Selâm ile...

Geçtiğimiz ay memleketimizde yoğun bir gündem yaşandı...

Başlayan koalisyon görüşmeleri çerçevesinde Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki Ak Parti heyeti, diğer partilerle görüşmeler gerçekleştirdi. Beklenildiği üzere bu gelişmelerden olumlu bir netice henüz çıkmadı. Taraflar bu görüşmelerden pek ümitli olmasalar da görüşmeler devam edecek.

Öte yandan Şanlıurfa Suruç’ta Kobani’ye gitmek üzere toplanan SGDF üyesi gruba bombalı bir saldırı düzenlendi. Saldırı neticesinde 32 kişi öldü. Bu saldırı neticesinde zaten uzunca bir süredir gerilmekte olan bağlar böylelikle koptu ve Türkiye yeni bir döneme girmiş oldu. Devlet PKK, DHKC ve IŞİD’e yönelik Türkiye çapında büyük bir operasyona girişti. Diğer taraftan PKK ve IŞİD’in Suriye ve Irak sınırları içindeki kamplarına hava operasyonları düzenlendi. Buna karşılık yurt içerisinde de asker ve polise yönelik saldırılar başladı.

Bu hadiseleri çok uzun süredir vurgu yaptığımız ve üzerinde durduğumuz, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı üzerine planlanan emperyalist projenin adımları olarak görebiliriz. Uzun bir değerlendirme yapmaktan ziyâde şu hususun altını çizmek istiyoruz; gerçek bir fikir etrafında buluşulmadığı müddet, içinde bulunduğumuz emperyalist cendereyi kırıp atmamız mümkün değildir. Dolayısıyla o bunu vurmuş, şu bombalamış, bu saldırmış, falanca tedbirler alınmış gibi haberler, bizim nazarımızda hâlen konulmuş olan yanlış teşhislere yönelik hatalı tedaviler peşinde koşulmakta olduğunun vesikasından ibarettir...

***

Kapağımıza dönecek olursak, bu ay Avrupa Birliği’ni mevzu ediniyoruz. Son dönemde yaşanan ekonomik problemler bilhassa Yunanistan’ın durumu dolayısıyla Avrupa Birliği’nde çatlak sesler yükselmeye başladı. “Birleşik Avrupa Devleti” ve “Tek Avrupa Milleti” tesis edebilmek adına senelerce süren entegrasyon politikalarına rağmen bir türlü istediğini el edemeyen Avrupa’nın, neden birlik olamadığını işliyoruz.

Yüzyıllar boyunca birbirleriyle çatışmış ve en sonunda savaşlardan bezmiş olan ve nihayetinde II. Dünya Savaşı’nın getirmiş olduğu yıkımla beraber iktisadî ve siyasî olarak müthiş bir buhrana sürüklenen Avrupa, ABD’nin de telkinleriyle çözümü birlik olma fikrinde aramaya başladı. Bu çerçevede ilk olarak ekonomik, daha sonra siyasî ve son olarak içtimâî cephede bir araya gelmek adına yapıldı. Yaklaşık 70 yıl bütünleşebilmek adına fikirler üretildi, faaliyetler gerçekleştirildi. Yapılan bunca çalışmaya ve sarf edilen onca çabaya rağmen Avrupa Birliği gelinen noktada dağılmakla burun buruna... Bu duruma gelinmesinde mevcut konjonktürden ziyade Avrupa’nın, tarih boyunca birbiriyle çatışmış olması ve Avrupa’da bulunan devlet ve toplumların müşterek bir paydaya sahip olmamasının tesirinin daha büyük olduğunu söyleyebiliriz. Bu müşterekliğin tüm çabalara rağmen oluşturulamamasının nedenlerini yazarımız Faruk Hanedar “Birleşik Avrupa ve Avrupalı Kimliği -Neseb ve Mezheb Merkezli Tarihî Arkaplanı-“ başlıklı yazısında ipuçları veriyor. Kapağımızda ise “Avrupa Niçin Birlik Olamaz?” diye soruyoruz.

Mevlüt Koç, “Bilgiye Giden Yolda Dil” başlıklı yazısında dil bahsi etrafında İslâm Dünyası’nın mutlaka ve bir an evvel kendi “Yeni Dünya Düzeni”ni benimseyip uygulamaya koymak zorunda olduğuna dikkat çekiyor.

Ömer Emre Akcebe’nin “Başyücelik Hükümeti, İktisat Vekâleti, Sanayi Müsteşarlığı” üzerine kaleme aldığı yazı dizisinin VII. Bölümü, “Yeni Kültür - Yeni Toplum” altbaşlığı ile devam ediyor.

Abdullah Kiracı, “Aksiyon ve Alışkanlık” başlıklı yazısının II. bölümünde, seküler rejimlerin en büyük açmazını işaret ediyor.

Yeni yazarımız Hanife Kındır, bu ay “Ahlâk Yoksa İstatistik Neye Yarar?” başlıklı ilk yazısıyla dergimizde; aramıza hoşgeldin diyor, kalemine kuvvet dileklerimizi Cenab- Hakk’tan niyaz ediyoruz.

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ömer Lekesiz ile Kültür-Sanat üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Sezâi Kırlangıç, “İngiliz Emperyalizmi ve Yağmacılığı” başlıklı yazısında, İngilizlerin tarihini ve bugün izledikleri ince emperyalist siyaseti anlatıyor ve gözden kaçan İngiliz terörüne dikkat çekiyor...

M. Taha İnci “Şeyh Mustafa İsmet Garibullah Efendi Hazretleri ve Risale-i Kutsiyye”sinden bahsediyor.

Fatih Turplu, Muhammed Ali’nin hayatının portresini çizdiği yazısının ikinci bölümünün başlığı “Hilâl ile Haç’ın Ringe Çıkışı”...

Dergimizin bu ayki muhtevası böyle...

Gelecek sayımızda görüşmek üzere...

Allah’a emanet olun.