Gerek dünyada gerekse ülkemizde son iki haftadır gündem Türk F-16’larının Rus SU-24 uçağını düşürmesi oldu. Rusya’nın apaçık suçlu olduğu bu vakıayı Rusya lehine Rusların kendinden ziyade içimizdeki “Rusçuk”lar savunup durdu. Türk yetkililerin kamuoyuna sunduğu birçok belgeye rağmen (Rus uçağının sınır ihlâli yaptığı, Türk yetkililerce birçok defa uyarılmasına rağmen müsbet cevap vermemiş olması vs...) Ruslar sadece Türkiye’yi yalanlamakla yetindi. “Nefy, isbattan daha basittir; argümana gerek duymaz” kabilinden yani. Üstüne üstlük Esed’in ağabeyi Putin mikrofon başına geçip, “Terör işbirlikçileri tarafından sırtımızdan bıçaklandık” dedi. Tabiî bizim Rusçuk tayfasının hemen ağzı sulandı, “terör işbirlikçileri” ile Türkiye, Tayyib Erdoğan kastedildi ya... Nitekim bu ithamdan sonra ABD Hazine Bakanlığı IŞİD ile petrol ticareti yürüten ve aralarında Putin’in de yakını olan Kalmukya eski başkanı Kirsan Nikolayevich Ilyumzhinov ve birkaç Rusyalı işadamını kara listeye ekleyince bizim Rusçukların hayalleri, salyalarından biriken suya düşmüş oldu. Bu da tutmayınca, “Ruslar bunun altında kalmaz”, “Putin’in misillemesi feci olacak” diye söylenip durdular. Nihayet Putin, birkaç Türk ürünün kullanımından kaçınılması, bazı Rus şirketlerde Türk vatandaşların işe alımının kısıtlanması, Rus turizm şirketlerinin Türkiye tatil paketlerinin askıya alınması, vizesiz geçişin askıya alınması gibi “feci” misillemeleri uygulamaya koyarak gerçekten de Türkiye’nin “altında kalmadı”.
Bu yazımızı yazarken başka gelişmeler de olacaktır mutlaka; velev ki Rusya doğalgazı kessin, hatta bize savaş açsın, ne çıkar? Zira Şehid Dudayev’in dediği gibi “bize karşı savaşmazlarsa biz ordusuz devletiz, bize karşı savaşırlarsa biz ordu milletiz”. Üstad Necip Fazıl’ın tabiriyle “soyulmuş çürük patates suratlı, çiğ ve bomboş gözlü” Moskof kafasına bir numaralı düşman olarak kilitlenen ve İslâm’dan aldığı güç doğrultusunda Anadolulaşan bu insanlar, Rusya veya bir başka kefereden korkmaz. Hatta Moskof, Anadolu ruhiyatıyla hareket eden her insandan korkmuştur tarih boyunca, korkmaya da devam edecektir. Anadolu coğrafyası içerisinden misâl mi? Anneannemin 109 yaşında olan babası Abdullah dedemden dinlediğim hâdise: Açlıktan, kar içerisinden buldukları otları çiğneyip ondan ekmek yaparak dini ve vatanı Moskof’a çiğnetmemek için ölmemeye çalışan ve gece gündüz Moskof’u alt etmeyi bekleyen kendi ailesinin taburu... Yine Üstadın verdiği bir başka misâl; üzerinde “Moskof keferesinden intikam alamayan merhum Alemdar Ali Ağa’nın ruhuna Fatiha/1183” yazılı ve Bolu’da bulunan mezar taşı... Misâller çoğaltılabilir. Anadolu coğrafyasından olmasa da Anadolu ruhunun ufak bir nüvesini taşıyan kahramanlara, şehidlere ne demeli; Dr. Abdullah Azzam, Şeyh Şamil, Şeyh Mansur, Dudayev, Yandarbiyev, Mashadov, Basayev ve adını yazmaktan yorulacağımız öteki mücahidler… İçimizdeki Rusçukların zırvalamaları, Rusya’nın yapabileceği, yaptığı ve yapacaklarına değindik. Gelmek istediğim bir mesele de az evvel isimlerini saydığımız, Moskof’a karşı verilen mücadeleyi kendi şahıslarında sembolleştiren kahramanların yürüttüğü “Kafkas”, özelde ise “Çeçen Cihadı” ve içimizdekileri bazılarının bu cihada “bakamayış, göremeyiş acısı”.
Rusya-Türkiye gerginliğinin ilk günlerinde Yeni Şafak’ta “Çeçen Mücahidler: Erdoğan’ın emrini bekliyoruz” başlıklı habere rastladım. Gazetenin bahsettiği mücahidler Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Kurtuluş Cephesi adı altında bir bildiri yayınlayarak Erdoğan’dan emir bekliyorlarmış. Bu haber ancak berberde veya kahvehanede ölümü bekleyen 80 yaşında olan bir amcayı coşturabilir, belki de cahil cühelayı...
Kafkas Cihadı’nı takip edenler bilirler ki, İçkeryacılar Diaspora’da yaşamakta ve böyle bir örgütleri de yok. Zaten İçkeryacılara bağlı yayın organlarında dahi bu haber doğrulanmadı; ancak bu asparagas haberi bütün İslâmcı siteler yayınlamış. Yahu Çeçen Mücahidler Rusya ile aramıza buz dağı girince mi aklınıza geldi? Neredeyse her sene ülkemizde 3-4 Çeçen komutan sokağın ortasında avlanırcasına vurulup şehid olurken neden bu haberleri böyle vermiyordunuz? Senelerdir Ruslara karşı mücadele vermiş bu din kardeşlerimiz şu sebeple veya bu sebeple ülkemizden sınır dışı edilirken neden susuyordunuz? Yahu daha geçen iki Çeçen komutan şehid oldu. Tabiî “demokrasi şöleni”ne atıfta bulunmaktan bunun haberini dahi adamakıllı sunamadınız. Mesela Dudayev’in kızı ve damadının 2010 yılında Türkiye’den sınır dışı edildiğini de kimse bilmez.
Ne kadar ironik; ne zaman bir Rus uçağı düştü, Rus işbirlikçisi Ramazan Kadirov Türkiye’ye çemkirdi o zaman Çeçen mücahidler aklınıza geldi, o da yalan-yanlış bir şekilde… Burada lafı alınması gerekenler ülkenin siyasî otoritesi ve basındır, halk ise zaten bunlardan duyduğuyla biliyor olayı…
Tüm bu olanlara rağmen Müslüman Çeçenler’in lideri İçkerya Başbakanı Ahmed Zakayev Türkiye’nin yanında olduklarını söyledi. Ben eminim ki Kadirov “Türkiye haindir!” demese Ahmed Zakayev’in açıklaması da öyle arada geçip gidecekti. Ha evet, Kadirov demiştik! Hani şu milyon dolarlık inşaat anlaşmaları yaptığımız, bakanlarımızın ziyaretine gittiği Rus züppe Ramazan Kadirov. Siyasî iradeye şunu söylemek istiyorum ki, bu çapsız adamı muhatap almayın, bilakis Türkiye’de faaliyet gösteren vakıf, dernek, yayın organlarını bir bir kapatın. Hatta ondan önce Sivas Çeçen Kafkas Dayanışma Derneği Başkanı ve “Ak Parti”nin 7 Haziran genel seçimi için milletvekili aday adayı olan Ayhan Ergüven ve parti içerisindeki yakın çevresine birer tekme vurmakla başlayın işe. Zira bu ve bunun gibi “Türkiye haindir!” diyen adamın taşeronluğunu yapan, Kadirov’a “cumhurbaşkanım” diyen, onun verdiği “hizmet” madalyasını göğsüne taşıyan Rus ajanı heriflerin Türkiye’yi yöneten partinin mahalle teşkilatlarında dahi yeri olmamalıdır.
Bunun yanı sıra Türkiye’de faaliyet gösteren cecenajans.com, Radyo Çeçen, Berkat Havacılık, Sivas Çeçen Kafkas Dayanışma Derneği gibi Kadirov’a yani Putin’e ait kurumlar yasaklanmalıdır. Tıpkı Putin’in bazı Türk iş adamlarına uyguladığı ambargo gibi Rusya yanlısı işadamlarına, yani Kadirov’un Türkiye’deki ajanlarının faaliyetleri kısıtlanmalıdır. Tabiî yetkililer bu kurumlardan daha fazlasını biliyordur. Bu dişinizi kesmiyorsa, en azından Putin için ufak, Kadirov için büyük bu tür cezalandırmalar medyada da yankı uyandırabilir. Yine mi dişinizi kesmedi, Çeçenler konusunda samimi iseniz ülkemizde kalan Çeçen mücahidlerin ailelerini korumaya alın ve Putin’i korkutmak niyetindeyseniz o zaman Türkiye dışında ikamet eden Çeçen ailelerini Türkiye’ye davet edin, Ahmed Zakayev’i Türkiye’ye davet edin ve görün, bakın neler oluyor. Zira Putin’in Çeçenya’nın bağımsızlığından korkma sebebi ise Rus Petrol Mafyası (RONEMA) ve başındaki Lukoil ve Transneft’in çıkarlarının paramparça olacağıdır; bu, Rus ekonomisi için çöküş demektir.
Demek istediğim kısa ve net: Türkiye’nin Kafkasya politikasında artık bir ilkesinin olması lazım. Nitekim bu topraklar da atamız Osmanlıların senelerce hükmettiği topraklar.
Yazımızda Türk-Rus ilişkilerinden Kafkasya Cihadı’na uzun bir yelpazeye değindim. Tabiî ki vermek istediğimin tamamını veremedim. O nedenle yazımı bir nevi demek istediğimin özeti olarak Şehid Dokku Umarov’un, başbakanlık görevindeyken Recep Tayyib Erdoğan’a seslenişiyle bitirmek istiyorum:
“…Bildiğiniz gibi kardeşlerimizden bazıları yaraları ya da sağlık sorunları yüzünden ya da ailevi durumlardan dolayı ülkenizde kalmaktaydılar. Biz, sizin onlara barınak ve misafirperverlik sunduğunuzu biliyoruz… Aşağılıklar ve halkımızdan bu aşağılıkların hizmetçileri (Kafirov ve taifesi) bugün onları ülkenizde öldürüyorlar… Mevcut patronlarınızın, mevcut istihbaratınızın göz yumması yüzünden öldürüldüklerini biliyoruz… Müslüman kardeşlerinizin öldürülmelerine göz yummanızı, turizm işi yaparak mali kazancınızı arttırmayı umduğunuzu öne sürerek kendinizi haklı çıkarmaya çalışmanızı Allah affetmeyecektir. Bu katiller, şu anda ülkemizdeki köleler için gökdelenler diken ve stadyumlar inşa eden sizin inşaat şirketlerinizin maskesi altında ülkenize sızıyor. Bu inşaat şirketleri bütçenizi arttırdığı için gözlerinizi kapatıyorsunuz… Bu yüzden Allah’tan korkun! Tüm Türkiye halkına ve Türk hükümetine sesleniyorum… Allah’ın huzuruna çıkarken sunacağımız şeyler samimi olmalıdır ve Allah’ın rızası için olmalıdır; bugün kardeşlerinizi koruma sorumluluğu sizin üzerinizdedir…” (20 Kasım 2011, Kavkaz Center)