İrade, insanın içinde tabiî hâlde bulunan inançtan gelir. Görüp, duyduğumuz ve hissettiğimiz her şey iradenin tecelli etmesiyle meydana gelir ki; bu da insanı diğer varlıklardan ayıran en ehemmiyetli şeydir. İnsan, kabiliyeti ve şuuru nisbetinde beş duyusuyla algıladığı şeylere iradesiyle cevap verir. Ölmesine birkaç saniye kalmış bir insanın hâlini düşünün... Eğer ki kimsenin yanınızda can verdiğini görmediyseniz bile, o ânı tasavvur edebilmek için filmlerdeki sahneleri hatırlayacaksınız, belki de meşhur romanlardaki trajik-trajikomik satırları... İhsan, ihtiras, nefret, teessür, mutluluk, zevk ve daha hatırımıza gelmeyen birçok hâl, hep iradenin tetiklemesiyle muntazam bir saat gibi dehlizlerimizden oluşur.

Telafi edilemez bir halt yiyip, kendini öldürmek isteyen bir şahıs düşünün. Yaptığı şey dayanılmaz bir manzara ortaya çıkartmıştır. Mamafih derin bir hissiyata bürünmüş, kendi hakkında hüküm verip kelepir biri olduğunu düşünmüş olabilir. Alın bu kişiyi -yüzme bildiğinden emin olun- denizde boyunu aşan bir yere bırakın, kendisini önemsemiyorsa bile şayet; sevdiği, kaybetmekten korktuğu birileri varsa tabiî olarak hayata tutunmaya, su yüzüne çıkmaya çalışacaktır. Bana kalırsa bu saf iradedir! Bilakis suyun dibine doğru hareket ediyorsa, kurtarmak için vaktinizi boşa harcamayınız.

İradesi olmayan insana Karun Hazinesi’ni verseniz de nafile. İradesizliği, yani inançsızlığı yüzünden bu kişi artık bedbahttır, karşısına irade gösteremeyeceği ne çıkarsa çıksın, ebleh ifadeli bir heykel gibi donakalacaktır! İrade, bir şeyi yapabilmektir ve o yapılan şey her neyse o şeyin esas ve usullerine göre hareket edilmelidir. İnsan, cehdiyle karşısındaki zorlukları aşmalıdır. Tıpkı Mikelanj’ın ifade ettiği gibi: “Hayat dediğin, sonuna kadar acı ve mücadele demektir!”

Şimdi de şaheser vermiş bir sanatçı hayal edin. Mesela bir ressam... Elde etmek istediği bir kadının portresini çizmeye çalışıyor. Gayet intizamlı bir kompedanlık hâlini takınmış, her ressamın fırçasının titreyeceği güzellikteki o kadının, suretinin hatlarını gözetiyor. Öte yandan tuvale, alâkalısının anlayamayacağı türde bazı şeyler çiziyor. Daha evvelden tecrübe ettiği zorlu teknikler, bir acayip çabuklukla işini bitirmeyi, modeline işini sunmayı hedefliyor. Bu kelli felli sanatçı, bu işi layıkıyla yapacağına inanmasaydı, iradesini bu yönde kullanır mıydı?

Çoğu zaman çirkinmiş gibi gözüken şeylerde bile birtakım güzelliklerin var olduğunu hissedebiliriz. Güzelliği anlatmak, en az çirkinliği anlatmak kadar zordur. Fakat şunu söyleyebiliriz ki: Güç, tıpkı güzellik gibidir, bir bütündür, dış görünüşü, fizikî şartları yoktur. Bir şeyi söylemenin de, yapmanın da bin bir türlü şekli var. İnsan iradesi nisbetince güçlüdür. İradesizlik, bütün insan hastalıklarının en ölümcül olanıdır.


Baran Dergisi 652. Sayı