Şunu en başta belirtelim;
Bu davada “ABD’den taraf” olanlar, katıksız vatan ve İslâm düşmanlarıdır!
Müslüman Türk milletinin düşmanıdır!
Türkiye’de, “7 Şubat”la başlayan saldırı devam ediyor…
İstediklerini yaptıramamanın; Mavi Marmara’nın, “Van minüt”ün rövanşı bu saldırılar… Halkının yanında yer almanın, onun hislerine tercüman olmanın…
En küçük mikyasta dahi olsa dünya egemenleri karşısında şahsiyetli bir duruş göstermenin bedeli…
Zarrab davası denilen hadisenin en kestirme ifâdesi aslında bu!
Zarrab davası” denilen dava, Türkiye’nin ABD’ye karşı attığı “bağımsız” adımların küresel emperyalizm tarafından cezalandırılması girişimidir!
Türkiye ile ABD arasında 2012’de başlayan “soğuk savaş”ın yeni bir aşamasıdır!
Süreç 7 Şubat’la başladı…
Gezi Olayları ve 17/25 Aralık kumpasıyla devam etti…
MİT tırlarıyla başka bir merhaleye geçti… (Halen hükümetin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi tutuluyor.)
15 Temmuz’la zirvesine ulaştı…
En küçük çapta, “bağımsızlık iradesi” ortaya konduğunda, bilmem kaçıncı defa “demokrasi” maskesi düştü; kel göründü…
“Demokrasi, insan hakları, hukuk, uluslararası hukuk, medya-basın-ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü” gibi temel kavramları da ancak ve ancak;
“İçi Batılılar tarafından doldurulduğu” zaman bir değer(!) taşıdığı ortaya çıktı!
ABD ile Türkiye arasında 7 Şubat ile başlayan “soğuk savaş” devam ediyor…
Bu çerçevede sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim;
Batı ile hesaplaşmanın…
ABD ile boğuşmanın –bize göre-birinci ve öncelikli şartı;
Devrimci bir irade” ortaya koymaktır…
 “Tam bağımsızlığı” hedefleyen bir stratejiye sahip olmaktır!
Bu “irâde ve şuuru” besleyecek yerli ve milli bir “ideolojiye” sahip olmaktır!
-Devrimci irade gücünü devrimci ideolojiden alır!-
Bu şuur ve irade “devlet gücünü” kontrol eden mekanizmaların “motor gücü” olmak zorundadır!
Sağlam bir esasa dayanmayan…
Fikir ve ruh kökü olarak “İslâm temelli” bir motivasyonla beslenmeyen “karşı oluşlar” nihayetinde erimeye, pörsümeye, sönmeye mahkûmdurlar…
Yani;
Bugün var, yarın yok hesabı…
Daha açıkçası, böyle bir “temel ve esas”a sahip değilseniz, düşmanın gücünden değil de ‘kendi zaaflarınızdan’ dolayı kaybetmeniz de kaçınılmazdır!
Türkiye’de ABD ve Batı emperyalizmine karşı -7 Şubat’tan bu yana- Erdoğan öncülüğünde yükselen nefret dalgası, kabul etmek gerekir ki, “çağdaş uygarlık tekerlemesi” etrafında belirginleşen, hayat tarzı ve düşünce biçimi olarak, “Batı ve ABD normlarına” göre şekillenen sosyolojiyi ciddi anlamda sarstı…
O kadar temelden sarstı ki;
Kişisel hamaset ve nefreti (“Erdoğan nefreti”ni) “ideoloji” sanan bir kısım zavallılar, bir uçtan öbür uca savruldular…
Öyle bir savruldular ki;
Türkiye’yi yargılamaya kalkan ABD’nin, Erdoğan’ı “devirme ihtimali”ne bile “ümit” bağlar hale düştüler…
ABD’nin “Erdoğan’ı devirme ihtimâli”ne sevinen “devrimciler”(!) peydah oldu!
ABD’nin “Erdoğan’ı devirme ihtimâli”ne sevinen “anti emperyalisler”(!) zuhur etti!..
ABD’nin -Rıza Sarraf davası üzerinden-, “Erdoğan diktatörlüğünü” devirme ihtimâline yatan “vatanseverler”(!) türedi…
Bu kafanın tamamı, ABD “şeyiyle” gerdeğe girmeyi, en ufak bir şekilde “haysiyet ve şeref” mevzu yapmadılar!
Dünden hazır ve nâzırmışlar!.
ABD Erdoğan’ı devirecek, bunlar da “daaeevrimci” olacaklar!
“Anti emperyalist, anti emperyalist” çekirdek çitleyecekler!
Karaktersizler!
E böyle bir durum ortaya çıkmasaydı ne olacaktı peki?
Siz bunları hâlâ;
“Devrimci…”
“Anti emperyalist…”
“Vatansever…”
Sanmaya devam edecektiniz!
Kabul etmek gerek…
Türkiye ve Erdoğan’ı doğrudan hedef alan bu “dava-tiyatro” sebebi ile ortam çok gergin…
Kabul etmek gerek;
ABD’nin Zarrab üzerinden Türkiye ve Erdoğan’ı hedef alan saldırısına sevinenlerin, -ABD Irak’a girdiğinde- “demokrasi” getireceğine inanan ahmak ve salaklardan farkı yoktur!..
Kabul etmek gerekir ki;
ABD’deki bu davanın “Türkiye’deki yolsuzluklara”(!) karşı yapıldığına inanmak için, sadece salaklık ve ahmaklık yetmez, biraz da “hainlik” lazım!
Hainliğin de “birazı” olmayacağına göre…
Kabul etmek gerekir;
Yabancı bir ülkenin-ABD- Türkiye’nin siyasi iktidarını hedef alan bu saldırısı karşısında göbek atan katıksız vatan-millet-İslâm düşmanıdır!
Hiç şüpheniz olmasın!
Hangi maske altında gizlenirse gizlensin;
İster “dinci” kisve altında, ister “solcu” görünümlü, ister “vatensever-ulusalcı” maskesi taksın!
Bu meselede “ABD’den taraf” olan kim olursa olsun;
Kanı bozuktur, sütü bozuktur!
Bu meselede “ABD’den taraf” olanlar “bertaraf!” olacaklardır!

Baran Dergisi 569. Sayı