Bugün 16 Nisan 2017 Pazar ve Türkiye için tarihî bir gün. Türkiye’de bugün gerçekleşen referandum vesilesiyle konuşmak istiyorum biraz.

Bugünkü referandum, şu ânki parlamenter cumhuriyetten başkanlık cumhuriyetine geçişle ilgili anayasal değişikliğin oylandığı bir seçim niteliğinde.

Ben Türk değilim, Türkiye’de yaşamıyorum, Türkiye’de de bulunmadım. Ancak bugün Türkiye’de yaşanmakta olan ilginç bir hâdise var.

Bu vesileyle ilk olarak kendi ülkem Venezüella’dan da bahsetmem gerekirse, biz 200 yıldan fazla bir zamandır bağımsız, daha doğrusu güya bağımsız bir ülkeyiz. Bu süreçte sömürgeci ve emperyalist ülkelerden her zaman tam bağımsız olamadıkgerçi ama en azından şimdi bağımsızız artık.
Venezüella, başkanlıkla idare edilen bir ülke olmuştur daima. Latin Amerika’daki gelenek de hep başkanlık hükümetlerinin, başkanlık cumhuriyetlerinin olmasıdır zaten.

Politikayla hep içli dışlı olmuş, aynı tarih ve aynı gelenek içinde yetişmiş ailem de daima bu istikamette düşünmüş, başka türlü bir değişiklik hiç aklımızdan geçmemiş, ben de bu istikamette büyütülmüşümdür.
Dolayısıyla, Türkiye’deki bu mesele hakkında konuştuğum takdirde tamamen objektif olmam imkânsızdır. Zira başkanlık sistemi, bizim kendi sistemimizdir. Madem ki bizim sistemimizdir, öyleyse o sistemi her yerde tatbik edilir görmek istememiz de tabiîdir.

Diğer yandan, Türkiye bir Venezüella değil kuşkusuz. Katolik gelenekten gelen bir ülke orası.İbadetlerini düzenli yapmak anlamında çoğu Venezüellalı pek dindar da değildir gerçi ama anayasal güvence altında bir din hürriyeti vardır benim ülkemde.

Bu vesileyle ifâde etmek gerekirse, dinî hoşgörü gerçekten büyüktür Venezüella’da ve nüfus içerisinde her gün daha fazla sayıda müslümanın mevcudiyeti göze çarpmaktadır.

Gelmek istediğim nokta şurasıdır:
Türkiye halkı, daha doğrusu çoğul olarak “Türkiye halkları”, oylarını kullanarak şuna karar vereceklerdir bugün:
Acaba an’anevî olarak Türkiye’de mevcut olan hükümet sistemiyle, yâni parlamenter sistemle mi devam etmek istiyorlar, yoksa şimdi oylananbu yeni sistemle, yâni başkanlık sistemiyle mi devam etmek istiyorlar?
“Soru” olarak bu bir problem teşkil etmiyor belki ama Türkiye’de yaşanan çatışmalı durum şu ki, insanlar tek başına yeni bir başkanlık sistemi getirmeyi yahutmevcut parlamenter sistemle devam etmeyi oylamıyor, sadece ve sadece “Erdoğan lehinde” veya “Erdoğan aleyhinde” bir seçim belirtiyorlar. Gerçekbu işte.
Böyle konuşarak bir tarafı tutuyor da değilim;ne var ki Türkiye’deki bu “durum”, yeni bir politik hükümet sistemi getirmek bakımından insanların seçimini tahrif etmekte, halkın seçimini tersyüz etmektedir.

Bunu söylemek üzücü ancak yaşanan durum sanıyorum bu.
İnşallah her şey barışçı bir çerçevede yaşanır ve halkın çoğunluğunun iradesine saygı gösterilir Türkiye’de. Referandumda kazanamayanlar da, referandumda kazanan çoğunluğun iradesine saygı gösterir.

Fakat dediğim gibi, asıl üzücü olan şey şudur ki, ortada gerçekten anayasal değişiklikler getirecek bir referandum söz konusu iken, mesele sırf bir adamın lehine veya aleyhine oylamayapmaya, politik bir liderin lehine veya aleyhine tercih yapmaya dönmüştür.1938’de ölen seferad yahudisi kökenli kurucu devlet başkanından sonra gelen en güçlü politikşahsiyet muhtemelen kendisidir ancakiçinde bulunduğumuz durum budur.

Her şeyin barışçı, demokratik ve anayasal bir çerçeve içerisinde gelişmesini dileyelim. Burada taraf tutmuyorum, ancak açık fikirli okuyucu ve dinleyicilerimizden, Türkiye halkından, Türkiye halklarından da,sorumluluklarını üstlenmelerini diliyorum.

Kumandan Mirzabeyoğlu’na, tüm diğer kardeşlerimize ve gönüldaşlarımıza çok selâm söyleyin benden.
Dediğim gibi, oy atarken sorumlu davranın ve sadece anayasa için oy kullanın; sırf bir adama karşı veya sırf bir adamın taraftarı olarak oy kullanmayın.
Selâmetle kalın.
 
16 Nisan 2017

Baran Dergisi 536. Sayı