Kemalizm adı altında Batı ve batıcılık örgütlenmiş, siyonist emeller fikir diye tertiplenmiş, Anadolu halkına ait ne varsa reddetmek ve aşağılamak bir vazife addedilmiştir. Kemalizm diye, ne kadar İslam dışı, hakikate ters ve Anadolu’ya yabancı fikir, alet, adam varsa olduğu gibi hukuka, yönetime, kütüphaneye, kitaplara, basına, giyime yansıtılmıştır. Ortalık bu istikamette görüş ve uygulamalar ile bayağı bir gerilmiş, kirlenmiş ve geçmiş hafızalardan silinmiştir.

Gerçi uzunca bir süredir bu meyanda görüş mörüşte kalmadı, hani olsa bile kimsenin ciddiye de aldığı yok ya neyse. 23 Nisan kutlamalarında gördük. İki satırla geçiştirilen ifadeler öğrencilerin cümlelerinin arasına sıkıştırılmış vaziyette… Batıcı liderler artık M. Kemal’in adını anmadıkları gibi Türkiye ziyaretlerinde de fazlaca Anıtkabir’i ziyaret etmiyorlar. Öte yandan özellikle İngilizler, M. Kemal ve yaşadığı dönemin tarihi ile ilgili arşiv bilgilerini gizli saklı köşelerden çıkarıp açıklamaya başladılar. Bu açıklamaları da kendi işbirlikçilerinin elini güçlendirmek için yine onlar aracılığı ile yapmaktalar. Bunun dışında yakın tarihle ilgili belgeler artık gazete köşelerinde sıradanlaşacak derecede arttı. Keser dönmüş sap dönmüş, devran döne döne devrini tamamlamak üzeredir.

“Nereden nereye?”yi göstermesi bakımından arşivden derlediğim bilgilerin tarihi 1919’a ait… Dikkat edildiğinde görülecektir ki sadece bir Ümmet değil bir coğrafya aldatılmış… Söylenen sözün üzerinden birkaç yıl geçmeden tam zıddı gelişmeler olmuş, dün kahraman ilan edilenler bir anda hain ilan edilmiş, dün bazı milletleri kurdukları devletin ortağı görülenler birden devlet düşmanı diye bellenmiş, dün kapısına sığındıkları kimselerin kapıları kırılmış namusları kirletilmiş vs. Kemalizm; İttihat ve Terakki geleneğinin devamı şeklinde bu milleti madden ve manen paramparça etmiş, Türk, Kürt, Arab’ın ortak dili, alfabesi, medreseleri, türküleri, müzikleri, sarıkları, giyimleri, ahlak anlayışları yasaklanmıştır. Dersim, Diyarbakır, Rize, Maraş, Ağrı, Bursa, İzmir, Çerkezler, Kürtler, Türkler topa tutulmuş, sürülmüş, binlercesi öldürülmüş idam edilmiş. Uzatmayalım ve 1919’lara bir geri dönelim.

“KÜRT,TÜRK KARDEŞİNDEN AYRILMAYACAK”

Mustafa Kemal’in, 3. Ordu Müfettişi olarak Amasya’dan, Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği, 24 Haziran 1919 tarihli mesajın ilk maddesi:

“1- Mr.Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı, Urfa’dan Siverek yoluyla Viranşehir’e giderek, Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfa’ya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propagandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler, Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını, bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizler’in kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir...” (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 43)

“KÜRTLER OYUNUN FARKINA VARDI”

Mustafa Kemal’in, Sivas’tan 24 Eylül 1919 günü, Amerika Birleşik Devletleri İnceleme Kurulu Başkanı General Harbord’a gönderdiği ayrıntılı rapordan: “İmparatorluğu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasında bir kardeş savaşı çıkarmak ve bağımsız bir Kürdistan kurma planlarına ortak etmek üzere Kürtler’i kışkırttılar. İleri sürdükleri tez, İmparatorluğun nasıl olsa dağılacağıdır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük paralar harcadılar. Her türlü casusluğa başvurdular. Noil adında bir İngiliz subayı, uzun süre Diyarbakır’da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya başvurdu. Ama bizim Kürt yurttaşlarımız düzenlenen oyunun farkına vararak, O’nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular...” (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 74-84)

“TÜRK,KÜRT,ÇERKES KARDEŞİZ”

Mustafa Kemal’in, Ankara’dan, Çerkes Ethem’in ağabeyi Reşit Bey’e gönderdiği 7 Ocak 1920 tarihli telgrafından: “konu dışı olarak, şunu da belirteyim ki, Anzavur’un alçaklığı, kendisine ve kışkırtıcı olan İngilizler ile ayakçılarına yöneliktir.Bu din ve devletin sağlam bir uyruğu olan Çerkez kardeşlerimiz, hepimizin övdüğümüz baştacımızdır. Asıl, bugün düşmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkez ve diğer din kardeşlerimizin elele vermesi, sarsılmaz bir bütün oluşturmaları, namus ve yaşamımızı kurtarmak için bir zorunluluktur...” (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 34, Belge no: 849)

“KÜRTLER, TÜRKLERLE BİRLEŞTİ”

M. Kemal’in, “NUTUK” adlı eserinin, “Samsun’a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş” başlıklı bölümünden: “Anadolu halkı, baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararları, bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadolu’daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayıldı. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propaganda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti...” (Nutuk, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1976, Sayfa: 15)

“KÜRDİSTAN’DA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM!”

Mustafa Kemal’in, Adana’dan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık, İstanbul’a Savaş İşleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan: “Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da, Kürdistan’da, Suriye’de, başlarında bulunmaktan kıvanç duyduğum kahraman ordular, haydutların değil, Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..” (Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1980, Sayfa: 139)

“YEMİN BİLLAH”

Tarih 4 Eylül 1919 Altında M. Kemal’in de imzası olan Sivas Kongresi’nde edilen yemin. “Makam-ı celil-i hilafet ve saltanata, İslâmiyete, devlete, millete ve memlekete mânen ve maddeten hizmetten başka bir gaye ve emelimiz olmadığına binaen kongrenin müzakeresi devamı müddetince ihtirasat-ı şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık âmâlinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billâh”