15 Temmuz darbe teşebbüsünün en önemli ayağı kuşkusuz Marmaris’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik askeri operasyondur. Ne köprülerdeki tanklar, ne İstanbul Belediyesi ve İstanbul Borsası önünde gerçekleşen olaylar, ne meclisin bombalanması, ne şu, ne bu... Hiç biri Marmaris hadisesi kadar "kilit" ve önemli değildir.

Bazı sanıklar açısından Yargıtay tarafından bozularak onanan "Marmaris cumhurbaşkanına suikast davası" dosyasına bakıldığında durumun vahameti ve "kilit" bir operasyon olduğu görülecektir.

Burada bir başka önemli konu, bu askeri operasyonu kimlerin yaptığıdır ki, onanan kararla cezalandırılmış olan sanıkların askeri operasyonu gerçekleştiren, Marmaris’i kurşun yağmuruna tutan, insanları öldüren, yaralayan "ekip" oldukları -kuşkusuz bir şekilde- kuşkuludur!

Dosyayı "kuşkusuz bir şekilde kuşkulu" hale sokan ise sanıklar değil, iddianame ve hazırlayan savcılık ekibidir.

Sanıklar "Yapmadığımız (kurşunlama, öldürme, yaralama) işleri nasıl kanıtlayabiliriz ki diye kara kara düşünürken, iddianame imdadımıza yetişti." diye alenen savunmalarına başladılar mahkemede! Sebebi de çok basit bu savunmalarının! İddianame içine konulan uçuş kayıtlarında kendilerinin Çiğli’de helikopterlerin içinde bekledikleri sırada Otluk-Marmaris-Dalaman arasında dolaşan, Dalaman’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesini İstanbul’a götürecek uçağın yanına inen, içini kontrol eden ve sonra tekrar havalanan "üç helikopterin" varlığına dair tespitler yargılanan sanıkların hiç şüphesiz "can simidi" olmuştur.

Yargılanan sanıkların kullandığı üç helikopterin "teknik personeli", helikopter içindeki bağlı silahları kullanan personel ve yargılanan sanıkların en az onu dışında, operasyonu yöneten tuğgeneral Gökhan Sönmezateş ve ekibi yerde yöneten binbaşı Şükrü Seymen başta olmak üzere "operasyon emrini Semih Terzi’den aldıklarını, emir gereği Erdoğan’ı alıp Akıncı Üssü’ne sağ olarak götüreceklerini" açıkça ikrar etmişlerdir. Darbe emrini uyguladıklarını savunmuşlardır. Bu hususlarda hiçbir tereddüt yok. Tereddüt otel ve civarına saldırıyı bu sanıkların yapıp yapmadıklarında!

Eğer “ayrı üç helikopter” tespiti dosyaya konulmasa, sanıkların her savunmasında değişen veya değiştirilen tanık ifadeleri, resmi tutanaklar ve otopsi raporları (düşünün dosyaya girdikten bir sene sonra sanıkların lehlerine delil olarak kullandıkları anlaşılan otopsi raporu tekrar yazılıyor!) ile, şüphe olsa da bu derece şiddetli bir kuşku doğmayacak ve sanıklar sadece "biz kimseyi öldürmedik!" diye bağırıp çağırmakla kalacaklardı.

İki sene önce, 2018 Nisan ayında yayınlanan haber şöyle:

"Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe gecesi Dalaman Havalimanı’nda yaşanan olayları, 'darbe' suçu kapsamında soruşturmaya karar verdi. SABAH’ın soruşturmadaki bazı ihmallerle ilgili manşetinin ardından Muğla Cumhuriyet Başsavcısı İlyas Yavuz, dosya üzerine çalışmak üzere dört cumhuriyet savcısı görevlendirdi. Dosyaya atanan savcılar, o gece havalimanında bulunan pek çok polis, asker ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) görevlisi ile YDA isimli havalimanı yer işletmesi şirketine ait çalışanların ifadelerine başvuruldu. Başsavcılık, genişletilen soruşturma çerçevesinde çeşitli kurum ve kuruluşlara 40’a yakın yeni müzekkere de gönderdi. Gönderilen müzekkerelerden bir kısmının şüphelilerin HTS kayıtlarına, bazılarının da radar ve kule kayıtlarına ilişkin olduğu öğrenildi." (https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/04/30/dalamana-darbe-so…)

Haberde geçmiyor ama Dalaman soruşturmasını bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan istedi ve "müşteki" oldu; soruşturma da böylece başlatıldı. Soruşturma açılmasından önceki ay, Mart ayında "FETÖ askeri yapılanması" soruşturması kapsamında daha önce KHK ile açığa alınmış yarbay Emin Keskin tutuklanmıştı. Yarbay Keskin, Cumhurbaşkanına Suikast Davasında tanık olarak ifade vermiş ve "inen helikoptere emir gereği yakıt ikmali yaptırdığını" söylemişti. Yarbay Keskin daha sonra "delilleri karartma tehlikesi yok" denilerek tahliye edilmişti. Emin Keskin’in komutan yardımcılığı yaptığı üs, Dalaman askeri üssüdür!

Muğla Marmaris suikast davasında cumhurbaşkanı Erdoğan'ı temsil eden avukatlar (iddianameye ve oradaki sıraya göre) şunlardır:

HÜSEYİN AYDIN, MUSTAFA DOĞAN İNAL, MUHAMMET AYDIN, SAMİ KABADAYI, AHMET ÖZEL, ALPEREN BOZDAĞ, MURAT İLVAN!

Bu isimlerden niye bahsettim? Şundan:

Ulaştığımız bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "müşteki" olduğu, suikast dosyasıyla tamamen ilgili ve 15 Temmuz’un gözden kaçırılan kısmını açığa çıkaracak Dalaman soruşturma dosyası hakkında, iki senelik bir faaliyetin (!) ardından (yarbayın tahliyesi işarettir) "soruşturmaya yer olmadığı kararı - SYOK" verildi, kararın metni yazıldı ve "e-imza" safhasında bekletiliyor.

Dalaman dosyası kapatılıyor kısacası. Anladığım kadarıyla da bundan ne Cumhurbaşkanının, ne de avukatlarının haberi var. Bu dosyanın kapatılması demek, Marmaris’teki saldırıyı gerçekleştiren asıl darbeci ekibin tüm izlerinin takibinin bırakılması demektir. Veya “Suikast dosyasının Yargıtay tarafından kabul edilmiş kararına bağlı kalalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otelden ayrılıp bineceği uçağın bulunduğu yere ondan önce gelen, uçağı kontrol eden ve havalanarak "kaybolan" helikopter ekibinin kimliklerinin takibinin peşinden gitmeyelim.” demektir.

Bunun müsebbibleri olarak tarih öncelikle bu soruşturmayı yürüten kolluk kuvveti ve savcılık kadrosunun, hemen ardından da işin peşini bırakan yukarıda “ilgilenen olmadığı için” ifadesinde kastedilen "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarının" isimlerini kaydedecektir.

İlanen tebliğ edilir.