Esselâmü Aleyküm.

Nasılsınız?

(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)

İyiyim, iyiyim. Hava da güzel ve sıcak…

İstanbul’da durumlar nasıl?

(Av. Yılmaz, aynı durumların geçerli olduğunu, herkesin “yarın” yâni 7 Ağustos’ta İstanbul Yenikapı’da düzenlenecek ve iktidarıyla muhalefetiyle meclisteki hemen tüm partilerin iştirak edeceği, milyonlarca katılım beklenen muazzam mitinge hazırlandığını söylüyor.)

Bizim insanlarımız nasıl?

(Av. Yılmaz, gönüldaşların hepsinin de iyi olduğunu söylüyor.)

En önemlisi de bu benim için.

Bana soracağınız herhangi bir soru var mı?

(Av. Yılmaz, ABD’nin 15 Temmuz 2016’da askerî darbe teşebbüsünde bulunan Fetullah Gülen’i Türkiye’ye iade edip etmeyeceğini; ayrıca, Carlos’un ısrarla gerekliliğini vurguladığı üzere, Türkiye’nin NATO’yla ilişkilerini kesmesi noktasında şu ânki değerlendirmesinin ne olduğunu soruyor Carlos’a. Bunun üzerine Carlos, “dün” yâni 5 Ağustos 2016 günü –müslümanların, Arabların ve Filistinlilerin düşmanı olmayan bir ülke olan- Brezilya'nın Rio de Janeiro şehrinde başlayan 2016 Yaz Olimpiyatları ile ilgili olarak kısa bir değerlendirme yapıyor ve daha önce de BARAN için teferruatıyla anlattığı çerçevede 1972’deki Münih Olimpiyatları’na Filistinli militanlarca yapılan baskını, şu ân Filistin Devlet Başkanı olan Mahmud Abbas’ın Arafat’tan habersiz olarak finanse ettiğini hatırlatıyor. Peşinden, Gülenci darbe teşebbüsüyle ilgili olarak Av. Yılmaz’ın kendisine sorduğu soruları cevablamaya başlıyor.)


Çıkartılan tutuklama kararı çerçevesinde Türkiye’nin ABD’den Gülen’i iade etmesi talebi… Gülen, Mister Gülen, en doğrusu ve kendisi için asıl söylenmesi gereken olarak Mister “Golem”… Golem, bir tür iblis olarak eski yahudî hikâyelerinde geçen ve bazı yahudi geleneklerine de temel teşkil eden bir kavramdır… Bu bakımdan, kendisine Mister Gülen değil, Mister Golem denmesi daha doğrudur bence.

 (Carlos’un Fetullah Gülen için asıl söylenmesi gereken budur dediği “golem” için, ansiklopedik kaynaklarda geçen bazı bilgiler:

- “Golem, efsanelerde ruhu olmayan, genelde kilden veya topraktan oluşturulan bir canlıdır. Ortaçağda tanrının isimlerinin veya sıfatlarının farklı şekillerde söylenmesi, bu kelimeleri oluşturan harflerin farklı şekilde dizilmesi veya bunların bir kâğıda yazılarak yapılan muska ve tılsımlarla golem oluşturulmasına ilişkin birçok efsane doğmuştur. Bir yahudi efsanesinin kahramanıdır. Yahudi folklorunda golemler genellikle insan şekli verilmiş çamurdan yapılırlar. Ruhları yoktur, zekâları düşük seviyededir, ki golem seviyesi İbranicede “aptal” kelimesinden türetilmiştir.”)
Bu adam, ABD tarafından âşikar biçimde korunmakta ve göstere göstere orada yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik biçimde seçilmiş meşru hükümeti ile adlî ve siyasî otoriteleri ise bu adamın tutuklanıp iade edilmesini taleb etmektedir.

Bu “golem”, Mister Golem, darbe başarısızlığa uğrar uğramaz hemen çıkıp konuşmuş ve darbeyle hiçbir alâkası olmadığı numarasını yapmıştır. Ne var ki, darbedeki rolü gerçektir ve Erdoğan’ın yakın çevresinde bulunanlarla iktidar mevkilerinde bulunanlar da dahil birçok Gülenci rol oynamıştır bu darbede.

Yalnızca Gülenci üst rütbeli subaylar, savcılar, hâkimler, polisler değil, kendilerine kemalist denilen ama benim için sıfatları sabetayist olan ve kendilerini Türk halkının iradesinin üstünde görerek darbeci geleneği sürdürmek ve askerî diktatörlük kurmak isteyen subaylar da vardır bu teşebbüsün içinde. Fakat yarım kalmıştır teşebbüsleri; yenilmişlerdir.

Askerî bir darbe geçmişte hiç gerekli olmuş muydu Türkiye’de, bilemem, Türk gönüldaşlarım ve Türk halkı kendi tarihlerini benden daha iyi bilir kuşkusuz, ancak bugün böyle bir durum yok, darbe vakti değil şu ân.

Türkiye’de seçimlerin gerçekleştiği demokratik bir sistem var. Elbette mükemmel ve o kadar da hazzettiğim bir sistem değil; geliştirilmesi gerekiyor. Fakat ne olursa olsun böyle bir sistem var ve şimdi iktidarda olan seçilmiş hükümet de Türkiye vatandaşlarının çoğunluğunun iradesiyle geldi oraya. Sadece Türklerin çoğunluğunun iradesiyle değil, Müslüman Kürtlerin çoğunluğunun da iradesiyle.

Hem anayasal hem siyasî bakımdan meşru ve kanunî olan Türkiye hükümeti veya Türkiye otoriteleri, Mister Golem’in sınırdışı edilmesini taleb ediyor bugün.

Muazzam derecede ikiyüzlü bu kişi ise, darbe başarısızlığa uğrar uğramaz hemen inkâr etmeye kalktı kendi rolünü. Oysa, Gülencilerin başını çektiği âşikar olan bu darbe teşebbüsünü kendi adamları yapacak da patronlarını haberdar etmeyecek, patronlarının talimatları dışında teşebbüs edecekler buna! Olacak iş değil tabiî.

Bu arada, unutmayınız ki, tutuklananların hepsi Gülenci değildir. Hattâ Gülen karşıtı, Türkiye’ye yeniden askerî bir rejim getirmek ve Türkiye’yi hükümeti bakımından son dönemde girdiği –günden güne daha da güçlenen- İslâmî eğilimlerden uzaklaştırmak isteyen laik sabetayist subaylar da vardır aralarında.

Bu bakımdan ifade etmek gerekirse, gerek şahsı gerek adamları bakımından darbe teşebbüsündeki rolü ve dahli ortada olsa bile, söz konusu darbe teşebbüsünü organize eden mihrak Mister Golem değildir. ABD emperyalizmidir bunu organize eden güç. Yoksa, Gülen’e sempati duymayan kimi subaylar da niçin katılıp rol alsın bu darbe teşebbüsünde? Belli ki, birileri koordine ediyordu bu farklı eğilimli darbecileri ve bu “birileri” de, dünyanın her tarafında kirli işler gerçekleştirmekle görevli bazı ABD özel unsurlarından başkası olamazdı.

Dosya teferruatını bilemem elbette, ancak tahminim o ki, Türkiye’nin Adalet Bakanı ve Türkiye’nin adlî otoriteleri, hiçbir delil olmaksızın önemli bir politik lider olan Mister Golem’in, Mister ABD Golemi’nin –bak bu daha uygun oldu- ABD’den sınırdışı edilmesini isteyecek kadar aptal değildir.

Eğer bazı insanlar birtakım saldırılar düzenlemişse ve ben de bu saldırgan kliğin patronuysam, hâliyle benim de bir sorumluluğum vardır. Ben çevremdeki bazı insanların geçmişte gerçekleştirdikleri iddia edilen eylemlerden dolayı yıllardır tekrar tekrar kanunî takibata uğratılıyorum meselâ Fransa’da. Carlos’un dahli vardır diyorlar bunlarda.

Hain ve en büyük münafık olan Mister ABD Golemi, orada ABD otoritelerinin koruması altında yaşıyor bugün. Sadece Türkiye dahilinde değil, -dünyanın dört bir tarafında- önemli bir rol oynuyor çünkü. Türkiye’nin de içinde olduğu bölgede ise, İsrail’e ilâveten, emperyalistler için en esaslı stratejik pozisyonda bulunuyor çünkü bu adam.

Dolayısıyla, ABD’nin bu adamı korumak istemesini anlayabilirim. Fakat iade sözkonusu olduğunda “ama hiçbir ciddi delil yok elimizde!” demelerine gelince, işte bu kirli bir oyundur.
Şöyle ki, belli ABD kanunları vardır ve dünyanın herhangi bir yerinde herhangi birisi kalkıp da herhangi bir Amerikan vatandaşına saldırırsa veya saldırmak isterse veya sadece böyle bir ihtimal bile varsa, bulunduğu yerden sınırdışı edilip ABD’de yargılanabilir. Üstelik ABD’yle doğrudan alâkalı bir mevzu da olmayabilir sözkonusu hâdise. İş kendisine gelince, ABD kanunları işte böyledir.

Tamam, bu adamı sınırdışı etmek istememelerini anlayabilirim; sonuçta bir ajandır. Üstelik sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada, evet tüm dünyada faaliyet gösteren önemli bir ajandır. Latin Amerika’da, Fransa’da, her yerde açıyorlar o “İslâmî” okullarını. Fransa gibi bu işlere öyle kolay izin verilmeyen bir yerde bile, bir değil, tam iki “İslâmî” üniversite birden açtılar birkaç sene önce. Kaldı ki, Fransız eğitim sistemine de bağlı değil o üniversiteler; kimbilir “kime” bağlı. Yine Fransa’da açılan başka birçok “İslâmî” okul da cabası. Ama bunlardan bahseden yok.
Fransa’daki diğer bazı okullardan ise imamları veya kimi Fransızları atarlar. Niçin? Çünkü polis ajanı değildir onlar. Fakat Gülenciler canları ne isterse yapar. Niçin? Çünkü ABD “öyle” yapmalarını istemiş, Fransız hükümet politikalarının beyni Siyonist Yahudiler desteklemiş, hepsi birlikte Gülencilerin üstünü örtmüş ve kollamıştır da ondan.

(Carlos, Türkiye’deki darbe sonrası kriz ortamında çok sayıda insanın tutuklanmasının normal olduğunu, ancak bir kısmı yanıltılmış ve özde iyi insan olanların –şayet işledikleri suç sabit değilse- adlî süreçte dikkatle süzülmesi, kurunun yanında yaşın da yanmamasına ihtimam gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.)

Türkiye hükümetinin İslâmcı millî politikalarını destekliyorum. Fakat bir şeyi de unutmayalım ki, bağımsız bir ülke değildir Türkiye. Hükümeti ne olursa olsun, NATO üyesi ve ABD emperyalizminin istemese bile mahkumu bir ülkedir bu ülke. Bir NATO üyesi olmak, İsrail’i desteklemeyi de gerektirir aynı şekilde.

(Carlos, aslında şimdiki Rusya’nın da bir zamanlar NATO üyesi olmak istediğini, ancak rejimi ne olursa olsun hem tabiî kaynaklar hem nüfus hem de eğitim seviyesi bakımından ABD’den bile güçlü bir devlet olan Rusya’nın NATO içinde kendisine rakib olacağı korkusuyla ABD’nin bunu kabul etmediğini hatırlatıyor.)

Yoldaş Erdoğan’ın hükümeti, zor ve tehlikeli bazı kararları çok dikkatli, objektif ve pragmatik bir biçimde almak durumundadır. Türkiye Cumhuriyeti, II. Dünya Savaşı’ndan sonra boyun eğdiği emperyalizmin ve siyonizmin boyunduruğundan kurtulmaya ve tam bağımsızlığını kazanmaya bakmalıdır.
Bu süreçte, ABD’nin düşmanı olmasına da gerek yoktur. Kaldı ki, hiç kimsenin düşmanı olmamalıdır Türkiye. Kendisine saygı duyulan, tarihî bir bölge gücü olmalıdır. Öyle başkalarına karşı bir tehdit teşkil ettiği için değil, kalkınmanın, eğitimin, İslâmî inancın bir örneği olduğu için saygı duyulmalıdır kendisine. Öbür türlü, tam bir karmaşa beklemektedir Türkiye’yi.

Size bir şey söyleyeyim:

Tek bir kurşun kâfidir Türkiye’deki rejimi değiştirmeye!..

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı öldürmek hiç de o kadar zor değildir. Amerikalılar ve ajanları oradadır hâlâ. Üstelik iktidarın en yüksek katlarında bulunmaktadır bazıları. Sadece Gülenciler de değil, kendi partisinde, kendi hareketinde dahi kendisinin yerini almaya can atanlar vardır.

Evet, Gönüldaş Erdoğan’ı ortadan kaldırmaya ve rejimi “yukarıdan” ele geçirmeye tek bir kurşun yeter! Türkiye’deki İslâmcı rejimi “aşağıdan” ele geçirmek zordur, ancak “yukarıdan” ele geçirmek kolaydır.

Ben, Türkiye’nin ABD’yle çatışıp ortalığı karıştırması yerine, onları kendi yerlerinde tutmasını ve ABD’nin dışarıdan Türkiye’ye müdahale etmesine izin vermemesini isterim.
Bu vesileyle; ABD, Mister Golem’i, Mister ABD Golemi’ni asla Türkiye’ye iade etmeyecektir. Bundan oldukça eminim. Öbür türlü, ABD tüm dünyada çok büyük bir politik bedel ödeyecektir. Bu çerçevede ABD’ye hizmet eden dünyanın her yanında başka ajanları var çünkü.

Gelmek istediğim nokta şudur:

Türkiye’nin ABD’yle diplomatik ilişkilerini kesmesine gerek yoktur. ABD’yle normal, mesafeli, ticarî ilişkilerini sürdürmeli, NATO’dan çıkmalı ve tam bağımsızlığını kazanmalıdır. Türkiye kendisini bölgesinde kökleştirmeli, tüm dünyayla ticarî ve diplomatik bakımdan iyi ilişkiler kurmalı, taktik bir tavır olmasını umuyorum ama İsrail’le aynı safta yer almak gibi bir yanlışı ise bırakmalıdır.

Tüm bu kararları almak Gönüldaş Erdoğan’a düşüyor. Yoksa, bugünkü her şey geçicidir ve bu arada Kürtlerle olan mesele de âcilen çözülmelidir. Bir devlet kurmaları şu ân için gerçekçi olmasa bile, bir millet olarak tanınması gereken hakları vardır Kürtlerin. Bunun yanı sıra, Türkiye’ye karşı silâh kullanmayacaklarına dair resmî bir anlaşma imzalar imzalamaz, tüm siyasî mahpuslar da Öcalan dahil serbest bırakılmalıdır hemen.

Karamsar değilim, ama iyimser de değilim. Her ân her şey olabilir. Tekrar ediyorum; Gönüldaş Erdoğan’ın başını hedeflemiş tek bir kurşun bile, kendisinin iktidardaki tüm o yıllar boyunca yaptığı iyi işleri imha etmeye yeter. Daha iyi bir dış politika, ama özellikle daha iyi bir iç politika izlemek şartıyla, Türkiye’nin Erdoğan’a gerçekten ihtiyacı vardır.

Gönüldaş Erdoğan’ın, bugüne kadar olduğu gibi, hür seçimler ve kanun yoluyla seçilmeye bundan sonraki yıllar boyunca da devam etmesini umalım. Tüm dinlere ve azınlıklara saygı göstermek kaydıyla, kendisinin hem tarihe, hem de Türkiye içindeki ve komşu ülkelerdeki halklara verebileceği daha çok şey vardır.
Önümüzdeki Kurban Bayramı’nda Mister ABD Golemi’ni kurban ederiz artık. (Carlos gülüyor).

Allahü Ekber.
 
6 Ağustos 2016

Baran Dergisi 500. Sayı