Üstad, “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.” der.

İskender, fethettiği onca geniş alanı nasıl kontrol edebileceğini Aristo’ya sormuş!

Aristo da “Fethettiğin ülkeye bir lider ata, bir de muhalefet oluştur ve onların arasında çatışma çıkarıp kendini hakem tayin et.” demiş.

Bize demokrasi mavalı okuyanların kurduğu sistem, Aristo’nun İskender’e tavsiye ettiği “hakem tayin et” müessesinden başka bir şey değil/di.

O sistem tıkır tıkır işlerken, zaman zaman aksayan yönlerini tamir bâbında müdahaleler yaptılar.

Böylece düşmanlarımız bir eli yağda, bir eli balda hep rahat ettiler. Kurdukları çark hep onların lehine dönüyordu. “Bu böyle gitmez!” diyenler ezildi, yok edildi. Adeta milletin iflahını kestiler. Sağ gösterip sol vurdular.

Emperyalist domuzların kurduğu yeni dünya düzeni böyle işliyordu. İslâm ülkeleri adı altında tezgahlanan yapılar, Müslümanların eseriymiş gibi benimsetildi. Başta Arap ülkeleri olmak üzere hemen hemen bütün dünya, sınırlarını onların çizdiği alanlara hapsedildi.

Bu yüzden gerçek ismi ile ilk defa Salih Mirzabeyoğlu tarafından “Birleşmiş Milletler Teşkilatı” “domuzlar diktatöryası” olarak ifşa edildi.

Bu yüzden Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Dünya beşten büyüktür.” dedi.

Şimdi Barış Pınarı Harekâtı’yla bütün dünyaya, dünyanın beşten büyük olduğunu ispat ediyoruz.

Evet düşmanlarımız var ve her yerdeler. Bir değil, iki değil. Onların alayına gider yapıyor, “Topunuz birden gelin!” diyoruz.

Tepelerindeyiz! Amerikan imajı ile pudralanmış suratların boyası döküldükçe, sırtlan yüzü ile gerçek çehrelerin siretini suratlarında seyrediyoruz.

Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekâtı’nda, kasıla kasıla, “Senin karşında Amerika var. Afrin’e girsin de görelim” diyen zübükler şimdi çok üzgün! “Fırat’ın doğusuna giremez!” diyemediler. Çünkü kasıklarına kadar geçen top namlusu, onlarda bunu diyecek mecal bırakmadı. Amerika kalkanını kullanamadılar. Zavallılar şaşırmış vaziyetteler. Bu durum karşısında ne yapmalılar?

Ordumuz ile birlikte hareket eden Suriye Millî Ordusu(Özgür Suriye Ordusu) mensuplarını kıldan tüyden bahanelerle küçük düşürmenin gayreti içine girecekler, girdiler.

Neymiş? Onlar çapulcu imiş... Bunlar, “Ah Türkiye ve ordusu bir hata yapsa da onu bütün dünyaya servis etsek!” diye bekleşen Amerikan sözcüleri...

Tıpkı, DAEŞ tuzağına düşüp, onların borusu öttürmekle Amerika’ya meydan okuyacağını sanan zavallıların, sonunda PYD /Rojava kazanında buharlaşması gibi!

Çıktığımız seferden zaferlerle dönersek, aynı hizaya dizilmiş düşmanlarımız düşünsün. Sıranın kendilerine geleceği günler çok uzak değil.

Onlar kendileri için yaklaşan tehlikenin farkındalar. Ne yaparlarsa yapsınlar, şartlar Türkiye’yi kendi misyonuna uygun bir vaziyet almaya zorluyor.

Türkiye beklenen nizama muhtaç! Cephede kazanılan zaferi “Mutlak Fikir”in iktidarı ile taçlandırmaktan başka çare yok!

“Dünya bir inkılâp bekliyor. Dünyanın beklediği bu inkılâp, üç daire halinde... Dış daire dünya, içindeki daire İslâm âlemi, onun da içinde Türkiye... Asıl Türkiye... Merkez Türkiye...” *

Sadece Suriye sınırlarını değil, orayı da aşarak bütün dünyayı kapsayan gerçek sahici fikrin pınarı Türkiye’de...

Bu durum, Büyük Doğu-İBDA olarak bizzat Üstad Necip Fazıl Kısakürek tarafından tescillenmiştir.

Bu topraklarda tutunmaya çalışan emperyalist domuzlar, Barış Pınarı Harekâtı ile birlikte yara almış, yalpalamaya başlamışlardır. O yüzden tehdit ederek sonuç alma yolunu deniyorlar. Aristo’nun İskender’e işaret ettiğini yapmanın gayreti içindeler.
İşgal ettikleri ülkelerde zıt kutuplar arasında çatışma çıkarıp, kendilerini hakem tayin etme stratejilerini çöpe atmanın zamanı çoktan gelip geçmiştir.

 
Kavmiyetçilik aşısı ile küfre tutsak edilen insanların bu aşıyı yapanlara esir olmaktan başka çaresi yoktur.

“Araplar bizi sattı!” hezeyanı ile iş tutanların ümmet anlayışına zıt bu tutumlarının asıl sebebi düşmanlarımızdır.”

Kürt, Türk, Arap, Acem bütün Müslümanlar kardeştir. Türklere Ata tayin edenler, Kürtlere de Atakürt atamaya teşebbüs etmişlerdir. Bu teşebbüs akim kalmış Barış Pınarı Harekâtı ile bozulmuştur. Kürt milliyetçilerinin Apo posterleri ile yaptığı yürüyüşler, bu aşının -bizde olduğu gibi- onların bir kısmında da tuttuğunu gösteriyor.

Buradan da anlıyoruz ki, gerçek mânâda kurtuluş, içimizdeki şeytanı defetmekle mümkün.

Onun yolu ise birdir.

Birlik olmaktan geçer! Bu birlik ise Başyücelik Devleti’nin ilânı ile mümkün!
 
______
* Necip Fazıl Kısakürek
** Salih Mirzabeyoğlu Yağmurcu, Sf.33

Baran Dergisi 666. Sayı