28 Şubat ile tam mânasıyla hesaplaşıldı mı? Sadece bazı askerleri yargılamak, 28 Şubat ile hesaplaşmak anlamına geliyor mu?

En başından beri söylüyoruz; eğer darbeyle hesaplaşılacaksa bunun en önemli unsuruyla birden, darbeyi gerçekleştiren bütün şubelerle hesaplaşılmalı. Sadece üç-beş tane askerin icraatından mı ibaret 28 Şubat? Darbe sürecine hazırlandılar neticede… Gazete manşetleri, manipüle edilen başlıkları hatırlayıp nasıl bir ortama hazırlık yaptıklarını hatırlayalım. Açık açık tehdit edildi dönemin başbakanı… Sermaye grupları aynı şekilde görev üstlendi ve onlar üzerinden işler yapıldı. Tüm bunları bir tarafa bırakıp, askeriyenin belli bir tarafını muhatap almak; hesaplaşmak mânâsına gelmiyor. 

İşin bir başka tarafı; darbeye muhatap olan kesimler… 28 Şubat’ın tüm suçlularının cezalandırılması şöyle dursun, cezaevinde darbe döneminden beri yatan insanlar var. Bütün mağdurlar haklarına kavuşamadı. Tamam memuriyetten atılan bazı insanlar için telafiye dair bir şeyler yapıldı; fakat hâlâ mağdur olan insanlar var. Üniversitelerden atılıp, sonra okuma hakkı verilen insanlar var, on beş yılını kaybetmiş şahıslar mevcut. Bu mağdurlar 25 yaşındaki insanlarla yarışmak zorunda bırakılıyor hala, KPSS’de özellikle. Kaybolan yılların maddî ve manevî bir tazmini gerçekleşmedi. Darbeyle hesaplaşmak bir yönüyle de mağdurları muhatap almakla olur; zararlar tazmin edilir. Maalesef olmadı bunlar.

Peki bunun hukukî zemini nasıl oluşacak? Mesela sermayenin darbedeki payı fazlasıyla konuşuluyor; hatta Türkiye’yi ne kadar büyük zarara uğrattıkları, ne kadar parayı iç ettikleri de bilinen gerçekler. Sermaye ayağıyla niçin hesaplaşılmıyor; bunun hukukî yönüne dair neler söyleyebilirsiniz?

Hukuk işin içine girdiğinde delillerle konuşulur. Neticede bunlar yargılamayı hak eden konular, biz zaten kimseye “şu kişi suçludur, cezalandırılsın” demiyoruz. O dönem gözler önünde yaşanan şeyler var; bu yaşanmışlığı bir iddianameye çevirmek gerekiyor önce. Doğal olarak savcılık vasıtasıyla olur. Sonra da yargılanmasının yapılması lâzım. Yargılanan insanlar suçlu ise savcılık tarafından isbat edilmeli. Masumlarsa zaten aklanacaklardır. Fakat bir yargılama yapılmadı; iddianame bile hazırlanmadı. Sıkıntı bu. 28 Şubat darbe olarak kabul ediliyorsa, ki kesinleşmiş, tescillenmiş bir darbe bu; o zaman bu işe karışmış sivil, asker, ekonomik unsurların da bir şekilde yargılanması gerek. 15 Temmuz’u yoğun olarak konuşuyoruz; gerçekleşmemiş bir darbe, girişim… Ama 15 Temmuz sürecine dahil olan sivil, asker, bürokrat tüm unsurlara yönelik soruşturmalar yapıldı, bir kısmı sürüyor. Bir kısmına bazı noktalarda biz de itiraz ettik, yaş-kuru ayrımı yapılmadan birtakım işlemler yapıldı. Neticede, yargı yoğun bir şekilde bu meseleyi işliyor. İşletiliyor. Aynı şey gerçekleşmiş bir darbe olan 28 Şubat için yapılmıyorsa, mesele hukuktan öte siyasî bir mecrada yürüyor demektir. Eğer istenirse, yargı 28 Şubat için gerekli zemini bulur. Zemin problemi olduğunu düşünmüyorum.

Siyasetin inisiyatifine mi bağlı bu? Yargı re’sen bir soruşturma başlatıp ilerleyemiyor mu? Bir karar var ortada askerlerin darbe yaptığına dair ve bunun çok ayaklı bir darbe olduğu bilinirken, yargı siyasetin direktifini mi bekliyor harekete geçmek için?

Türkiye’de yargı maalesef eskiden beri siyasî bir kurum. O yüzden riskli konularda siyasetten bir şekilde onay almadan iş yapmıyor. Hukukî zeminden bakarsak, savcıların re’sen soruşturma açma yetkileri var. Bir suçu öğrendikleri anda, suça dair deliller ellerine geçtiğinde, hiçbir şikâyet beklemeksizin harekete geçebilir. Darbeyle ilgili suçlar zaten şikâyete dayalı değil, kamusal nitelikli suçlar. Bunu gördüğü anda soruşturma başlatabilir savcılar. Maalesef böyle bir özgüven yok.

Peki siyaset niye teşebbüs etmiyor? 

Siyasî arkaplanı bilemiyorum. Ne tür hesaplar güdülüyor, nasıl bir takvim seyrediliyorlar bilemiyorum. Hukuken baktığımızda çelişki var. Gerçekleşmemiş bir darbede neredeyse tüm kılcal damarlar kontrol ediliyor, yargı süreci başlatılıyor; gerçekleşmiş bir darbede, 28 Şubat’ta 3-5 kişiye ceza vermeyle yetiniliyor…

28 Şubat darbesinin neticesi olarak içeride kalan kaç kişi var? Mazlumların durumuna dair neler söylemek istersiniz?

Bakanlıktan net bir sayı alamıyoruz maalesef. Ama bizim tahminimizce 100 küsur bir sayı olduğu yönünde. Bir defa sırf Sivas davasından 24 kişi cezaevinde. Yine o dönemin yargı psikolojisiyle oturmuş bir zemin var, hâlâ o zeminle cezalandırılmış insanlar var. İşin en kötüsü, bu gelecek için de bir risk, hem de herkes için. Hâlihazırda 28 Şubat ve öncesindeki istihbarî kayıtlarla hâlâ iş yapılıyor. Artık toplum, sistem ve siyaset tarafından risk unsuru olarak görülmeyen yapılar hâlâ devlet kayıtlarında “terör” kapsamında değerlendiriliyor! Bugün sadece bununla ilgili işlem yapılmıyor. Yarın bunun zemini oluşturulduğunda, o arşive dayandırılarak bir sürü insan mağdur edilebilir. Yıllardır diyoruz ki, devlet 28 Şubat sürecindeki, hatta 12 Eylül’den kalan istihbarî birikimleri ayıklanmalı, temizlenmeli. İnsanlara iade-i itibar yapılmalı. Aksi halde mağduriyetlerin sonu gelmez. 

Mesela İbda davasında Salih Mirzabeyoğlu… Bir taraftan İbda “terör örgütü” olarak görülüyor.Diğer taraftan da Salih Mirzabeyoğlu yeniden yargılanıp beraat etti. 

Bu nasıl değişecek yöntem nedir?

Kanunî düzenleme yeterli olur. Gerçi bu gerekmeden, İçişleri Bakanlığı ile istihbaratın arşivlerini güncellemeyle halledilir. Yargı kararlarından çıkan neticeleri buralara aktarmak gerek. Öyle tartışmalı şeylerden, konjonktür gereği şeylerden bahsetmiyoruz yâni. Yargı kararlarıyla, bu insanlara zulmedildiği ortaya koyulmuş... Yeniden yargılanmalar yapılmış… Beraat etmişler… O zaman devletin diğer birimleri, yargı kararlarına göre kendini güncelleyecek. Aksi hâlde dediğim gibi, devran değiştikçe mağduriyetler devam eder.

Son olarak ehemmiyetli gördüğünüz bir husus var mı?

28 Şubat ile hesaplaşmak birçok açıdan önemli, hakkıyla hesaplaşılsaydı kanaatimce 15 Temmuz gibi bir hâdise yaşanmayabilirdi. 15 Temmuz ile hakkıyla hesaplaşılacaksa, 28 Şubat ile de hesaplaşılmalı. Bundan sonra darbelerle karşılaşmamak adına bunlar şart. Bu siyasilerin ve yargıdaki kişilerin boynunun borcudur. Gerçek bir hesaplaşma bundan sonraki suçlar için de caydırıcı olur. Aksi halde caydırıcı olmuyor, gücü eline geçen darbe yolunu hayal ediyor.

Sağ olun vakit ayırdığınız için.

İyi çalışmalar.

Baran Dergisi 775. sayı