Aylık Dergisi İnternet sitesine buradan Ulaşabilirsiniz: http://www.aylikdergisi.com/anasayfa.html
            Takdim
Şüphesiz bu ay Türkiye ve dünya kamuoyunda en çok yer kapsayan hâdise İslâm düşmanı Charlie Hebdo dergisine Kuaşi kardeşler tarafından düzenlenen baskın. Her şeyden evvel bu baskının İslâm’a ve peygamber efendimize (s.a.v.) yapılan hakarete karşı sergilenen Müslümanca tavır olduğunu belirterek başlayalım.
Sahabe devrinden başlayarak 1000 yıl süren İslâm’ın hâkimiyet devrinden sonra Batı fikrî olarak yükselişe geçerken Müslümanlar olduğu yerde saymaya başlamış hatta gerilemiştir. O haşmetli günlerin ardından Batı, Müslümanlar üzerinde tahakküm kurmaya başlamış, Osmanlı Devleti’ni parçalara bölmüş, yeni bir dizayn ile Müslüman milletinin arasına sunî sınırlar koymuş ve Müslümanların tekrar toparlanmasını engellemek için elinden geleni yapmıştır. Tüm bunlara rağmen İslâm’ın yükselişini durduramamışlardır. Fikrî planda hâkimiyetin yavaş yavaş ele geçirilmeye başlanmasının ardından sahada da hâkimiyet Müslümanların eline geçmektedir.
Charlie Hebdo baskını sonrasında Batı’nın hiç bir zaman içinden atamadığı İslâm korkusu da tekrar hortladı. Batılı devletler “terörle mücadele” adı altında İslâmla bir mücadeleye girişmiş durumdalar. Bu çerçevede Ocak ayında Batılı liderler görüşmeler gerçekleştirdi, savunma harcamalarının artırılması yönünde kararlar aldılar. Bu Batı’da korkunun dağları sardığını bizlere açık açık göstermektedir.
Biz de kapağımızda bu meseleyi ele alarak “İslâm’ın II. Hâkimiyet Devri Başlamıştır” manşetini atıyoruz.
Batı dünyasının hızla kan kaybederek bir korkuya kapıldığı ve Müslümanların psikolojik hakimiyeti eline alması ve bu mevzu etrafındaki diğer hususları Fatih Turplu, “Korku Histeri ve İslâm’ın İkinci Hâkimiyet Devresi” başlıklı yazısıyla kapak mevzumuz olarak ele aldı.
*
Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan’ın Bakanlar Kuruluna başkanlık ettiği toplantının gerçekleşmesiyle beraber, Türkiye’de Başkanlık Sistemi tartışması yeniden köpürdü. Bu tartışma kimi zaman yoğun, kimi zaman seyrek bir şekilde devam ediyor ancak bizim dikkatimizi şu husus çekiyor; ne bu sisteme geçilmesini, ne de geçilmemesini isteyen kesimlerden hiçbiri, bu değişimin Türkiye’ye ne getireceği yahut ne götüreceği hususunda yanıtlanması gereken soruları yanıtlamıyorlar. Hâl böyle olunca da sabun köpüğü misâli, netice alınması güç kısır bir tartışma sürüp gidiyor.
Her hâlükârda mevcut sistemin tartışmaya açılması, bizim için son derece müsbet bir gelişme. Tabu hâline getirilmiş bir meselenin devlet yönetiminde söz sahibi olanlar tarafından tartışmaya açılmış olması, bizim için (mevcut sistemde işlerin doğru dürüst yürütülemeyeceğini yıllardır söyleyenler olarak.) kendi dünya görüşümüzün teklif ettiği devlet modeli olan Başyücelik Devleti hakkında konuşmamız için en başta bir zemin teşkil etmiş oluyor.  Bir diğer bakımdan, sürdürülen tartışmaların kısır seviyesi, fikrî bakımdan son derece derin ve geniş dünya görüşümüzün ne denli kıymetli bir nimet olduğunu ortaya koyarken, bağlılarını da kimi hususlarda artık daha aktif olunması noktasında ikaz etmektedir. Çünkü, böyle bir konjonktür içinde bizim teklif ettiğimiz devlet modelimizi ve artık kendisini dayatır hâle gelen dünya görüşümüzü daha yüksek perdeden seslendirmemizin zamanı gelmiştir. Dolayısıyla, birkaç sayıdır dergimiz kadrosu tarafından işlenen “Başyücelik Devleti” eseri üzerindeki tahlil ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalardan muradımız, teorik planda hazır olan devlet teşkilâtı modelimizi, günlük hadiseleri de hasrına alır ve içinde işletir bir şekilde ele alarak donukluğundan kurtarıp, bir ütopya değil de ne kadar da canlı bir model olduğunu gözler önüne sererek şuurlara alternatif olarak entellektüel gayretkeşlerin önüne sermek, olmadı hatırlatmaktır.
Şunu da ilâve etmekte yarar var; birçoklarının ümitsiz ve bezgin hâlleri bir yana, İbda Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun alt başlığı –Temel Meseleler- olan “Kültür Davamız” adlı eserinin tahlilini yapmaya başladığımız sayılardan beri dergimize olan ilgi ve talebin sürekli artışı, ülkemizde fikre yönelik olan açlığın esasında ne raddede olduğunu ve sanıldığının aksine gençliğin, önlerine konan sahteliklerden ne kadar bunalmış olduklarını göstermiştir. Bu vesileyle biz de çizgimizi muhafaza ederek ciddî meseleler üzerindeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Büyük Doğu-İbda ideolocyasına doğru giderken yeni dünya düzenini ve bu düzene uyulacak fikrî zemini oluşturmak açısından Aylık dergisinde Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Başyücelik Devleti - Yeni Dünya Düzeni” isimli eserini tahlil etmeye devam ediyoruz… Bu meyandaAbdullah Kiracı’nın kaleme aldığı “Devlet ve Ahlâk” başlıklı yazıyı dergimizde bulabileceksiniz… Ömer Emre Akcebe bu mevzu hasrında “Başyücelik Hükümeti İktisat Vekâleti” başlıklı bir yazı yazdı. Faruk Hanedar yine aynı mevzu ekseninde “Eski Yunan’da Eğitim” başlıklı yazısıyla dergimizde.  Sezai Dilbilen’in yazısının başlığı ise “Başyücelik Devlet İdealimiz Pazarlıksız Allah ve Resûlü Davası Demek İçin Var”…
Kırklareli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer ile iktisat üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi dergimizde bulabileceksiniz.
M. Taha İnci, “Sanatta Diyalektik ve Hat Sanatı” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısını alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
Yayın Kurulu Üyemiz ve Yazarımız Bilgehan Eren, “14 Şubat Vesilesiyle Deli Halid Paşa’ya Mektup” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Bu harika yazıyı severek okuyacağınızı umuyoruz.
Yazılarını bize Kandıra Cezaevi’nden yollayan yazarımız Burak Çileli’nin Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “Ölüm Odası B-Yedi” eseri hakkında kaleme aldığı “Ölüm Odası veya İdrisî Seyr-i Sülûk” başlıklı yazısı 7. bölümü ile devam ediyor.
Şubat 2015 sayımızın muhtevası böyle.
Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun…