15 Temmuz 2016’dan bu yana yaşanan süreç hakkında menfi ve müsbet görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Bir kez daha, 15 Temmuz’da darbe teşebbüsünde bulunanları lanetle anarak söze başlamak lazım. Maalesef küresel güçlerin Türkiye’deki piyonları, bir kez daha ihanetlerini göstermeye kalktı. Allah’a hamd olsun bu cunta darbesi önlendi. Fakat darbe önlendikten sonra Türkiye’nin pek de başarılı bir sınav verdiğiniz söylememiz mümkün değil. Özellikle örgüt yöneticilerinin büyük çoğunluğunun hâlâ firari olması, bunun en büyük göstergelerinden birisi. Yine bazı stratejik kurumlarda yapılan atamalar ve atama sonrası bu kişilerin FETÖ bağlantılarının ortaya çıkması da bunların hâlâ kurumlardan sökülüp atılamadığını gösteriyor. Bu konuda istihbaratımız yetersiz midir bilmiyorum. Ancak istenilen başarının elde edilemediğini söylemek mümkün. Tabana yönelik caydırıcı bir etki ortaya koyuldu belki; ama kantarın topuzu ne kadar muhafaza edildi ayrı bir muamma. Ama Türkiye, içerisinde bulunduğu coğrafi koşullardan dolayı her zaman için sömürgeci güçlerin operasyonlarına maruz kalmış ve kalacak olan bir ülke. Böyle bir ülkenin bu konularda çok daha güçlü karşı koyma ve karşı mücadele yeteneğine sahip kurumlara ve akla sahip olması gerekir. Bu konuda pek de yeterli olduğumuzu düşünmüyorum. Yapılan güzel çalışmalar var. FETÖ kamudan tasfiye edildi; ama örgütsel yapının çökertilmesi noktasında ve asıl mimlenmiş insanların yargının önüne çıkarılması noktasında çok başarılı olunduğumuz söylenemez.

15 Temmuz FETÖ’cülerin tamamen tasfiye edilmesi ve Anadolu’nun iktidarı için bir fırsat değil miydi?

15 Temmuz sadece FETÖ açısında değil, Türkiye’deki birçok tehlikeli yapının kamudan, devletten tasfiyesi anlamında önemli bir fırsattı; ama bu fırsatı dört dörtlük yerine getirdiğimizi söyleyemeyiz. Elbette istihbarat kurumlarımızın bu konudaki yetersizliği var. Açık söyleyelim; uzun yıllar boyunca sadece dindarları hedef almış ve kendini “İslami tehlike”ye göre konumlandırmış olan bu kurumlar, ne yazık ki Türkiye’yi asıl tehdit eden güçler karşısında, taktik değişimler ve çalışmalarını bu yöne yönlendirme konusunda zayıf kaldılar, geç kaldılar. Bu bugünün problemi değil, uzun yıllardır süregelen bir yapılanma sorunu. Takdir edersiniz ki, istihbarat Türkiye’de uzun yıllardır boyunca neredeyse tek düşman olarak İslamcıları gören bir yapıydı. Şimdi bu yapının kalkıp da, asıl tehlikeli güçlere karşı gerekli tavrı göstermesini, yeterli olmasını zaten beklememek lazımdı. Bu bir süreç meselesiydi; fakat önemli olan bu sürecin ne kadar doğru yönetileceğiydi. Bir de bu tasfiye esnasında, ayağımıza kurşun sıkmamaya dikkat etmemiz gerekiyordu. Her ne kadar yargı kararları bağlayıcı olsa ve bazıları yargıda aklanmış olsa bile, bu yargı kararlarını tamamen doğru bulmak gerektiği anlamına gelmiyor. Ne yazık ki Türkiye’de asıl zinde güçler içindeki etkin güçlerin her türlü illegal girişimi Ergenekon davalarıyla aklanıp paklandı ve adeta ak sütten çıkmış ak kaşığa dönüverdiler. Oysa Türkiye’de kendi milletine, kendi değerlerine yabancı, yabancıdan da öte düşman yapılanmalar her zaman var. Bu konuda da çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bir yandan FETÖ gibi dini kullanarak küresel sömürgeci güçler adına yapılanmış ve onlar adına hareket edenleri tasfiye etmeye çalışırken bir yandan da kendi insan kaynağımıza, kendi tabanımıza yönelip yanlışlar içerisinde olmamamız gerekiyor. Bu ancak demin söylediğim Ergenekoncu yapıları, yani milletin değerlerine düşman yapıları sevindirir. Onların kucağına düşmemek, onların oyunlarına gelmemek gerekiyor. Üstad Necip Fazıl’ın dile getirdiği bir konu vardır; “Zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik.” İşte bizim bu şuurda, bu ferasette olmamız gerekiyor. Bir yandan FETÖ ve benzeri yapılanmaları devletten tasfiye ederken bir yandan da devletin kurumlarını ülkemizin değerlerine düşman olanlara teslim etmememiz gerekiyor. Biz uzun yıllar bodrumda kalmış ev sahipleri olarak evimize sahip çıkacağız; ama evimize sahip çıkalım derken bu evi yine eski işgalcilere teslim etmeme ferasetini de göstermemiz gerekiyor.

Teşekkür ederiz vakit ayırdığınız için.

Ben de teşekkür ederim.