Geçtiğimiz cumartesi günü, Akademya Dergisi’nin İstanbul Yazarlar Birliği’nde düzenlediği programların içinde en yoğun katılımlı olan sohbet gerçekleşti. Ahmed Berkî’nin, “Tilki Günlüğü Vesilesiyle İştikak İlmi ve Ebced Hesabı Çerçevesinde Rüyâlar ve Te'vil, Şiir İdrâkı, Velî Kelâmı, Hadîs ve Âyetlerin Te'vili” başlıklı konuşması, yaklaşık beş saat sürdü ve doğrusu şaşırtıcı bir şekilde, katılımcılar, muhteva olarak da oldukça yoğun bu konuşmayı pür dikkat dinlediler. İletişimcilerin, “insanın dikkati 45 dakikadan sonra dağılmaya başlar” tezi, sanıyoruz böylece çürütülmüş oldu. Konuşmacı Ahmed Berkî de hiçbir yorgunluk alâmeti göstermeden, oldukça verimli bir sohbet gerçekleştirdi.
Ahmed Berkî, sohbetine “benim şöyle bir iddiam var” diyerek başladı ve mealen şöyle dedi:
- “Kusto Lûgatı (Tilki Günlüğü) çağımızın dilidir ve bu dil ile pek çok bilinmezin veya bilindiği sanılan şeylerin sırrına erilebilir.”
Öncelikle şunu belirtmemizde fayda var: Tilki Günlüğü, Salih Mirzabeyoğlu’nun, hakkında en çok konuşulan fakat çok az anlaşılan ve hakkında çok az yazılan eseridir. “Ruhî Roman” olarak takdim edilen 6 ciltlik eser, Ahmed Berkî’nin altını çizdiği üzere, “bir ay gibi kısa bir sürede bir eser kaleme alabilen Kumandan Mirzabeyoğlu, bu eseri on yılda kaleme almış. Bu işte bir iş var!”
Eser, Üstad Necib Fazıl’ın, Salih Mirzabeyoğlu’na verdiği “takdim yazısı” ile başlıyor. Üstad’ın, Salih Mirzabeyoğlu’na, “sana bir takdim yazım olacak, bütün hüviyetinle görüneceksin” dediği takdim yazısı şudur:
“DÜNYA ÇAPINDA BİR HADİSE
KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN"
Dergilerden, gazetelerden ve televizyon ve radyodan tanıdığım meşhur Kaptan Kusto… Bu adam bir devrin (Markopolo)su, Evliya Çelebisi gibi tetkikçi bir seyyahtır ve tabiat denilen yaratıklar âleminin sırlarını denizlerde arayan ve deniz içi hayatı kurcalayan ilmî bir tecessüs sahibidir.
Bu adam basit ‘olabilir’ler veya ‘olabilir’ sanılan şeyler arasında öyle bir tecelliye şahit oluyor ki, 1400 yıl önce Kur’anın haber verdiği mucize önünde diz çöküp müslüman oluyor.”
Birinci cildi 17 Ağustos tarihiyle başlayıp, altıncı cildi 16 Ağustos tarihiyle son bulan eser, “Levha, Düşvâri, Tevafuk, Tefe’ül, Tablo, Ufuk, Yevmiye, Vâridât” başlıklarından oluşuyor. Yani meselâ, benim anlayabildiğim kadarıyla ifade edersem:
16 Ağustos tarihli bölüm olan “Devamı Yarın” başlığı altında; o tarihte görülmüş rüyaların yer aldığı “Levha”lar; o tarihte tutulmuş bir günlük notu ihtiva eden “Düşvâri”ler; o muhtevaya denk düşen “Tevafuk” (ki bu bölüm her zaman yer almıyor eserde, adı üstünde o tarihte tutulan günlüğe “tevafuk” ediyorsa yer verilmiş); Tefe’ül (ki bu bölüm de her tarih başlığının içinde yer almıyor); rüyâların içinde geçen kelimelerin iştikaklarının yer aldığı “Tablo”lar; Üstad Necib Fazıl’ın genellikle “Kafa Kağıdım” isimli eserinden bölümlerin yer aldığı “Ufuk”; genellikle Salih Mirzabeyoğlu’nun Üstad Necib Fazıl’la sohbetlerine yer verilen “Yevmiye”; o bölümde geçen konularla alâkalı yazıların yer aldığı, “gelirler” anlamına da gelen “Vâridât”lar ile o tarih başlığı son buluyor.
Eser bu şekilde bir yıllık döngü ile 17 Ağustos ile başlayıp, 16 Ağustos ile bitiyor. “Kusto Lûgatı” olarak da adlandırılan eser üzerinde Ahmed Berkî’nin yıllardır yaptığı kitaplık çapta çalışmalar var. Ki bu durum da, Tilki Günlüğü’nün dördüncü cildinde Salih Mirzabeyoğlu tarafından şöyle not düşülüyor:
- “Ahmet'lerden bir Ahmet: Ahmet Berkî... (...) Tilki Günlüğü"nün tiryakilerinden ve onun içyüzünü kurcalayan!..” (Cilt 4, s. 238)
Ahmed Berkî, sohbeti boyunca “Kusto” kelimesinin, çeşitli dillerdeki karşılıklarının, ebced tevafuklarının nasıl “tek mânâya” doğru kümeleştiğini işaretleyen örnekler vererek, te’vil ve tabir meselesinin, fikir, ilim, sanat bahsinde “hayatî” önemini gözler önüne serdi. Nitekim Tilki Günlüğü’nün, yani Kusto Lûgatı’nın, çağımızın topoğrafyasını çıkaran bir başucu eseri olmasının “nedenini” izah sadedinde verdiği örneklerle, dinleyicilerin kafasındaki soru işaretlerini bir nebze gidermiş oldu.
Bizim açımızdan meselelere yaklaşırken, tek bir “mânâ” üzerinden değil, meselenin davet ettiği “ihtimal dâhilindeki” mânâları da göz önünde bulundurmanın, ufkumuzu ve idrakimizi nasıl zenginleştireceğinin bir örneğiydi Ahmed Berkî’nin sohbeti.
Şiirden edebiyata, resimden hadis ilmine, iştikak örneklerinden ebced tevafuklarına kadar pek çok mevzuya Tilki Günlüğü rehberliğinde nasıl yaklaşılabileceğinin bir örneğini göstermiş ve kısa bir izahatını da vermiş oldu Ahmed Berkî…
Nasıl ki, okuma-yazma öğrenen çocuklara, alfabeden başlayarak harfler tek tek tanıtılırsa, mânâsı henüz yeterince idrak edilmemiş bu eserin de, “anlayanlarca” ve “ehillerince” anlatılması; esere nasıl yaklaşılması gerektiğine dair bazı örnek ve ipuçlarının verilmesi, yani “tanıtılması” gerekiyor.
Bu anlamda, Ahmed Berkî’nin “Tilki Günlüğü” başlıklı beş saat süren sohbetine gösterilen alâka, (Konya’dan, İzmit’ten, Aydın’dan, Düzce’den, Bursa’dan gelen katılımcılar vardı sohbette), bu alandaki “açlığın” da bir göstergesi olsa gerek. Sayın Ahmed Berkî’ye teşekkür ediyor, bu sohbetlerin devamını da beklediğimizi belirtmeden geçemiyorum.
Not: Bu sohbetin internette tamamen yayınlanamayacağını, Akademya Dergisi ile irtibata geçenlere DVD-CD kayıtlarının gönderileceği bilgisini de vermiş olalım.
Baran Dergisi 456. Sayı