Din, Kültür ve Tasavvuf Sohbetleri
Üsküdar’da bulunan Balaban Kültür Evi’nde dinleyicileriyle buluşan Prof. Dr. Osman Kemal Kayra, Salı ve Perşembe akşamları Din, Kültür ve Tasavvuf Sohbetleri’ne devam ediyor.

“Kalp gözü-Basiret”
İmam-ı Rabbani Hazretleri’nden okumalar kapsamında değerlendirilebilecek izah ve yorumlarda bulunan Prof. Kayra, son sohbetinde önemli bir tasavvufi ölçü olan “Nisbette Yağdaşt” kavramına açılım getirdi. Bu tabirin “Allah’ı unutmamak, daima huzur ve âgâhlık (uyanıklık) anlamına geldiğini ifade eden Prof. Kayra, “yağdaştlık”ın aynı zamanda “kalp gözünün açık olması, yani basiret” şeklinde de anlaşılabileceğini söyledi. Prof. Kayra, “Kalbin görevi uyumamaktır. Uyku durumunda rölentiye alınan vücutta uyumayan tek organ kalptir. Kişide belli bir manevi merhaleden sonra kalp farklı bir “uyanıklık, basiret, anlayış, görüşte isabet ve idrak sıhhati kazanır” şeklinde konuştu.

“Masiva”
Öte yandan tasavvuftaki “masiva” kavramını da yorumlayan Prof. Kayra şunları söyledi: “Haktan gayrı olan herşey, tüm bilinen eşya ve varlık masivadır. “Yağdaşt hali” devamlı olanın kalbinin sürekli Allah’ın huzurundayken, tıpkı bir odada bir başkasının huzurunda bulunan kişinin odanın kapısından çıktıktan sonra meşguliyetinin farklılık veya zıtlık kazanması gibi, o kişi de “yağdaşt/nisbet” halini kaybeder, unutur, masiva ile meşgul olur.”
Prof Kayra şöyle devam etti:
“Gerçek yağdaşt, ilahi tecellilerin ruhunda ve kalbinde tecelli edişine şahit olan, itibarat’tan sıyrılmış, Hakk’ın zatı ile kalbini meşgul eden kişidir. “İtibarat”, dünyadaki geçici ve fani olan şeylerdir. Çünkü dünya şartları itibari, değişken, izafidir. Bu anlamda insanoğlu için ‘mümkünler alemi’nde olan herşey itibaridir. Bu çerçevede İmam-ı Rabbani Hazretleri, “şuunat”ı şöyle tarif ediyor: Varlıkların ayan ve hakikatinin ahadiyetteki nakışlarıdır. Şuunattaki kuvve çekirdek misali sabitken, kalp ve ruh da şuunattan olup, herhangi bir şekil ve suret olmaksızın itibarî olan şeylerden sayılmaz.”

“Ayan-ı Sabite”
Tasavvufta bir başka önemli tabir olan “ayan-ı sabite” hakkında da açıklamada bulunan Prof. Kayra, “Ayan-ı Sabite, Allah’ın ilminde olanların suretleridir. Bu, duyu organlarımızla kavradığımız, gördüğümüz şekil ve suretlerden farklı bir “ilim” mevzuudur. Çünkü duyu organlarıyla kavranan herşey itibaridir. Burada kastedilen ise daha ötesidir. Çünkü dünya şartlarında her şey mümkündür. Asıl ilim, suret ve şekil Hak katındadır. Gördüğümüz, beş duyu ile algıladığımız şeyler bizi yanıltabilir. Çünkü alemde bir zahir bir de batın yön vardır. Bir Arap atasözünde ifade edildiği gibi ‘mânâ şairin karnındadır.’ Bilindiği gibi batın, “karın bölgesi” anlamına da gelir.” şeklinde yorum getirdi. Prof. Kayra, “Miraç Mucizesi”ni bu hususta örnek gösterirken, Kadı Beyzavi ve Elmalı tefsirinde Allah Resulü’nün Tecelli-i Zati olana muhatap kılındığının ifade edildiğini hatırlattı.

“Tecelli ve Kalp Arşı”
“Tecelli, “parlama, nurlanma, aydınlanma” anlamında da kullanılırken, Miraç Hadisesi için yapılan yorum ve değerlendirmelerde “Berkî” olarak ifade edilen farklı bir tecelli halinden bahsedilir ki, bu tabire “şimşek” mânâsı da verilir. Kalp, “arşullah”tır, Allah’ın nurunun tecelli ettiği yerdir. Burası madde aleminin sonu, maddesizlik yani sonsuzluk aleminin başıdır ki, orası “arş”tır. Kalp günah ile mağmum, kararmış olursa tecelli olmaz, dolayısıyla nur parlamaz. Tecelliler ise devamlı değil, anlıktır. Bunu anlamak için kişiye “fıkıh” gerektir. Fıkıh ise Arapça ‘anlamak’ anlamına gelir ve hakiki fakihlik kalp işidir” şeklinde konuşan Prof. Kayra, yürek ve kalbin aynı şey olmadığına dikkat çekti.
"Din, Kültür ve Tasavvuf Sohbetleri", haftanın Salı ve Perşembe günleri saat 19:00 itibariyle Balaban Kültür Evi'nde devam ediyor.

Haber: C. Dalkılıç