Türkistan Birliği Başkanı Adem Çevik:
Özbekistan ve Kırgızistan Bir Kıvılcım Bekliyor
 
Geçtiğimiz günlerde Özbekistan ve Özbeklerle alakalı bir sempozyum düzenlediniz. Bu vesileyle ilk olarak Özbekistan’daki  durumun ne olduğunu sormak istiyoruz.
Özbekistan da tıpkı Filistin gibi açık hava cezaevi... 30 milyon nüfusu olan Özbekistan'ın beş milyonu yurtdışında ya işçi yahut muhacir olarak yaşıyor. Bosna'da, Türkiye'de, Ortadoğu'da, Kazakistan'da vs yerlerde bulunmaktalar. Bunun nedeni ise Özbekistan'da baskının olması ve iş imkânının olmaması; bu yüzden de yurtdışına hicret çoğalıyor.
Çocuklar ve ihtiyarlar zorla pamuk tarlalarında çalıştırılıyor, kadınlar kısırlaştırılıyor. Tesettür elbiseleri yasak, gençlerin camiye gitmesi yasak. Para cezasına çarptırılıyor bu gibi durumlarda.
Bildiğiniz İslâm'ı yok etmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Diktatör Kerimov, 1989'dan beri, yani Özbekistan bağımsızlığa kavuşmadan önce Komünist Partisi'nde sekreter olarak görevdeydi.
1991'de bağımsızlığı kazandıktan sonra da cumhurbaşkanı olarak seçildi. Hatta Özbek anayasasına göre iki dönemden fazla, yani on yıldan sonra seçilemez kimse. 91'den bugüne kadar çeyrek asırdır diktatörlükle devam ediyor. Anayasayı kendi aklına göre, işine geldiğince değiştiriyor.
Tabi Rusya, Çin ve Amerika da maalesef uluslararası, insan haklarının da sesi hiç çıkmadı çıkmıyor. Biz de bunu hem başta Türkiye olmak üzere dünya gündeminde tutmak için çaba sarf ediyoruz. 2005 yılında bir katliam yapılmıştı. Biz de hem bu katliam sebebiyle ve Müslümanların bu şuuru bilmesi açısından 4 yıldır faaliyette olan Özbekler Birliği ve Türkistan Birliği derneklerini kurduk. Bu dernekler üzerinden on binlerce kişinin öldüğünü öğreniyoruz Türkistan ve Özbekistan'da, fakat devlet 186 kişinin öldüğünü söylüyor.
-Orta Asya'da hemen hemen bütün devletler bu halde. Yasaklamalar ve katliamlar ard arda geliyor. Orta Asya'daki bu durum neyden kaynaklanıyor?
Rusya zaten hegemonyasını sürdürüyor. İkinci olarak da komünist dönemde görev alan insanlar şimdi de aynı zulmü sürdürmeye devam ediyor. Kırgızistan, Kazakistan da aynı böyle. Özellikle Tacikistan ve Özbekistan'da baskı ve zulümler çok.
Müslüman’a özgürlük hakkı tanınmıyor, İslâm dininin yaşanmasına izin verilmiyor.
Bunun için Müslümanların eğitim faaliyetleri, kültür ve din eğitimi faaliyetleri kaliteli olması gerekiyor. Şuurlandırılması gerekiyor.
Özbekistan'dan Türkiye'ye medrese eğitimi almak için gelen çok kişi var. Burada eğitimini tamamlayıp memleketlerine dönüyorlar. Sindirme politikası ve fiili baskı da her an her yerde... İnşaallah bu zulüm bitecek. Kerimov kızıyla birlikte mahkemelik.
İsviçre'yle mahkemeleri var. Uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanması için başvurularda bulunduk. Tabii Türkiye'nin de bu konuda destek vermesi gerekiyor fakat vermiyor.
-Peki, Türkiye'nin bu konuda destek vermemesinin sebebi nedir?
Türkiye yeni bir sayfa açmak istiyor. Çeçenistan konusunda Rusya ile ilişkisini bozmamak için nasıl ki Çeçenistan'a duyarsız kaldı, burada da aynı politikayı güdüyor. Yani Rusya'daki Türklere bir şey olmaması açısından hem de başka ilişkiler de vardır, bunları korumak açısından ittifakı sürdürüyor Türkiye.
Mesela Geçtiğimiz günlerde Numan Kurtulmuş'un STK'larla bir toplantısı olmuştu. Dedi ki, 2 milyon misafirimiz var ve biz bu kişilere bakmak zorundayız. Fakat Türkistan bölgesinden gelen muhacirlerin sayısı 60 bin kadar, Uygur, Özbek, Kafkasya falan...
Biz 60 bine bakamayacak değiliz. Biz yiyecek ve sağlık konusunda neden yardımcı olmadıklarını sorduk. Yapacağız edeceğiz dediler, daha bir gelişme görmedik. İstanbul'da, Hatay'da ve memleketin birçok bölgesinde arkadaşlarımız var. Özbekistan ve Tacikistan hükümeti kırmızı bülten çıkarıyor arkadaşlarımızın geri gönderilmesi için.
Aynı Türkiye'nin 28 Şubat döneminde olduğu gibi, bu Müslümanları terör suçlusu diye itham ediyorlar.
-Peki, Türkiye'nin tutumu nasıl burada. Mesela Çeçen mücahitler konusunda Türkiye çok kötü bir tavır almıştı, yani teslim etmeler, Türkiye'de uygulanan suikastların önüne geçememesi...
Çeçenlerle ilgili suikastları inşaallah aydınlatılacak. Mahkemeler çok önemli sonuçlara ulaştı. Arkasında nelerin ve kimlerin olduğu belli oluyor.
Özbekistan konusunda da öyle, fakat üç ay önce bize istihbarat geldi ve polisle paylaşıldı, şahısların isimleri verildi. Fakat polis hiçbir şey yapmadı. Burada polisin yaptığı hem ihmal hem de ihanet. Müslüman’a yapılan bir ihanet.
Yine Tacikistan cinayeti; Umarali Kuvatov ve bunun gibi birçok kişi... Muhacirlere gelirsek; ikamet alsalar birkaç ay sonra ülkeden ihraç edilecekler, bu yüzden de mecburen kaçak giriyorlar. Türkiye'de yakalanan geriye gönderilmek için uzunca bekletiliyor ve ardından gönderiliyor.
Şu anda hem Ahmet Davutoğlu hem de daha önceki cumhurbaşkanıyla görüşmemizde şunu öğrendik ki, Özbekistan için özel tavırları var; iade yerine üçüncü sınıf ülkelere gönderiyorlar. Bazen de polis işgüzarlık yaparak "bize ne hükümetten" diyerek iade edebiliyor.
Maalesef aynını yargı da yapıyor. Diğer taraftan Mısır'ı, Suriye'yi gördükleri gibi neden Türkistan'ı, Özbekistan'ı ve diğer ülkeleri görmezden geliyorlar.
-Biz buradan nasıl çalışırsak çalışalım orada bir zulüm var ve bu devam ediyor. Burada da yaşandı. Yine de bir uyanışını bir değişimin içerisine girdiğini görüyoruz. O bölgelerde böyle bir dönüşüm yaşanabilir mi?
Elbette yaşanabilir. Küçük bir kıpırdama bekleyin. Önce ilk yumruğu atan lazım. Bir kıvılcım lazım. Bir lider ortaya çıkarsa gerisi gelir Allah'ın izniyle. Bilirsiniz ki Tunus'ta bir pazarcının eylemiyle Müslümanlar bir nevi hürriyetine kavuştu. Başörtülü gezmek bile yasaktı. Özbekistan ve Kırgızistan için de hakeza bir kıvılcım yeter...
-Doğu Türkistan'ın durumu nedir?
Doğu Türkistan için çok zor. Çin'in baskısı ağır bir şekilde devam ediyor.  İslâm Dünyası bir olursa, İslâm İşbirliği Teşkilatı'nın başına güçlü bir lider gelirse birşeyler olur, ayağa kalkarız. Diğer yanda Suudi Arabistan'da her şey Made in China. Boykot edilse Çin geri adım atıyor Türkistan konusunda.
-Biz bunu ne İsrail'de yapabildik mi, Filistin'de yapabildik mi?
Evet, yapamadık. Belki buradan yapılabilir diye düşündük. Hiç olmazsa ilahi kayıtlara geçsin diye bir çabamız var.
-İslâm Coğrafyasının neresinde olursa olsun, Müslümanlar zulüm görüyorsa orada bizim de vebalimiz var.
Gayretimiz olması gerekiyor. En azından çabalamak. Bir de gözümüzde düşmanları, Amerika’yı, Rusya’yı, Çin’i büyütmememiz gerekiyor. Çünkü Nemrud’u da bir sinek öldürmüştü. Bu iş bizim imanımızda bitiyor. Allah’a inanmamızda, güvenmemizde. Mücadele edersek karşılığını da muhakkak alırız. Yusuf (as)’ın kuyudan çıktığı gibi, kral olduğu gibi…
-Yarınki eylem neyle alakalı?
Müslümanlar Filistin’i, Suriye’yi görüyor fakat  akan kanı görmüyor. İçselleştirmişler artık.
Şunu da söylemek gerekirse, Özbekistan için eylem yaptığımızda Özbekler ve Türkmenler gelemiyor eyleme. Gazeteye ve TV’ye çıkma durumlarında, Özbekistan’da ailelerine baskı yapılıyor. Haliyle böyle de bir sıkıntımız var. Bu gibi baskıdan dolayı hiçbir Özbekli her hangi bir resimde, bir yerde görünmüyor.
-Peki, Suriye mevzusu nasıl biter sizce?
Mescid-i Aksa’yı kurtarmanın yolu, Suriye ve Mısır’dan geçer. Bunun için çabalıyoruz. Eylemimiz de bununla alakalı. Biz Dünya Aksa Haftası ilan ettik. Receb’in her 24-30 günleri arasında Türkiye’de ve dünyada sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Müslümanlar ister aşikâr ister gizli gizli ağlayarak dua etsin, isterse miting, eylem yaparak Suriye, Mısır ve diğer mazlum ülkeleri gündemde tutmak gerekiyor. Suriye Biladü-ş Şam’dır. Biladü-ş Şam denilince Suriye ile birlikte Ürdün, Mısır, Filistin, Irak, Lübnan vs. girer. Buralar ümmetin coğrafyası. Buralar için Müslümanlara engel yoktur. Balkanlardan Ortadoğu’ya, oradan Asya’ya her taraf bizimdir. Biz Müslümanlarındır. Biz buralara gidince mülteciden öte bir muhacir olmalıyız.
Son olarak da Türkiye’nin Uygur Türkleri konusunda bir şeyler yapmasını, yardımlarını esirgememesini diliyoruz.

Baran Dergisi 436. Sayı