Çağımızdaki her şeyin ve meselenin iç içe geçtiği ve karmaşıklaştığı bu ortamda, bu “modern” çılgınlığın hızı içerisinde her hâdise kaybolup gidiyor, unutuluyor. Bu açıdan bakıldığında, esasında bir sükûnet arayan "insan"ın-insanlığın durumu, kronikleşen bir hız hastalığına yakalanmış gibi gözükmekte... Kullandığımız her alet bütün işlerimizi “hızlıca, çabuk, hemen” hallediyor. Günün her saati ve özellikle mesai saatlerinin bitişine yakın zamanlarda şehirlerin hepsinde “korkunç” diyebileceğimiz bir telaş, acele ve hız içerisinde hareket eden kalabalıklara tesadüf etmek bugün sıradan sayılan bir hâdisedir. Tüm bu karmaşa, sanki gayesiz veya güdüleri istikametinde davranan "canlıların" görüntüsünü andırmaktadır. Gayenin kaybolduğu veya gayesizliğin asıl olduğu cemiyetlerdeki bu hâli, Alev Alatlı’nın tâbiri ile "toplumsal afazi-celbedilmiş afazi" olarak nitelendirilebiliriz herhalde.

Bu yazıda, yakın tarihte dünyada ve Türkiye’de gerçekleşen “siyasî skandal” diyebileceğimiz birçok hâdisenin çarçabuk unutulması, hatta memleketimizdeki birçok hâdisenin skandal -büyük yankı uyandıran-  sayılması gerekirken, neredeyse hiç olmamış gibi davranılması hususuna değineceğiz. Bu açıdan bakarak dünyadaki birkaç siyasî skandala, memleketimizden bazı örneklere ve aslında büyük hâdise olması gerekirken “yok” sayılanlara dikkat çekmeye çalışacağız.

Watergate Skandalı
1972-1974 Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentinde vukû bulan ve ABD Başkanı Richard Nixon'ın istifa etmesiyle sonuçlanan siyasi bir skandaldır. Aslında “Watergate” Washington D.C.'de bulunan bir otel ve iş merkezinin adıdır.

Her şey 17 Haziran 1972 günü beş hırsızın Watergate iş merkezindeki bir büroya girerken yakalanması ile başladı. Hırsızların girdiği bu büronun ABD'nin o zamanki ana muhalefet partisi olan Demokratik Parti'nin merkezi olduğu ortaya çıktı. Sürdürülen soruşturma hırsızların Nixon'ın partisi olan Cumhuriyetçi Parti ile bağlantılı olduklarını ve amaçlarının Demokratik Parti'nin telefonlarını gizlice dinlemek üzere mikrofonlar yerleştirmek olduğunu ortaya koydu. Bunun üzerine Başkan Richard Nixon bu hırsızlığın arkasında olan bütün siyasetçilerin ortaya çıkarılması için Adalet Bakanı Elliot Richardson'ı görevlendirdi. ABD Yüksek Mahkemesi Richard Nixon'ı bant kayıtlarını savcılara teslim etmeye zorladı. Richard Nixon bant kayıtlarını sonunda teslim etti ama bu sefer Richard Nixon iyice halkın desteğini kaybetmişti ve ABD Kongresinde Richard Nixon'ı görevden almak üzere soruşturmalar başlamıştı. 8 Ağustos 1974 tarihinde Richard Nixon televizyonda yaptığı bir konuşmayla ertesi gün istifa edeceğini açıkladı. Yerine Başkan yardımcısı Gerald Ford başkan oldu. Böylece Richard Nixon ABD tarihinde başkanlıktan istifa eden ilk ve tek başkan olmuş oldu.

WikiLeaks Belgeleri
JulianAssange önderliğindeki WikiLeaks organizasyonu, ABD Dışişleri Bakanlığı ve dünya genelindeki ABD büyükelçilikleri arasındaki ayrıntılı yazışmalardan oluşan 251.287 gizli belgeyi yayınladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın toplam 270 büyükelçilik ve konsoloslukla günlük yazışmalarına dayanan belgeler içinde Washington'dan sonra 7918 adet ile en fazla belge ABD Ankara büyükelçiliği tarafından hazırlananlar oluşturmaktaydı. Belgelerin çoğu, ABD ile Orta Doğu ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkilere dayanmaktadır.

Wikileaks ve en yetkili ismi JulianAssange bir anda “istenmeyen adam” ilan edildi ve bütün hesaplarına el koyuldu. PayPal, Amerikan hükümetinden gelen baskı iddialarıyla Wikileaks'in hesabını dondurarak bağışları engelledi… Ardından MasterCard ve Visa da Wikileaks'e para akışının önünü kesti. Ve JullianAssange hakkında alelacele bir tecavüz suçlaması çıkarıldı, Interpol tarafından kırmızı bültenle aranmaya başlandı, Londra'da gözaltına alındı. Bir not olarak ekleyelim, Uluslararası Para Fonu (IMF) eski başkanı Dominique Strauss-Kahn da Assange gibi “tecavüze teşebbüs davası” ile görevinden düşürülmüştür, itibarsızlaştırmaya maruz kalmıştır.

1915 “Mermi Krizi” Skandalı
Mermi Krizi. I. Dünya Savaşı'nda, Britanyalılar’ın Neuve Chapelle Muharebesi’ni kaybettikten sonra, Mareşal John French’in The Times gazetesine, savaşın "top mermisi yetersizliği"nden kaybedildiğini açıklaması ile ortaya çıktı. Bu Birleşik Krallık'ta bir skandal olarak kabul edildi ve o günkü hükümetin düşmesiyle neticelendi.

Civangate Skandalı

Batı’dan etkilenerek medyada bu isimle anılan Civangate Skandalı, 1990'lı yıllarda, Emlak Bankası eski genel müdürü Engin Civan ile müteahhit Selim Edes arasındaki suç ilişkisinin açığa çıkmasıyla neticelenen skandaldır.

9 Eylül 1994'te Engin Civan’ın arabasının önü kesilir ve Alaattin Çakıcı’nın adamı Davut Yıldız tarafından vurulur.

Ardından medyanın da alakası ile birlikte genişleyen bu hâdisenin arkası bir çorap söküğü gibi gelir ve (Civan'ın Emlak Bankası Genel Müdürü olarak görev yaptığı) dönemin Başbakanı Özal ve ailesinin adının karıştığı bir rüşvet skandalına döner. Turgut Özal'ın “prens”i Civan’ın Emlak Bankası Genel Müdür Yardımcılığı, Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğü ve Emlak Bankası Genel Müdürlüğü (1989-91) yaptığı yıllar arasındaki itirafları kapsamında, 24 Eylül tarihinde Cinayet Bürosu'nda sorgulanan Selim Edes, 1985'te Emlak Bankası'na sattığı bir arazinin parasını tahsil edememesi üzerine, dönemin banka genel müdürü Engin Civan'a alacağının tahsili için rüşvet verdiğini itiraf eder.

Literatüre giren “Rüşvetin belgesi mi olur lan pezevenk!” sözü, bu yağma ve vurgun ilişkileri arasında Engin Civan'ın “hani nerede bana para verdiğinin belgesi var mı?” sorusuna, Selim Edes'in verdiği cevaptır.

İSKİ skandalı
İSKİ Genel Müdürlüğü’nün ihalelerini paravan olarak kurduğu şirketlere vermesi ve bu ihalelerde büyük yolsuzluklar yapması…1993… İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı SHP'li Nurettin Sözen  ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi genel müdürü Ergun Göknel…İstanbul’da suların akmadığı ama faturaların geldiği dönemler…Nurdan Erbuğ'la ilişkisi bozulan Göknel, İSKİ'de sekreterliğini yapan Feray Işık ile evlilik dışı ilişki yaşar ve “kadının intikâmı”: Nurdan Erbuğ, eşi Ergun Göknel'in yaptığı yolsuzlukları ortaya çıkarır… Kanalizasyon patlar… O rüşvet paralarıyla şu anda CHP Genel Merkezi olan bina yapılmıştır. Dürüstlüğü kimseye kaptırmayan Kılıçdaroğlu, halen o binada görev yapmakta. Tarihin garip cilvesi...

Susurluk Kazası Skandalı
3 Kasım 1996'da saat 19.25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Daha evvel söylediklerimizle beraber aslında hepsi rejimin pislikleri olan ve çoğunun üstü örtülen hâdiseler dizisi… Raporlar, manşetler, rejime karşı olunacak yerde gözbağcılıkla o günkü Refah-Yol hükümetine faturası kesilen olaylar, hâlâ çözülmemiş meseleler. En son bu pisliklerin hedefinde bazı Müslümanların (belki İbdacılar) olduğu, tam onlara yönelik cinayet planları yürürlüğe konacakken, farklı sebeblerle de olsa öldürüldükleri söylentisi o günlerde kulaktan kulağa dolaşmaktaydı.

28 Şubat-Ergenekon-Vaiz Lobisi Skandalları, Mirzabeyoğlu’nun Hukuksuzca Tutuklanması Skandalı…

Doğrudan Müslümanları hedef alan ve baş düşmanı olarak İBDA Mimarı  Salih Mirzabeyoğlu ilan edilen 1997 Post-Modern darbesi, 28 Şubat, aktörleri Ergenekoncular… Sonrasında aktörlerinin bir kısmı içeriye alınan ama darbeye teşebbüs edenlerle, darbeye teşebbüs edenlerin baş düşman ilan ettikleri Mirzabeyoğlu’nun da içeride olduğu bugünkü vaziyet… Ergenekoncuların ardından gücünü mevcut iktidarla bulan Ilıman İslamcı, Amerikancı cemaatin bugünkü vaziyeti… Bütün bu zincirin düğüm noktası ise, görüldüğü üzere Mirzabeyoğlu’nun hukuksuz biçimde gözaltına alınışı ve geriye kalan İslamcı hareketlerin demokrasi kucağında akamete uğratılma çabası…

Netice
Bugün “şu skandalı, bu skandalı” diye atılan manşetler, edilen veryansınlar, aslında, bütün büyük skandallar ve rejim pisliğinin bilerek-bilmeyerek kapatılması, günübirlik politika zaafı ve sadece ânı kurtarıcı ucuz hamlelerdir. Yüzlerce fâil-i meçhul cinayetin olduğu, İslâmcısından Solcusuna kadar yüzlerce insanın şose boylarında “katledildiği” skandalların hangi ara çözüldüğünü ayrıca sormaya lüzum yok!

Hülasa, bütün bu pislikler mahut rejimin en tabii "ürün"leridir. İslâm'ı yok etmekle vazifelendirilmiş bu rejim, bittabii ancak pislik ve skandal üretir, tıpkı bir mikrop veya habis ur gibi...

Şen olasın Ürgüp, dumanın gitmez…

Baran Dergisi 372. Sayı