Haydi buyurun kutlayın daha yüzbinlerce masumun öldürüleceği, yeni gelecek yılınızı...

Eğlenin, hoplayın, zıplayın, utanıp sıkılmadan, insanlıktan soyutlanmış mahluklar gibi, yiyin için, kendinizden geçin, 31 Aralık akşamından ocak sabahına kadar meydanlar sizin...
 Bırakın günahı-sevabı bir tarafa, “Müslümanız” diyenler... Unutun isterseniz bir akşamlık, “men teşebbehe gavmehü, fehüve minhüm” (1) hadisindeki Peygamber Efendimizin beyinleri zonklatan mesajını.

Siz beşeriyetin azgın insanları!

Orta Doğu’nun kan gölüne döndüğü bir zamanda, her gün binlerce insan, çoluk-çocuk, asker, sivil demeden bombalanırken, bebek cesetlerinin birer pet şişesi gibi sahillere sürüklendiği göz önünde iken, genç-ihtiyar demeden, hain ve katiller tarafından bombalanan insanlar parçalanırken, şehir merkezlerinde, cephelerde her gün yüzlerce sivil, asker şehit cenazeleri sıra sıra dizilirken, hangi ahlâk, hangi insanlık etiketi altında yılbaşını kutlayacaksınız? Hangi mahlûk kisvesiyle olacak bu?

2016 da dökülen masum kanların şerefine mi kaldıracaksınız kadehlerinizi? Yoksa 2017 yılında daha fazla Müslüman katledilsin diye mi atacaksınız, o ateş dolacak haramlarla beslenmiş pislik dolu göbeklerinizi?

Müslümanınızla, Hristiyanınızla, Arab-Türk-Kürt demeden hangi soy ve ırktan olursanız olun, fark etmez. Sizde insanlıktan hiç bir eser kalmadı mı? Cesetler üzerinde mi yamyamlar gibi hoplayıp zıplayacaksınız? Allah’ın belasının bir gün sizin de üzerinize düşman bombaları gibi yağmayacağından çok mu eminsiniz?

Rabb’imizin: “ansızın hiç farkına varmadığınız bir anda size azap gelmeden önce Rabb’inizden size indirilenin en güzeline uyun.”  İkaz-ı ilahîsi sizi hala akıllandırmaya yetmedi mi? (2)
Haydi, Hıristiyan âlemini anladık, “Müslüman” geçinenler, size ne oluyor? Siz zaten bu gibi sapkınlıkları Hıristiyanlardan kaptık zannediyorsunuz. Ama hiç de öyle değil. Siz bu yılbaşı eğlencesini Hıristiyanların azgın, sapkın ve kiliseden kovulmuş başıbozuk, sarhoş manyaklarından kaptınız. Hıristiyan âlemi yılbaşı gecesini İsa Mesih’in doğum gecesi diye kutlamaz.
Hristiyanlar, daha doğrusu kilise, İsa Aleyhisselam’ın doğumunu miladi senelerin son gecesinde değil, 24 aralık akşamı kutlar. Hatta Almanlar buna “Heilige abend” yani “Kutsal Akşam” derler. Eğlence, dans ve taşkınlık yapmazlar, evlerinde oturup (kutsal şarap!) içerek, çam süsleyerek, güya İsa Mesih ruhunu taşıyan Noel Baba (Aziz Nikalaus’un) bu sakin eve hediye paketiyle gelecekmiş gibi tüm ışıkları yakıp, kapıları açık bırakarak 25 aralık sabahına kadar bekler dururlar.

 İnançlarına göre yanlışı-doğrusu bundan ibarettir.

 Tüm insanlığın kurtuluşu ve hidayete erebilmesi için Allah tarafından sıra ile gönderilen dinlerin en sonuncusu olan İslâm’ın neresinde, ne eksiklik var da Hıristiyanlığın sapık adetlerine dört elle sarılıyorsunuz? Neden ve niçin?

Allah’ımızın bizim için indirdiği ilahî nizam hem dünyevî hem de uhrevî hayatımızı kuşatır. Dinimizde bir güzelliğin bir kutsalın değerini unutturmamak için senede bir de olsa anılmasında, kutlanmasında bir sakınca yoktur. Biz bu sayfalarda Hicri yılımızın başlangıcını da bitimini de bolca yazdık.

Mademki siz bu yeni yılları seviyorsunuz buyurun, Hicrî 1438 yılının son akşamını, 20 Eylül 2017’de çarşamba akşamı büyük bir etkinlikle kutlayalım. İşte buraya yazıyorum, var mısınız? Unutmak yok.

Peygamber Efendimiz; ümmetinin, şirkten ve küfürden başka eski ümmetlerin fitne fesad ve masiyet gibi tüm pis ve kötü eylemlerini taklit edeceğini beyan ederek şöyle buyurdular:
“Sizler kendinizden önceki ümmetlerin yolunu arşın arşın, karış karış, tıpa tıp, takip edeceksiniz. Hatta onlar bir daracık delikten girmeye kalksalar, siz de o daracık yere girmeye çalışacaksınız.” Bunun üzerine Ebu Said sorar:

 “Ey Allah’ın elçisi, bu dediğin önceki ümmetler Hıristiyan ve Yahudiler midir?” Allah Resulü hemen cevablar: “Ya onlardan başka kim olacak.” (3)
Bu zamanda olanlar aynı değil mi?  Gâvurun kızı eteği kısaltıyor, bizim kızlar da kısaltıyor. Pantolonunu dizlerinden delip bacağını pencereden gösterir gibi gösteriyor, bizim kızlarda da aynısı.

Batıda sakal moda oldu ya; bizde sakallı görünce kudurmuş ite dönenlerin alayında hocaların sakalından daha da uzun sakallar uzadı şimdi. Ya neydi sünnet diye bırakanlara haksız ve insafsızca sataşmalar, işinden gücünden etmeler?

Biz altmış senedir sakal-ı şeriften bahsederiz kimse tınmaz, Batılının su değmemiş suratındaki pis kıllarının aynısı bizimkilerin suratlarında uzadıkça uzuyor şimdi.
Tabii gâvurun verdiği işaret, ne sihirdir, ne keramet. Dört elle sarılmada bilmiyorum var mı bir hikmet?

Yazımız her zamanki gibi uzadıkça uzuyor amma yazmaya mecburuz, bu olağanüstü acıklı halimizin kaynağına inmeli, itikadî gerçekler yoluyla kurtuluşa erebileceğimizin şuuru ile bilinçlenmek mecburiyetinde olduğumuzu kabul etmeliyiz.

Bizim ülkemiz insanları nedense yabancılaşmaya çok yatkın bir profil çiziyorlar. Dininden dönmeler, Yahudi ve Hıristiyanlara aşırı saygı göstermeler, hatta Mecusi ve Budist dinlerine geçmeler, İslâmî kuralları tamamen sıyırıp atarak, “hür yaşıyorum” zannıyla gâvur hayatına uygun hayat sürmeler vs...

Keşke bir istatistik çıkartılsa da görsek, belki de aklımız hayalimiz durur. Böylece devlet ve diyanetin de bu sahada nasıl bir izansızlığa düştüğü ortaya çıkmış olur.

Bu aşırı yozlaşıp bozulmakla ilgili Meşhur Hanefi ulemasından Ebu Hafs’dan da bir örnek vererek yazıyı toplayalım:

“Bir Müslüman, Allah-u Teâlâ’ya elli yıl ibadet etse de, bir müşrike Nevruz günü bayramını tebrik ve tazim maksadıyla bir yumurta verse, elli yıllık ibadeti boşa gider, kâfir olur” (4)
 
Dipnotlar
1-Kim, bir kavme benzemek isterse o onlardandır (hadis)
2-Zümer Sûresi s. 55
3-Buhari, Enbiya, s. 48
4-İbn-i Abidin, 5/659 

Baran Dergisi 520. Sayı