Giriş
Başın başında şu: Kuyruk sokumundaki “kuyruk”tan kasdımız, ne “hayvanların çoğunda, gövdenin art yanında bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ”, ne “kuşlarda gövdenin art yanında bulunan tüy demeti”, ne “koyunun bazı türlerinde eritilerek yağı alınan bir uzantısı (kuyruk yağı!)”, ne “başın arkasına toplanmış saç demeti”, ne “bir harfin bitiş çizgisine yakın yerde, birden bir dönüş yapan kısa çizgi”, ne “bazı şeylerde kuyruğa benzeyen uzantı veya baş tarafın aksi yönünde kalan bölüm”, ne “insanların sıra beklemek için, art arda durarak oluşturduğu dizi” ve ne de “birisinin arkasına takılıp hiç ayrılmayan kimse”dir. Belki en son ki cümleden olarak, gerçekten, “gerçek hayat” olan “ebedî hayat”a ram olmuş mânâsına, “ebedî hayatın arkasına takılıp hiç ayrılmayan” mânâsında kullanabileceğimiz “kuyruk”tan kasdımız, Türkçe lügatte paldım(1), Arapça lügatte acb-üz-zeneb veya us’us, Latince lügatte ise koksiks (coccyx) denilen kemiktir. Kuyruk sokumu veya koksiks, diğer bir ifadeyle de acb-üz-zeneb, lûgatte “ölümden sonra dirilişin tohumu sayılan madde” mânâsınadır ve bu madde veya kemik, (acb-üz-zeneb veya us’us), hadîs ile sabit olduğu üzere, toprakta bedenin varlığına kıyamete kadar şahidlik eden, edecek olan tek uzuv veya unsurdur. Yani toprakta çürümeyen tek organdır.

Omurganın bitiminde (veya başlangıcında), dört kuyruk omurunun kaynaşmasından meydana gelen ve şeklî yapısı itibariyle üçgen biçiminde olan acb-üz-zeneb/koksiks, omurgada (columna vertebralis) sakrumdan sonra en alt, dip veya uç noktada yer almaktadır. Birbirleriyle kaynaşmış dört omurdan müteşekkil acb-üz-zeneb ile beş omurdan müteşekkil sakrum birbirine bitişik, eklemleşmiş bir yapıdadır.

Omurganın en alt, uç veya dip noktasında bulunan acb-üz-zeneb, tıpkı beynin iki yarıküresinin tam orta noktasında bulunan epifiz bezinde olduğu gibi, tek parça hâlinde ve bir bütün olarak bulunur.

Anatomik Açıdan Omurga ve Kuyruk Sokumu
Anatomi (teşrih) âlimleri demişlerdir ki, bedendeki omurga, binanın esasına benzer. Zira omurga, tıpkı bir geminin kendi omurgası üzerine bina edilmesinde olduğu gibi, bedendeki bütün uzuvların üzerine bina edildiği ve ona dayandığı bir esastır. Bedendeki uzuvların tümü, omurga üzerinden nizam bulup, tamamlanır.(2)
Vücudun arka ve orta kısmında, daha doğrusu kafa ve bel bölgesi arasında konuşlanan omurga (columna vertebralis), kemikten ve kıkırdaktan oluşmakta ve içinde bütün bir sinir sistemi ağı olan omuriliği barındırmaktadır. İskeletin önemli bir bölümünü ve vücudun temel eksenini oluşturan omurga, sırt boyunca uzanır ve vücuda destek sağlar. Leğen kemiğinden kafatasına kadar uzanan ve 33 omurdan müteşekkil omurga, toplamda 26 kemikten (bel, sırt ve boyunda bulunan 24 tane omur, kuyruk sokumunda bulunan 1 sakrum ve 1 koksiks kemiklerinin oluşturduğu 9 omurdan) oluşmaktadır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi sakrum(3) 5, koksiks veya acb-üz-zeneb ise 4 tane omurun birleşmesinden meydana gelmiştir.

33 omurdan müteşekkil omurganın (columna vertebra) 7 tanesi boyun bölgesinde (servikal vertebra), 12 tanesi sırt bölgesinde (torakal vertebra), 5 tanesi bel bölgesinde (lumbal vertebra), 9 tanesi ise kuyruk sokumu bölgesinde (Sakral ve Koksal) bulunmaktadır. Bu 33 omurun (vertebra) ilk 24 tanesi birbirine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır. Bunlara “presakral vertebralar” denilir. Kalan 9 omurdan (vertebra) daha üstteki 5 tanesinin birleşmesinden kuyruk sokumu kemiği (sakrum) meydana gelmiştir. En altta bulunan küçük ve tam gelişmemiş 4 omurun (vertebra) birleşmesinden ise koksiks denilen kemik meydana gelmiştir. Bu kemik, hadîs ile bildirilen acb-üz-zeneb veya us’us denilen kemik olup, bir tür genetik şifre olarak da değerlendirilmektedir. Girişte de zikkrettiğimiz üzere, insanın öldükten sonra dirilişinde çekirdek (veya tohum) görevini görecek olan bu kemik veya hücrenin toprakta çürümeyen tek organ olduğu rivayet olunmaktadır.(5) Omurga bütünlüğünde tüm omurlar tam dört bölgede kavis oluştururlar.

Sakrum veya kuyruk sokumu çocukta beş ayrı omur biçimindedir. Ergenlik döneminde eklemler arasındaki fibroz doku kemikleştiği için erişkin kişilerde beş ayrı Sakrum omuru değil, tek birleşmiş sakrum kemiği bulunur. Tabanı yukarıda olan sakrum kemiğinin ön yüzü içbükey, arka yüzü dışbükey ve yan yüzleri ise dar bir piramide benzetilmiştir. Bu piramit kuvvetle muhtemel, ezoterik kadim kültürlerden olan eski Mısır’da, meselâ Firavun tarafından inşa ettirilen malum piramitlere ilham kaynağı olabileceği gibi, günümüze kadar varlığını devam ettiren “üçgen içinde göz” sembolüne de ilham kaynağı olmuş olabilir. “Üçgen içindeki göz” aynı zamanda epifiz bezinin bir sembolü olarak da kullanılmaktadır.

Sakrumun üstte bulunan tabanı beşinci bel omuruyla, tepesi ise, “koksiks kemiği” (çocuklarda birinci koksiks omuru) ile eklemleşmiştir. Koksiks kemiği iki yanındaki birer sakrum kemiğiyle eklemleşerek Leğen kemiğini (Pelvis) kurar. Sakrumun yan yüzlerinde bulunan bu eklem yüzeyleri vücut ağırlığını Leğen kemiğine iletirler. Sakrum tabanı yukarıda olup öne bakar. Tabanın tam orta noktasında büyük bir delik bulunur.(5) Bu delik omurga kanalının uzantısı olan ve sakrum kemiğinin içinde, orta hat üzerinde, yukarıdan aşağıya uzanan sakrum kanalının giriş deliğidir. Bu deliğin her iki dış yanında “eklem çıkıntıları” bulunur. Bu eklem çıkıntıları beşinci bel omurunun alt eklem çıkıntısıyla eklemleşirler. Sakrumun ön yüzünde orta hattın iki yanında toplam 8 delik vardır. Bu deliklere “foramina sakralis pelvina” denir. Bunlar birer tünel yardımıyla sakrum kanalı ile bağlantı kurmuşlardır. Bu deliklerden sakral sinirlerin ön dalları çıkar. Sakrumun arka yüzünde de aynı delikler görülür. Buradakilere “foramina sakralia dorsalia” denir. Bu delikler de sakrum kanalıyla bağlantı kurmuşlardır. Bu deliklerden sakral sinirlerin arka dalları çıkar. Sakrum tabanıyla beşinci bel omurunun eklemleşmesinden öne doğru bir çıkıntı oluşur. Bu çıkıntıya “promontorium”(6) denir ve kadınlarda vaginal muayenede, muayene eden parmağın ucuyla hissedilebilir. Promontorium jinekolojik açıdan önemli bir çıkıntıdır. Bu çıkıntının yaptığı açı arkaya bakar ve kadınlarda 120 derece, erkeklerde ise 125 derecedir. Bu derece farkı kadının Pelvisini daha yatık duruma getirerek, doğuma daha uygun bir durum oluşturmaktadır. Kadınlara özgü kalça biçiminin oluşması söz konusu dereceyle doğrudan ilintilidir.(7)
 
Dipnotlar
(1)Yük ve binek hayvanının, semer veya eyerinin ileri kaymasını önlemek için arka ayaklarının kaba etleri üzerinden geçirilen kayış. Kısaca kuyruk altından geçirilen, eğeri veya semeri tutan kayış.
(2)Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, Bedir Yayınları, İstanbul 1993, Sh. 319.
(3)Sakrum (sağrı kemiği) ve kuyruksokumu kemiğinin arka yüzlerine karşılık düşen bölge. Leğen kemerinin arka duvarını oluşturan bütün anatomik yapıları içerir ve bel bölgesinin altında kalçaların arasından ilerleyerek apış arasına (perine) bağlanır. Oldukça dayanıklı ve sağlam bir yapısı olan bu bölge kalın bir derialtı dokusu tarafından desteklenir.
(4)Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri: “Omurganın en aşağı ve en son omuru, hepsinden büyük ve serttir. Ana rahminde, kemiklerin nizamından önce bulunmuştur. Kabirde ise, hepsinden sonra çürüyüp, toprak olur.” (Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, Bedir Yayınları, İstanbul 1993, Sh. 319)  
(5)Kuyruk sokumu kemiği (acb-üz-zeneb veya us’us veya koksiks) ile eklemleşmiş olan sakrum kemiğinin içi boş bir halka görüntüsü vermesi çok dikkat çekicidir. İnsanın maddî veya beden yapısının fonksiyonel olması sakrumun içinin dolmasıyla ilişkilendirilebilir gözükmektedir. İnsan vücudunun iletişim sistemi, yani sinir sistemi ağı, kuyruk sokumu kemiği ile eklemleşmiş olan sakrum kemiğinin içindeki boşluktan vücuda dağılmaktadır.
(6)Promontorium’un anlamı: Çıkıntı… Kuyruk sokumu olarak bilinen coccyx’i bel omurlarına bağlayan ve 5 omurun birleşmesiyle oluşmuş olan sakrum kemiğinin ilk omurunun ön yüzündeki çıkıntıya verilen ad. Kabaca, vücudun ağırlık merkezi.
(7)http://www.saglik.im/sakrum-kemigi-kuyruk-sokumu-kemigi/

Baran Dergisi 542. Sayı