Batıcı Kemalizm’in bir asırlık zulüm ve baskısı hala devam ediyor. Kemalist rejim, kendi kurduğu hukuk düzeninde 5816 sayılı kanun üzerinden keyfi yargılamalarda bulunuyor, keyfi cezalar veriyor.

Özellikle bu cezalar son 20 yılda daha da artmış vaziyette. CHP eski genel başkanına ağzını açan Müslümanlar anında ceza alıyor, hain muamelesi görüyor. 5816 sayılı kanun sebebiyle Müslümanların anlayışı dar bir alana hapsedilmiş vaziyette. Bundan dolayı tarihçiler hakikati söyleyememek gibi bir ezikliğe düşüyor. Okullarda ise hâlâ resmi tarihin yalanları okutuluyor. Kemalist hâkim ve savcılar 5816 gibi intikam alabilecekleri sahaları dibine kadar kullanmaktan çekinmiyor ve intikam alıyor. Hukukun kendilerine tanınan boşluklarından yararlanıp keyfi cezalar verebiliyor.

Bu keyfi cezalardan biri de Samsun’da Pagan Kemalistlerin heykeline saldıran şahıslara verilen ceza. Mahkeme, her iki sanığın da "Atatürk'ün manevi şahsiyetine hakaret ve mala zarar verme" suçlarından 5 yıl 22'şer gün hapis cezasına çarptırarak tutukluluk hallerinin devamına hükmetti. Sadece teşebbüste bulunulan fakat gerçekleşmeyen bir suçun cezası için Avukat Kerami Özdemir, teşebbüs halindeki bir suçun cezasının gerçekleşmiş bir suç gibi olmaması gerektiğini ifade etti.

“AİHM kararları ile çelişiyor”

Özdemir, “Basından anladığımız kadarıyla cezanın en üst hadden verildiği anlaşılıyor. Hangi suç gerçekleşmiş ki en üst hadden ceza veriliyor? Bunun yasaya ve özellikle anayasanın ilgili kurallarına aykırı olduğu kanaatindeyim. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Murat Vural kararında, Atatürk heykellerini boyamayı aktif bir eylem olarak bir düşünce ve ifade özgürlüğünün açıklanması şeklinde ele alındı. Dolayısıyla ortada olmayan bir saldırı, ya da yarım kalmış, hiç gerçekleşmemiş bir saldırıdan üst hadden ceza verilmesinin AİHM kararları ile de çeliştiği kanaatindeyim. Eğer itiraz edildiyse istinaf mahkemesi tarafından bu kararın kaldırılacağına inanıyorum.” dedi.

Heykele saldırmanın Mustafa Kemal’le hiçbir bağlantısı ve alakası olmaması gerekirken, Özdemir, bunun da yasada geçtiğini fakat yasanın çıkartılış amacının Mustafa Kemal heykellerinin korunmasıyla ilgili olduğunu söyledi. Özdemir, “Yasa bu minvalde iken sonradan kapsamı genişletilerek alakası olmayan yerlere doğru götürülmüş. Böyle bir suç gerçekleşmiş de olsa üst hadden ceza verilemez.” diye konuştu.

“İstikrarlı biçimde itiraz edilmeli”

Özdemir 5816 davalarında hakimlerin keyfi kararlar verdiğine de dikkat çekti.

“Hâkimin siyasal düşüncesine göre ceza artıyor ya da düşüyor. Hatta hiç ceza vermeyen hakimlerimiz de var. AİHM’ye atıf yaparak ceza vermiyor. Benim de bir müvekkilime sadece yazılı bir eleştiriden 5 küsur yıl ceza verildi. Dosya şu anda Yargıtay’da. Tamamen keyfi bir durum söz konusu.”

Özdemir bu tür durumlarda bu hukuksuzluğun ifade özgürlüğüne, AİHM kararlarına aykırı olduğunu yineleyerek sürekli itirazda bulunulması, istinafa daha sonra da mutlaka AİHM’ye taşıması gerektiğini dile getirirken, bu tür hukuksuzlukların AİHM’ye taşınsa bile hakimlerin bunu göz ardı etmesine ise AİHM’ye çok fazla taşınmadığından ve birilerinin dilinin çok yanmadığından kaynaklandığını aktarıyor.

5816 para cezasına çevrilir fakat hâkim bunu yapmıyor

Birçok suçun cezası para cezasına çevrildiği halde 5816’dan ceza alan birinin cezasının para cezasına çevrilmemesi hakkında ise Özdemir şunları söylüyor:

“İndirim ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kurallar var fakat mahalle baskısı ve yasanın korkutma gücü kullanılarak vatandaşın faydalandırılması istenmiyor. Tamamen keyfi bir anlayış. İstenilse bu ceza paraya çevrilebilir.”