Bu hafta global olarak neler yaşandığından bahsetmek istiyorum. Ama her şeyden önce Venezüella’daki kurucu meclis referandumu ve Venezüella’nın hâli hakkında konuşmak isterim. Venezüella’da bir referandum yapılacak. Bunun anayasal olarak legal yahut illegal olması beni ilgilendirmiyor. Çünkü bir anayasa değişikliğinin zaruret olduğunu biliyorum, gerisi detaylarla alakalı ve ben hükümeti anlayabiliyorum. Şu an hükümet ile muhalifler arasında halk yarı yarıya bölünmüş vaziyette, halkın yarısı hükümeti, diğer yarısı muhalifleri destekliyor. Venezüella’da böyle bir durum var. Seçilmiş parlamentonun legal bir şekilde yönetmek ve halkı temsil etmek istemesini anlıyorum. Fakat bu şartlar altında eninde sonunda hükümetin çözülme ihtimali kaçınılmazdır; çünkü yönetmenin sınırları var. Venezüella’da süreç yavaş yavaş iç savaşa doğru gidiyor. Son birkaç aydır her gün siviller ölüyor. Hükümet partisinin milletvekili adayı dahî öldürüldü.

Bu tablo Chavez’den sonra ve bu Venezüella için gerçekten korkunç. Chavez’in kazandırdıkları yıllar içinde eriyip gitti. Chavez’den sonra hükümet partisinin oyları da günden güne eridi. Vatansever devrimcilerden oluşan ordu da hükümetin yanında duruyor. Ayrıca şunu da belirtmek lâzım ki, hükümete sızmış bir sürü rüşvetçi ve bozuk tip var. Bunu bizzat biliyorum ve müşahhas misallerle de anlatabilirim. Chavez döneminde bunlara dikkat ediliyordu. İktidar partisinin içinde bir çürüme var ve tüm sisteme yayılıyor. Bu da sürecin iç savaşa doğru gitmesinde bir etken.

Bu Venezüella’nın iç meselesi olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri de iç savaş ihtimalini olgunlaştırmak için hareket ediyor, bunun kararı da kısa bir süre önce alındı. Trump da açıktan bunu belirterek yolu açtı. Zaten Venezüella’ya birçok yaptırım uygulanıyor. Her gün yeni provokatif hadiseler oluyor. Gerçekten bir iç savaşın başlamasından korkuyorum. Dolayısıyla hükümetin içerideki çürümenin bir an evvel önüne geçerek muhalefetin baskısını kırması gerekiyor, bunun yanı sıra muhalefet içerisindeki hâinlerin de bir an evvel ayıklanması gerekiyor. Kalbim, ruhum ve dualarım Venezüella’nın tüm vatanseverleriyle ile birlikte.

***

Biraz da MOSSAD’ın yapmış olduğu operasyonlardan ve öldürmüş olduğu insanlardan bahsedelim. MOSSAD birçok operasyon yaparak, sayamayacağımız kadar çok insanı öldürdü. Bunlar filmlere dahî mevzu olmuş şeylerdir, iki gün önce televizyonda izlediğim film bana bu anlatacaklarımı hatırlattı. Münih operasyonundan bahsediyorum; orada ölenlerin sorumluluğu MOSSAD’dadır. Bu operasyona hiç kimse bugüne kadar sesini çıkarmadı. Münih Olimpiyatları sırasında İsrailli sporcuların rehin alınmasından sonra yapılan operasyon Alman hükümeti tarafından düzenlendi ve sporculardan sadece biri El Fetih tarafından öldürüldü, geri kalanı ise MOSSAD tarafından öldürüldü.

Mühih Olimpiyatları’ndaki eylem Ebu Davud’un komutasında Kara Eylül tarafından organize edilmişti. Eylemin Arafat’la arasında politik anlaşmazlık olan Ebu İyad ile de alâkası vardı, İyad’ın ölümü üzerine gerçekleştirildi. Silahlar diplomatik pasaportla Çekoslovakya’dan Almanya’ya sokuldu. Operasyon için gerekli olan para ise Mahmud Abbas tarafından verildi. Mahmud Abbas o zaman Filistin’deydi ve orada yaşıyordu. Kendisini severim. Çok uzun yıllar önce görmüştüm onu, gerçekten çok saygıdeğer bir adam. O bir savaşçı olmamasına rağmen gerçek bir vatansever; fakat birçok politik hata yaptı. Düşmana yarayan taktik hatalardı bunlar. Her neyse, bu hadise hakkında bir çok manipülasyon yapıldı. Hollywood tarafından hadise çarpıtıldı.

Medya bunu her hadisede yapıyor, olayları çarpıtıyor ve manipülasyon yapıyor. Tıpkı bugün Venezüella’da olanları insanlara yalan yanlış aktardıkları gibi. Bu emperyalist saldırının bir yönüdür. Yalanlar, yalanlar ve yalanlar… Yalanlar üzerine kurulu bir işgal hareketi söz konusu ve bunu bir nebze olsun tersine çevirebilmek için uğraşıyoruz.

***

Türkiye’ye gelecek olursak… Türkiye’ye yönelik baskı da devam ediyor. Medyadaki görünenlerden bu çok rahat hissediliyor. Öte yandan Türkiye’nin içeride yaptığı baskı da devam ediyor ne yazık ki. Tıpkı Sosyalist ülkeler üzerindeki baskı gibi. Kabul etmek lâzım ki Türkiye hâlâ Kemalist bir cumhuriyet. Mustafa Kemal tarafından kurulan bu devletin sınırları Skyes-Picot ile çizilmiştir. Elbette bunu kabul etmiyor ve daha iyisinin olmasını istiyorum. Türkler için en iyisini…

Gönüldaş Erdoğan tavsiyelerimize rağmen bugüne kadar birçok hata yaptı. Gülenist hainlerin yaptıkları hâlâ hatırımızda. Legal bir kisve altında silahlandılar, Türk yargısını ele geçirdiler. Suriye rejimine karşı kullanılmak üzere Suriye’deki muhaliflere silah gönderilmesi Türk hukukuna göre gayrımeşrû bir hareketti. Beğenirsiniz yahut beğenmezsiniz söz konusu olan meşru Suriye hükümetiydi, bu uluslararası bir kabuldür. Bu hâdise Cumhuriyet Gazetesi’ni temsil eden bir gazeteciye servis edilerek faş edildi. Bugüne kadar yapılan hatalar telafi edilmedi ve baskı maalesef devam ediyor. Bu Türkiye’nin meşru hükümetinin üstüne basarak söylüyorum Türkiye’nin meşru hükümetinin ve Türk halkının çıkarına hizmet edebilecek bir şey değil.

Bu hatalar düzeltilmeli, zaten bugüne kadar bir kısım hatalar da düzeltiliyor. Türkiye’nin sınırları o zaman çizilebilecek en iyi sınırlardı. Şimdi ise Türkiye sınırlarını korumak için dışarı çıkmalı. Zira İslâm düşmanları Mekke’yi ve Medine’yi işgal etmiş vaziyette ve oralarda oturuyorlar. Mukaddes beldelerimizi karışıklığa sevk ediyorlar ve bunlar Müslüman numarası yapıyorlar. Erdoğan’ın Katar Emirliği’ni savunması çok doğru ve yerinde bir hamleydi. Daha önce de söylediğim gibi Katar’ın meşru hükümetini ve halkını sonuna kadar destekliyorum. Meşrû bir idaredir oradaki, çünkü halkın yüzde doksan dokuzu hükümeti ve emiri destekliyor. Bu bir gerçek... Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Katar’ı işgal etmek isteyebilirdi; fakat bu durum ortaya çıkmadı. Çünkü sembolik de olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar’a bir askerî üs kurdu. Bu Suud saldırısına karşı Katar’ı korudu, yoksa bir günde Katar’ı işgal edeceklerdi.

Allah Türkiye’deki gönüldaşlarımı ve vatansever Türk halkını korusun. Türkiye’de ayrışmanın sona ermesi ve Türk halkının müşterek bir zeminde buluşması gerekiyor.

Allahû Ekber

29.07.2017

Baran Dergisi 551. Sayı