Bunca yıldır icra ettiğiniz öğretmenlik mesleğini bırakıp siyasete atılma kararı almanızın sebebi nedir?
Bu soru bana aday adaylığımı ilan ettiğimden bu yana sürekli soruldu. Bana göre dava şuuru, mesuliyet şuuru belirli bir kalıpla sınırlı kalacak bir şey değil. Yani, bir bakarsınız sanat mecrasındasınız, bir bakarsınız eğitimdesiniz, bir bakarsınız siyasette… Bunların bütünü ile de meşgul olunabilir, zaman zaman biriyle de meşgul olunabilir. Ancak siyasette de olsam başka bir alanda da faaliyet içerisinde olsam, benim asıl alanım eğitimdir. Çünkü eğitim vasıtasıyla insanlar cemiyet ile buluşturulabilir, belirli bir şuura erişilmesinde oldukça önemli bir rolü vardır eğitimin.
Eğitimci olmanızdan yola çıkarak; milletvekili seçilirseniz şayet, eğitim alanıyla alakalı projeleriniz ve fikirleriniz var mı?
Ben 22 yıldır eğitim alanında hizmet verdim ve nesiller yetiştirdim; ama muhatap olduğumuz dünya görüşüne nisbetle yapmak istediklerimizi sadece öğretmenlikle yerine getirmek çok sınırlıdır, bu şekilde sınırlı kalmamalıydım. Allah’ın izni ile ben her alanda eğitime dair mesuliyetimi yerine getirmeye devam edeceğim. Ben zaman içerisinde bir sürü tecrübe yaşadım, yeni şeyler öğrendim ve tüm bunlar bana, dünya görüşüme nisbetle yapmak istediklerimin daha geniş bir alana kanalize edilerek yapılması gerektiğini gösterdi. Hülâsa; yapmak istediklerimi, ferdî çapta değil de sistem çapında yerine getirmek istiyorum. Eğitimde bir sürü eksikler var, düzeltmeler de var, ama bunlar yetmiyor. Etrafınızda gençler var, eğitimciler var ve bunların hepsi belirli bir sisteme isteyerek veya istemeyerek hizmet ediyorlar; bu benim için de geçerli ama ben kendi dünya görüşüm nisbetinde bunu yapmamakta direniyorum. Mesela bir Osmanlıca Semineri’nde “Osmanlıca’yı getirelim güzel ama şu anda eğitim vermekte olduğumuz dil de eksikliklerle dolu, sıkıntılı bir dil” demiştim. Aynı şekilde bir ilçe başkanı bana milli eğitim hakkında “biz bir şeyler yapmaya çalıştık ama beceremedik” gibisinden bir şeyler ima etti, elbette bu eğitim sistemi sözde “milli”, ama esasında “gayrı milli” bir sistem. Sorun buradan kaynaklanıyor. Ben burada gelip sistemi değiştireceğim demiyorum, bu çok iddialı bir söz olur; ama bunun için dünya görüşüme nisbetle cehd göstereceğim. Milli Eğitim’deki eksikliklere de vakıfım, bu eksiklikler ve hatalar zaman zaman eğitim şuralarında da tesbit ediliyor ve belirtiliyor. Sorunları tesbit edip onların üzerine yürümek niyetindeyim. Bu eksiklikler ve hatalar zaman zaman düzeltiliyor veya düzeltilme yolunda çalışmalar var. Müşahhas meselelerden konuşmak gerekirse, üzerine çok tartışılan, kavga meselesi yapılan dershane mevzuu var. Bugün dershaneler kapatılıyor; lakin kapatılan dershanelerin özel okula dönüştürülmesi neticesinde olan yine dar gelirli ailelerin çocuklarına oluyor. Bu özel okulları yine dershanelerden rant elde edenler ellerinde tutuyor ve eğitim üzerinden kurdukları hâkimiyetleri devam ettiriyorlar. Bugün 4 yıl olan ortaöğretim (liselerin) son sınıflarında öğrencilerin okula geldiğini görmek çok zor. Bu son senede öğrenciler üniversite sınavına hazırlanmak bahanesiyle ailelerin okul idarelerinden izin alması neticesinde okula gitmiyor. Okula gitmeyen öğrencilerin büyük bir kısmı ise sınava çalışmak yerine bu izinli günlerini gezerek geçiriyor; anlayacağınız sınava çalışmak bahane oluyor. Müfredatın düzenlenip liselerin son sınıflarında Milli Eğitim tarafından zorunlu dershane eğitimi verilebilir. Bu sadece düşüncelerimizden birisi; bunun gibi birçok tavsiyemiz var. Hülâsa; bir mesuliyet şuurumuz var ve bu şuur nisbetinde alanımla ilgili elimden gelen her şeyi yapacağım inşallah.
Peki AK Parti’den aday adayı olmanızdaki sebeb ne? Klasik bir soru olacak ama, neden Ak Parti?
Diğer partilere nispetle yapmak istediklerimizi daha kolay yapabileceğimiz bir ortama sahip, bu zemini edinmiş olan bir parti. Benim bahsettiğim sorunların farkında olan insanlar var ve bu eksiklikleri giderme yönünde belli bir yere nisbetle çözüm de arıyorlar; ancak bu parça parça oluyor, bütüne hakim olamıyorlar.
Bir de gerek cumhurbaşkanı, gerek başbakan olsun söylemlerinde “70 milyon Büyük Doğu’yu hep birlikte inşa edeceğiz” diyorlar. Sn. Muzaffer Doğan da, “Büyük Doğu inşa edilecekse bu BD-İBDA fikriyatını benimsemiş kadrolarla olur” demişti.
Tabiî ki, benim de söylemek istediğimin hülâsası budur. Büyük Doğu fikriyatı referans olarak ortaya konuldu ve biz de bunun samimiyetine güveniyoruz. O nedenle Muzaffer Hocamın da dediği gibi Büyük Doğu ancak Büyük Doğu-İBDA fikriyatına inanan ferdlerce inşa edilebilir.
Türkiye çetin bir süreçten geçiyor, gerek cemaat mevzuu olsun gerekse muhalefetin hükümete baskıları olsun… Sizce bu minvalde 2015 genel seçimlerinin ehemmiyeti nedir?
Gerek belediye seçimlerinde gerekse de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halk tercihini Ak Parti ve Tayyib Bey’den yana koydu zaten. Burada 17 Aralık’tan sonra bir yol ayrımına girildi ve taraflar, kamplar belli oldu. Aslında benim de Ak Parti saflarında yer almamın sebebi bu mühim mücadelede pay sahibi olma arzusudur. Biz senelerce cemaatin ne olduğunu anlattık ancak bunu duymazdan geldiler, hatta aksine bizi suçlayanlar oldu; ama bugün bizim dediğimiz noktaya gelindi. Belki bunun farkındaydılar ama bu mücadelenin başlaması için uygun zaman şu andı belki de. Bundan sonra bu mücadelenin aynı cehd ile sürdürülmesi gerekiyor, bunun için de birliğimizin daim olması şarttır ve zaten bu mücadele söylemi hem iktidar partisi hem de diğer taraflarca bir samimiyet sınamasıdır.
Teşekkür ediyoruz.
Rica ederim, ben teşekkür ediyorum.