus’a kadar olan 240 kilometrelik bir bölgeye sahiptik. Bu bölge tamamen Türkmenlerin kontrolündeydi, hayat ise çok normaldi. Orayı koruyabilmemiz ve savunabilmemiz için yeterince desteğimiz yoktu. Elimizdeki ufak imkanlarla o tampon bölgeyi sağlamıştık. Ama IŞİD, PYD ve diğerlerine karşı koyamadığımız için bölgelerimizi hep kaybettik. En son kalemiz Çobanbey idi. Çobanbey’deki yaşanan savaş da hiç haberlere yansımadı.

Gazete ve televizyonlarda birçok haber duyuyoruz, ama bizi oradaki duyulmayan haberler daha çok alakadar ediyor. Haberlere baktığımız zaman da sahada net olarak ne olup bitiyor anlayamıyoruz açıkçası.
Çünkü sahada net bir şey olmuyor. Mesela bundan bir ay önce bizim askerlerimiz Çobanbey’i ele geçirdi. Yeterince destek olmadığı için bir gecede tekrar IŞİD geri aldı. Saha gündelik el değiştiriyor. Yine sabah bir haber aldık, Azez bölgesinde birkaç köy IŞİD’in elinden alındı. Akşamına bir haber daha geldi, IŞİD tekrar Azez sınırına dayanmış. Saha çok hareketli. Sürekli gidip gelmeler, ilerlemeler ve geri çekilmeler var.

O kadar operasyonlara rağmen IŞİD hala güç kaybetmiyor mu?
Hayır. IŞİD’in silah ve maddî gelirinin kaynağı belli değil. Bu sebeple de kurutulamıyor. Ayrıca müthiş bir para ve silah desteği sağlanıyor örgüte.

Adamlar da hesapta bombalıyorlar.  Felluce’ye iki hafta önce operasyon yaptılar “IŞİD’i boşaltacağız” dediler. Müslümanları da sürdüler Felluce’den. Oraya da Şiileri yerleştirdiler. Bölgede büyük oyunlar dönüyor. İran da bu işte elebaşı...
Evet, İran’ın Ortadoğu’daki en büyük müttefiki Esed’dir. Esed de Nusayri nihayetinde. Felluce’de yaşananların bir benzeri de Mumbiç dediğimiz kasabada yaşanıyor. IŞİD oradaki halkı “çatışmalar başlayacak” diye boşaltıyor. Sonra koalisyon gelip bombalıyor, ertesi gün de PYD’nin uzantıları geliyor. Yine aynısı Çobanbey’de de yaşandı. IŞİD Çobanbey’den çekildi, bizimkiler Çobanbey’e ilerliyorlardı. Sonra koalisyon 12 sefer Çobanbey’i bombaladı. Neredeyse bölgenin yarısı harabeye döndü, ama bir tane IŞİD militanı öldü... Garip değil mi? Bölgenin demografik yapısını değiştiriyorlar, asıl hedef bu. Bizim de sürekli dile getirdiğimiz şey bu. Bu Cerablus’ta oldu, Çobanbey bölgesinde oldu, Mumbuç’ta şu anda oluyor ve Azez’e de yönelmiş durumda. Bu değişimi de biraz evvel bahsettiğimiz üç devletli yapıya uygun şekilde gerçekleştiriyorlar. Bilhassa Kürt devletinin kurulacağı bölgeye Kürtleri yerleştiriyorlar. Oralardaki Arapları ve Türkmenleri sürüyorlar.

Türkmen nüfus ne kadar kaldı Suriye’de?
Savaştan önce 2009’da Ortadoğu Araştırma Merkezi’nin sayımına göre 3,5 milyon... Türkçe konuşabilen... Bunun 1,5 milyonunun küsuru Halep’te, diğerleri ise Lazkiye’nin Bayırbucak bölgesinde, Hama, Humus ve Golan tepeleri dediğimiz şimdiki İsrail bölgesinde... Bu sayının 500-600 bini Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. Kimi gidecek yeri olmadığı için, kimisi ailesine yeni bir fırsat sunmak için ve kimisi de başka çaresi olmadığı için. Şimdi de 2,5 milyondan fazla Türkmen hâlâ orada. Ve Türkmenler bölgelerini hiçbir zaman terk etmek istemedi. Gelen Türkmenler de mecburiyetten geldi. Bugün Bayırbucak bölgesinden gelen insanlar, yaşayacak bir yer kalmadığı için geldiler.

Siz dernek olarak ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?
Bizim birçok derneğimiz var. Bazıları eğitim, bazıları insanî yardım, bazıları da kültürel faaliyetler yapıyor. Bir milletin en mühim şeyi, kültürünü yaşatabilmesidir. Eğitime çok önem veriyoruz. Bizim bu derneğimizin adı da Suriye Türkleri Eğitim ve Yardımlaşma Derneği. Buraya gelen Türkmen öğrencilere elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz.  Diğer insanî yardım derneklerimiz var, onlar vasıtasıyla Suriye içerisine yardım ulaştırıyoruz. Bugün mesela Ramazan ayında başlattığımız proje, hamdolsun 65 bin kişilik iftar programımız var, Ramazan’ın ilk gününden itibaren başladı. Proje Halep’te, Lazkiye’de, İdlib bölgesinde, Hama ve Humus bölgelerinde günlük iftar projeleri yapılıyor.

Suriye’de direniş gösteren mücahid grupların Türkmen gruplarla arası nasıl? İttifak var mı?
Hiçbir şekilde aramızda kopukluk yok. İttifak ise şu noktada oluyor; IŞİD, Esed ve PYD’ye karşı bir olabiliyorlar. Suriye’deki Türkmen muhalif grupların hiçbir mücahid grupla bir sıkıntısı yoktur. Bütün gruplar Türkmenlerin vatan topraklarının birliğini koruduğunu bilir. Her zaman da beraber aynı cephede oluyorlar. Türkmenler hiçbir zaman “ayrı bir devlet kuralım, bunun mücadelesini verelim” demediler.

Teşekkür ederiz görüşleriniz için.
Rica ederim, kolay gelsin.


Baran Dergisi 494. Sayı