15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında okunan Nutuk’a, henüz ilk günün ardından gelen tepkiler, Takrir-i Sükun Kanunu’yla beraber ortaya çıkan Mustafa Kemal’in tek adamlaşma sürecinin bir göstergesi niteliğindedir. 16 Ekim 1927’de Mehmet AsımGazi’nin Eseri” başlıklı makalesinde şöyle demiştir: “Nutuk’un bugün okunan aksamı şu hakikati ispat ediyor ki, Mücahede-i Milliye hareketi tamamen Gazi’nin eseridir.” Bunun yanında Milliyet’in 20 Ekim tarihindeki manşeti de Mustafa Kemal’in Nutuk’ta çizmeye çalıştığı “tek”lik profiline uygundur: “Bu Memleketi Bir Tek Baş Kurtardı: Baş Kumandan Müşir (Mareşal) Gazi Mustafa Kemal.” Bunun dışında, Nutuk’un geneliyle ilgili bir değerlendirme niteliği taşıyan Akçuraoğlu Yusuf’un (Yusuf Akçura) 23 Ekim 1927 tarihli Hakimiyeti Milliye gazetesinde yayınlanan “O” başlıklı yazısıdır. Akçura bu yazısında şöyle demiştir:

O, yalnız Türk düşmanlarına galebe çalarak, Türk yurdunu kurtarmadı: O, yalnız Türklerin önüne düşerek, Türklere doğru yolu göstererek, Türklere hakikati göstererek Türkleri necata (kurtuluş) erdirmedi. O, Ademoğullarının büyük bir kısmına, hatta yalnız büyük bir kısmına değil, belki hepsine yeni bir hayat yaratıyor! Yeni bir hayat yaradana bilmem ne derler?” 

Bunun yanında, Nutuk’un ardından güçlendiklerinin ve kutsiyet ikamesinin tam olarak gerçekleştiğinin farkında olan yeni rejimin yandaşı olan aktörler, Mustafa Kemal’i, İslâm Peygamberi’yle de kıyaslamışlardır. Bu tür bir kıyaslamanın en iyi örneklerinden biri, Mehmet Emin Yurdakul'un 1928 yılında kaleme aldığı M. Kemal şiirindeki şu dizeleridir:

Bu susmaz bu yanık sese doğru sen
Beklenen bir resul gibi geldin…
Peygamber M....... gibi senin de
Kalbinde halk için bir acı vardır
Dünyaya yıldırım atan elinde  
Allah’ın intikam kılıcı vardır.” 

CHP Milletvekili Hasan Ali Yücel “Pazartesi Konuşmaları” denen makalelerini topladığı kitapta şu satırları yazmakta bir beis duymamıştır: “Her içtimai inanma sisteminin (dinin) bir kitabı vardır. Bu kitap ona inananlarca kutsal tanınır. Kemalizmin kitabı Nutuk budur, onu biz Türkler mukaddes tanırız....Yirmi dokuz Teşrinievvele doğru yürüyen bugünlerde, bizim kutsal kitabımız olan Nutuk’u kim bilir kaçıncı defa elime alıp bütün ruhumla onu okurken dimağıma gelen düşünceleri yalnız kendime saklamamak, onları size de söylemek istedim. Unutmamalıdır ki, her Türk için bitmez tükenmez bir kudret kaynağı olan bu kitabın özünde, bugünkü milli varlığımızın kökü yaşamaktadır... Bu bizim kitabımızdır; onun büyük sahibine inananların kitabıdır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu geri durur mu? O da atılır M. Kemal'in ve Nutuk'un putlaştırılmana katkı sunmaya. Bir yandan Mustafa Kemal’i, Hz. İsa’ya benzetirken, aynı zamanda Nutuk’u şu satırlarla kutsallaştırmıştır:

Büyük Önder vücudunu ve kanını partiye vermiştir; tıpkı Mesih’in Son Akşam Yemeği’nde ekmek için ‘Bu benim bedenim.’ ve şarap için ‘Bu benim kanım.’ demesi gibi. O, Türk ırkının kefaretini ödeyen ve onu nihai yıkımdan kurtarandır. O, yedi yıllık mücadelenin yazılı tarihini, ulusal hayatlarının kurtuluşunun sembolü olan bir siyasi kutsal kitabı, halkına vermiştir. Bu yeni Kur’an olacaktır.” 

Rejimin ideologlarını, Nutuk'un Kur’an ile M. Kemal’in peygamberle kıyaslanması kesmemiş 1928 yılında Munis Tekinalp (Moiz Kohen) M. Kemal’in Allah’ın en sevgili kulu olduğunu söylemiş ve ona iman etmiştir: 

Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklâlini yoktan var eden Mustafa Kemal’e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahit analarına ve Türkiye için ahiret günü olmadığına iman ederim. İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medenî cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset dasitanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve Gazi’nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna, kalbimin bütün hulûsiyle şehadet eylerim.”  

Putlaştırma tüm hızı ile devam etmektedir. Tüm Peygamberlerin önüne geçirilen “Allah’ın en sevgili Kulu” unvanına yükseltilen M. Kemal’in artık haşa Allah ile kıyaslanması zamanı gelmiştir: 1928’de basılan ve M. Kemal’in de bizzat basımına katkıda bulunduğu “Türk'ün Altın Kitabı”nın ikinci bölümünün başında yer alan Türk Neşriyat Yurdu müdürlerinden, Maarif Kitaphanesi Sahibi Naci Kasım imzalı mukaddimede ''Onun zuhuru'', ''cihanın en büyük hadisesi'' olarak anlatılmakla kalmaz... Naci Kasım'a göre ''Gazi’ye İran'da mefkure, Çin'de sanem, Hindistan'da mabud diye tapıyordular.” (Kitabın ilk baskısı Duke Üniversitesi Kütüphanesi üzerinden erişime açıktır:  https://archive.org/details/turkunaltnkitab12unse)  
Tüm bu örneklerden anlaşıldığı üzere, İslâm’ın etkisi altındaki toplumu akıl ve bilimle donatmaya çalışan yeni rejim, aklın tanrısını yaratırken, İslâmî tüm kavramları bu yeni “Tanrı”nın etrafındaki simgelerle kavramsallaştırma ve ikame etme ihtiyacı duymuştur. Bir tez olarak İslâm’ın etkisini çürütmenin en etkili yolu; onun anti-tezini ortaya çıkarırken, halkın aşina olduğu kavramları yenileriyle ikame etmektir. Yeni rejimin ve Nutuk’un okunmasından sonra doğumu yaklaşan Kemalizm’in yaptığı da tam olarak budur.
 
Not: Yazının hazırlanmasında Onur Atalay'ın Türk'e Tapmak kitabındaki kaynaklar kullanılmıştır.


Baran Dergisi 697.Sayı