Amerika Birleşik Devletleri’nde, bir konser alanını hedef alan silahlı saldırı neticesinde, ilk açıklamalara göre 59 kişi ölürken, 500’den fazla yaralı da çeşitli hastahanelerde tedavi altına alındı. 
***
Amerika Birleşik Devletleri’nde, Las Vegas’ta organize edilen “Reute 91 Harvest” isimli müzik festivali. Festival, isminden de anlaşılacağı üzere, hasat zamanında elde edilen verimi kutlamak adına düzenlenen bir faaliyet. Hani Anadolu köylerinde hasattan sonra eğlenceler düzenlenir ya, muhtemelen organizatörler de yaz mevsimini kış mevsimiyle bağlayan döneme denk geldiği için, bu organizasyona hasat festivali ismini vermişler. Bu festival, ne organizatörler açısından, ne de senelerdir haber sayfalarında “Instagram”ın zengin çocukları etiketi altında envaî çeşit sapkınlık içinde seyrettiğimiz zengin çocuklarının ziraî hasat kutlaması değil tabii; hâl böyle olunca hasad edilen mahsûl de tarım ürünü olmuyor.
***
Amerika kıtasının kuzeyi, her ne hikmetse “tanrı” kompleksine kapılmış Batılı servet ve güç sahibleri tarafından bir nev’i Olympos olarak görülüyor. Zannediyorlar ki, dünyanın geri kalanında ne cürüm işlerlerse işlesinler, kimse onlara dokunamaz, erişemez.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu 1996 senesinde şu ikâzı yapmıştı: “Ve tutuşturduğu yangını uzaktan emniyet içinde seyreden emperyalist dünya ile birlikte görecektir ki, Rusya’yı Rusya’da, Fransa’yı Fransa’da vuran acımasız “terör”; İngiltere’yi İngiltere’de, Amerika’yı Amerika’da vuracaktır.”. 
Amerikan Rüyası
Stephen Paddock... 64 yaşında, emekli ve çevresinden öğrenildiği kadarıyla kumarbaz ve huysuz bir milyoner. Babası, zamanında “Wanted” listelerinde zirveyi zorlayan bir banka soyguncusu.
1985-1988 yılları arasında Lockheed Martin firmasında çalışan Paddock, daha sonraları büyük bir sitede apartman yöneticiliği, emlakçılık ve muhasebecilik gibi işlerle iştigâl etmiş. Emekli olduktan sonra da kendisini kumara vermiş.  
Tam da “Amerikan Rüyası”nı tasvir etmekte kullanılan enstantanelerle dolu bir hayat... 
***
İbda Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun 1996 senesindeki ikazını müşahhaslaştırmak adına şöyle bir kurgu yapalım:
Düşvâri
1977 senesinin 1 Mayıs günü. Yer Taksim. Aşağıda, büyük bir kalabalık 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamak üzere toplanmış. Neyin mi aşağısında? O zamanlar 24 yaşında genç bir servis elemanı olan Stephen Paddock’un, kendisine bildirilen saati beklerken kalabalığı seyrettiği otel odasının hemen aşağısında. 
Yelkovan, kendisine bildirilen dakikanın üzerine geldiği ân, Stephen Paddock, tereddütsüz bir şekilde otelin camından aşağıdaki kalabalığı kurşun yağmuruna tutuyor. Hem zaten çevrede daha önceden konuşlanmış ve hazır bekleyen elemanları için de yükselen silah sesleri adeta bir davet. Sonrası mâlum...
*
Aradan tam 40 sene geçiyor. 40 sene, kazanın altında yanan mum olsa, vicdanı kaynatmaya ve pişirmeye yeter bir süre. Zaten son 3-5 yıldır kumar kapısı bile vicdana çıkmıyor mu?
*
Taksim’de, askerî darbeye zemin hazırlamak ve böylelikle Türkiye’yi teslim almak adına işçilere sıkılan kurşunlardan çıkan barut kokusu 40 yıldır burnunda, yükselen çığlıklar ise kulağında taşınmaz yük. 
*
Bu koku kesilmeli, bu sesler susmalı artık. Madem ki hasat zamanı, vicdanın da hasadı yapılmalı. Öyle ya, ne ekersen onu biçer; toprağa ektiğini topraktan, maziye ektiğini vicdanından hasat edersin. Zaten gerçekleşen fırtınalara, tutulmalara baksana. Hani mutlak güç insandı ve hayat en afillisinden bir “Amerikan Rüyası”ydı. Öyleyse bu azab niye?
*
Yine aşağıda kalabalık... Ve yine kalabalığa yukarıdan bakan otelin penceresinde, Stephen Paddock. Dün, emir aldığı global sermayedarların çıkarı doğrultusunda bir ülkeyi teslim almak adına gariban işçilerin üzerine doğrulan namlu, bu sefer, belki de çıkar kaygısıyla işçilerin üzerine ateş açılmasına bile rıza gösteren servet sahiblerinin çocukları üzerine doğrultulmuş vaziyette. Her ne kadar çocuk babanın suçuna ortak değilse de, arif Anadolu’da yanlış işlere bulaşanlara söylenen sözdür; “etme, senden olmazsa çoluğundan çocuğundan çıkar.”
Hem bu sefer emir veren de üst mevkideki bir servis elemanı değil, en üst mevkideki vicdan. Adam muhasebeci ya, demek ki yalnız paranın değil, nefsinin de muhasebesini tutmuş.
*
Alt katı kumarhane olan otelin 33. katındaki namlu başladı işte senelerdir kaynayan vicdanını ateşlemeye... Aşağıdaki 40 bin kişi ise artık müziğin ritminden değil, kurşunların ritmiyle; bir o yana, bir bu yana...
60 civarında ölü, 500’ün üzerinde yaralı ve vicdanında kalan son kurşunu kafasına sıkan Paddock.
***
Bu da böyle bir hikâye...
Amerika’nın Vicdan Hasadı
Kurgumuzda bahse konu olan 1 Mayıs 1977 günü gerçekleşen katliam, Amerika’nın global sabıka kaydındaki suçlardan yalnız biri. O listede Kızılderililerin soykırımından, siyah insanların köleleştirilmesine, Japonya’ya atılan atom bombasından, 15 Temmuz’a kadar o kadar çok insanlık suçu var ki...
Anlaşılan hasat mevsimi başladı ve beklenenden çok daha bereketli ve süratli olacak.  
Öyle ya... Rüzgâr eken, fırtına biçecek. 

Baran Dergisi 560. Sayı