Burhan Bey, 2016 Referandumu öncesinden bu yana yeni sistem tartışılıyor. Zaman zaman Üstad Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü’nde bahsi geçen Başyücelik Devleti’yle de eşleştiriliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Necip Fazıl dev bir düşünür ve yazar. Bu başka bir şey tabii. Ben başkanlık sistemini kırk yıldır savunuyorum zaten. 1970’ten bugüne çok değişik liderlerle çalıştım. Merhum Özal’a başdanışmanlık yaptım. Demirel’le, Rahmetli Türkeş, Erbakan’la çalıştım. Ecevit’le fikir teatisinde bulundum, kitabını yazdık. Kime yakın olduğu veya hangi düşünüre ait olduğu başka bir plânda değerlendirilir. Bu model dünya şartlarıyla ne kadar uyuşuyor, uygulaması nasıl olacak? Bence orijinal, Türkiye’ye has bir model oldu. Sadece sistemi getirmek değil, işletmek önemli. Sonuç itibariyle işleteceğiz.

Halkın da merak sardığı tarafları var. Ehliyet, liyakat derken ne anlaşılacak? Mesela bir iş adamının ekonominin başına geçmesi?
Parlamenter modelden farkı var. 60’tan sonra Türkiye’yi bilinen şekilde yönettik, yönetildi. Oligarşik, vesayete dayalı bir sistem söz konusuydu. Ağır çekim, kimin yönettiğini bilemiyorsun. Koalisyonlara gebe. Biz geldiğimiz zaman Türkiye’de kırk tane bakanlık vardı. Üçlü-dörtlü koalisyon kuruluyordu. Adam, “benim yirmi vekilim var; on tane bakanlık isterim” diyordu mesela. Beş ona, on tane buna derken bakanlık sayısı kırka çıkıyordu. Bu sefer Başbakan, bir bakanlığı parçalıyordu. Kurumların bazıları birine, kalanı bir başkasına veriliyordu. Mesela “meteoroloji bakanlığı” vardı. Rahmetli Septioğlu gibi. Yağmur mu gelecek, dolu mu yağacak? Buna bakıyordu. Biz bu sayıyı 25’e düşürdük. Artık o da fazla, 16’ya düşürüyoruz. Meclis içinden güvenoyu almak dışında başka engeller de vardı. Kalite ve liyakate bakmadan, ‘filan ilden de bir bakan olması lazım, çünkü şu kadar oy aldı’ şeklinde…

Pazarlık meselesi yani?
Tabii, ister istemez. Aldığı oyu dayatıyordu. O yüzden seçimler “yatırım seçimleri” oluyordu. Maksat seçmeni memnun etmek… 24 Haziran’dan bu model geride kaldı. Artık vekilden bakan olmayacak. Aldatmaya kapalı. Meclis dışından, işini bilen, işadamı da bakan olabilir. Mahalli veya bölgesel değil, teknik anlamda işi gerçekten bilen. Damdan düşmüş, halden anlayan CEO da olabilir, eski siyasetçi de. Dolayısıyla geniş, rahat bir alandan seçme imkânı var başkanın. Ondan sonra birkaç ay geçer, dener, beğenmez, teşekkür ederim der; başka birini alabilir. Güven oylaması olmadığı için de, tartışması büyütülmez. ABD’de görüyoruz. Trump teşekkür ediyor, haber bile olmuyor. 

O kadar esnek?
Tabii, pragmatik, pratik bir yapısı var.

Yeni sistemde kurullar, bakanlıklar, meclis ve milletvekilleri var. Bir yandan da muhalefet… Enerji ve zaman tasarrufu açısından soruyorum; yeni sistem herhangi bir arıza, kriz durumunu aşacak güçte mi?
Meclis elbette olacak, güçlü bir meclis olması gerekiyor. Yasama işlerini Meclis’e verdik. Artık başkan, cumhurbaşkanı kanun çıkaramaz. Bundan böyle bütün yasaları Meclis yapacak. Meclis’ten de her şey çıkacak gibi durum yok. Tek başımıza değiliz yani. Dolayısıyla süzgeçten geçirilecek. Muhalefetten de mümkün olduğu kadar destek alarak. Cumhurbaşkanının kendi yapılanmasında dokuz kurul var. O kurulların yanında 16 bakanlık, 4 tane de ofis var. Kurulların amacı kendi alanında bilgi toplayıp plan ve teklifini ofislere sunması, ofislerin de cumhurbaşkanına iletmeleri şeklinde özetleyebiliriz. Cumhurbaşkanı da her gelen bilginin çeşidine göre bakanlarını yönlendirecek. Diyelim ki, “bakın arkadaşlar böyle bir teklif var, dünya nerede siz neredesiniz” şeklinde bakanlarını uyarabilecek. Kurullar bakanlıkların üzerinde değil. Onların cumhurbaşkanıyla bağlantısı var ama bakanlar kurulu gibi çalışmayacak. Şöyle; şu an 25 bakan var. Bir mesele olur da bakan imzalamıyorum derse o mesele donuyor, geçmiyor. Bir bakan bile engel olabilir icabında. Şimdi ise Cumhurbaşkanı etrafında bakanlar toplanır, birlikte çalışılır, danışılır. Oylama yapar veya yapmaz. Onların tamamı farklı şeyler söyler, o ise uyar veya uymaz. 16 kişinin tamamının itirazını başkanın illa kabul etmesi kolay değil elbette. Dinleyecektir fakat hukuken bağlayıcı olmaz anlamında söylüyorum.  

İdare şekline mahkûm olmayıp idare anlayışını öne çıkaran bir sistemden bahsedilebilir mi?
Cumhurbaşkanlığı sistemi aklı selimin arandığı bir model. Mesela ABD’nin kurucu başkanları bir araya geliyorlar. Diyorlar ki, “biz bu ülkeyi nasıl yönetiriz”. Soru bu. Buldukları metod da bu. Değiştirmeye çok müsaittir. Mesela parlamenter model İngiltere tarihinde doğmuş. Cumhurunu kendi istediği şekilde uyarlayamıyor. Cumhurun çekim gücü var, başbakanın ilkeleri var. Başkanlık modelini aldığınızda zamanla yerel yönetimleri de güçlendirmek mümkün.

Diyelim ki Meclis’le Bakanlık arasında problem çıktı?
Yarın ortak akıl toplanır, yasama ile yürütme arasında sorun nereden kaynaklanıyorsa onu çözmeye çalışır. Kuvvetler ayırımını böyle sağlayabilir. Parlamenter modeldeki kavga olmuyor. Çünkü yasama değimiz organ tamamen yürütmenin emrine girmiş vaziyette. Yürütme ne derse yasama onu yapmak durumunda. Yeni modelde bunları aşacak bir akıl zamanla gelişecektir.

Öte yandan bürokratik oligarşi dediğimiz yapı?
Bürokratik engeller gücünü belli yerlerden alıyor. Eski sistemde askeri vesayetten, yüksek bürokrasiden, içeriden veya dışarıdan destekle varlığını sürdürüyor. Şimdi yüksek bürokrasi, atama işini başkan yapacağından, görev süresini kendisini tayin eden başkanla başlatıp başkanla bitirecek. Önce ne oluyordu? Kendi yerinden korkuyor, şunu yaparsam bu olur, şu olur diyor. Hükümet değişirse ne olur filan… Yarın ise “ben başaramazsam başkan da gidiyor” olacak. Yani bir nevi siyasetçi gibi oldu. O yüzden yükü birlikte kaldırıyoruz. Bu da yönetimde zihniyet değişikliğini beraberinde getirecektir; şüphem yok. Ben ümitliyim.

Son olarak seçim sonuçlarını kısaca değerlendirir misiniz?
Milletimiz Cumhurbaşkanımıza gayet güzel teveccüh gösterdi. Partimiz biraz başkanımızın gerisinde kaldı. Bu da gayet doğal, on altı yıldır iktidar. Adam belediye başkanına kızıyor, hıncını vekilde çıkarıyor. Vekillerden de bölgesiyle irtibatı zayıf olanlar olabiliyor. Sevmediği adam işin başına gelmiş, bundan şikâyet ediyor. Değişik sebepleri var tabii…


Baran Dergisi 599. Sayı