Bu söz Malcolm-X’e ait. Malcolm-X’in öncü savaşçılığı sayesinde kazanımlar elde eden siyahi Müslümanların, hem kazanımlarından istifade edip hem de düzene yakın, Malcolm X’e ise uzak durmaları üzerine söylenmiştir. Babasını inkar eden haramzadelere söylenmiştir, diyebiliriz.
Bizde de durum aynıdır; BD-İBDA’nın açtığı yoldan gidip, bu yolun nimetlerinden istifade edip sonra da inkarcı olanlar... İBDA’nın taarruzları karşısında panikleyen düzen güçlerinin, “ılımlı” gördükleri İslâmcılara koltukları teslim etmeleri de, İBDA’nın, bazılarının “aşırılık” dediği, aslında öncü ve yol açıcı çıkışlarındandır.
İBDA’nın eylemleri, küfür cephesinde panik ve korkuya yol açarken ve böylece düzen güçleri, (buna Amerika dahildir) daha önce adam yerine koymadıkları İslâmcıları muhatap alırken, televizyonlara çıkarıp birlikte kardeşlik pozları verirken, adam yerine konan İslâmcıların küfürle kol kola girip İBDA’ya aynı küfür gözlüğüyle bakmaları, “terörist, radikal, aşırı” falan demeleri ne kadar ilginç ve iğrenç!
Bu iğrençliğe yakın geçmişten bir misal:
İBDA-C’nin eylemleri laik-antilaik çatışmasıyla o zamanların kökten laiklerini köşeye sıkıştırırken, laiklerden Toktamış Ateş ile antilaiklerden Abdurrahman Dilipak, İstanbul Üniversitesi önünde kameralar karşısında el sıkışırlar ve bu minvalde televizyon programları yaparlar. İBDA-C sayesinde adam yerine konan Abdurrahman Dilipak ise, aynı küfür ağzını kullanarak İBDA’ya ve İBDA-C’ye onun siyaset ve stratejisine hainlik ederek inkarcı ve karalamacı bir tavır ve psikolojiye girer. Düzenden beslenenler, muhalif pozlarında olsa dahi düzeni yaşatma psikolojisinde ve eylemliğindedirler; bazen farklı çıkışları olsa bile. Telif hakkı nerede, öncü hareket ve fikir kimde? Önemli olan budur ve şaşmaz pusula değerindedir.
Aynı şekilde Tayyip Erdoğan, yükselen İslâmcı dalgaya karşı bir Amerikan projesi olarak, “ılımlı İslâm” hainliği olarak, ısıtılır, hazırlanır, desteklenir; 4 aylık hapis hayatı sonucu kahraman ilan edilir ve iktidara taşınır... Peki Amerika Tayip Erdoğan’ın kaşına-gözüne, güzel şiir okumasına mı aşık? Tabii ki değil! Bu kişinin yaptığı ise ne? İBDA’ya hainlik!
Dün Büyük Doğucu olup, yürüyen Büyük Doğu-İBDA’yı da gayet iyi bilen Abdullah Gül için de aynı şeyler sözkonusu. Fetullah Gülen için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
Türkiye’de devrimci İslâmî temsil eden İBDA ve İBDA-C olmasaydı, ABD ve AB, Fetullah Gülen ve Tayip Erdoğan’ın yüzüne bakar mıydı? Dün desteklediği köktenlaiklerle bu işi götürmeye devam eder, bu ılımlı laiklere (ılımlı İslâm da diyebiliriz) ihtiyaç duymazdı. Fetullah Gülen, Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül gibi Ilımlı laiklerin desteklenmesi ve iktidarda tutulmasının âmili İBDA ve İBDA-C tehlikesidir ve bunlar ise âmillerine şükran borçlu olmaları gerekirken hainlik yapmaktan, Batı ve Amerika’nın ağzıyla “terörist, radikal, köktendinci” demekten geri kalmamaktadır. K. Mirzabeyoğlu’nun, hukuk cinayeti olarak idam cezası almasına ve şu ân ağırlaştırılmış, müebbetle tek kişilik hücresinde kalmasına da tepkisizler. Küfranı nimet buna derler.
Bizim bu adamlardan hiçbir beklentimiz olmadığını, dünleriyle ve bugünleriyle bu adamları çok iyi tanıdığımızı ve bizim için hiçbir hayâl kırıklığı söz konusu olmadığını, sadece bu işbirlikçi psikoloji ile insanların nasıl inkarcı ve dönek olduklarının altını çizmek ve telif hakkımıza sahip çıkmak istediğimizi belirtiriz. Yani, hadiselerin oluş şeklini, tesir ve müessirlerini, âmil ve saiklerini belirtmek istiyoruz.
Bir Büyük Doğu’cu olarak Abdullah Gül’ün 12 Eylül döneminde Sakarya’dan dolayı gözaltına alınması ve onu kısa süreliğine evine de götüren bir sivil polisle bir vesileyle karşılaşmamız ve bu vesileyle Abdullah Gül’ü arayıp hatıraları yad etmemiz; Abdullah Gül’le bizim yeni gözaltılar ve Kumandan’ın durumunu konuşmamız. Yanılmıyorsam 90’lı yıllar ve A. Gül, Refah Partisi’nde idi. Polisin adı Şerif idi ama kendi ismi ile müsemma değildi. Biz “eski akıncı”lardan olmadığımız için yeni gözaltılar söz konusu idi.
Şu soruyu eski akıncılara sormadan edemeyeceğim: Dün akıncı idiniz de, bugün ne oldunuz? İlk ihtilâlci ve öncü ses GÖLGE Dergisi’yle (1975-1978) ve Akıncı Güç (1979) patlamasıyla beslenen eski akıncılar, şimdi niye ayağınız kaydı, kaypaklaştınız, yavşaklaştınız? Tıpkı eski dönek solcular gibi oldunuz. Çağlarüstü Mutlak Fikrin Akıncıları sloganı ve coşkusu ile yolları arşınlarken, iktidar davası verirken, şimdi ne oldu? Şimdi BOP’un eşbaşkanı oldunuz, “reel-politik” oldunuz. Bu dava ve fikir mi (Çağlarüstü Mutlak Fikir ve onun akıncıları) eskidi, yoksa siz mi? Yoksa koltuklar, mevki- makam, siyaset mi tatlı geldi?
Son sözümüz ön sözümüzdür:
“Adam yerine konmanız, bizim gibi aşırılar yüzündendir.”
Baran Dergisi 113. Sayı
12 Mart 2009