Aşk bağlanmaktır, fanileşmektir ve yeniden var olmaktır. Her daim bir akındır aşk. Şuur sıçramaları içerisinde ulvi olana doğru bir koşudur ve erişmek için güzelleştirmektir kendini ve çevresini. Ve aşk şuurdur, meydan okuyuştur çirkine karşı, defediştir kötüyü, yıkmaktır sahteyi ve elde tutmak için hakikati, türlü çileler ve ızdıraplar içerisinde ölüp ölüp dirilmektir. Aşk kumandandır, üflediği ruhla sevda nedir bilir maşuklar ve sevgilinin ardından nasıl koşulması gerektiğini komuta eder aşk. Aşk sevgili ile sen arasında ki bağdır, samimiyet, sadakat ve aksiyondur. Ve aşk direniştir lanete karşı, şeytana karşı, yeryüzünün en şerli yüzlerine karşı. Ve akıncı âşık olandır, davası olandır, aksiyon doğurandır, gözleri hakikat karşısında körleşen ve Allah ve O’nun dostlarından başkasını gözü görmeyen divanedir, delidir. Âşık bir dilencidir Resul’ün sofrasında, elleri açıktır ve ister hep yaratıcısından… Akıncı âşıktır O’na ve Resulü’ne, pazarlık kabul etmez, tartışmasız ölçü bilir bu aşkı. Bir gün (Hz) Ömer misali dünyanın mesuliyetini türlü cefasıyla çeker, bir gün İbrahim Ethem Misali şanı-tahtı-serveti terk eder, birgün dizlerini kırar ve diz çöküp ilahi lafızları dudakları arasına taşır sessizce.
  Akıncı’nın Ruhunda iki ana cadde vardır birinden gönül köprüleri kurar muhataplarına diğerinden merhamet pınarları akıtır, içinde küfre karşı öfke ve nefrette olan kalpleri ferahlandıran dimağları lezzetlerinden harikulade bir SU’ dur! Akıncı su gibi keyfiyetin malikidir, gerektiği yerde gerekeni yapmak mizacıdır o’nun. Engelleri ve engelcileri eze eze ilerlemeyi pekte sever. Bazen bir çağlayandır dağların zirvesinden bırakıverir kendini aşağıya, bazen bir yağmur tanesidir gökten süzülür gibi iner toprağa, bazen donar, bazen durur, bazen coşar, en sert kayaları yonta yonta kendine yol açtığı gibi en büyük bentleri birike birikte aşmasını bilir. O, damlalardan göle dönüşen su gibi, her biri “fert fert ben diyerek” topluluğa döner.  
Kılıcı keskindir O’nun ve kılıcı çıkar yeri geldikçe kınından. Ve adildir akıncı, ruhunda ki bu iki ana cadde adalet kuşatmasındadır. Merhameti sırlarla gizlidir, zalime nefreti mazluma izzeti getirir Akıncının. Bilir bunu dostta düşmanda. Bu yüzden koşarak gelirler bu pınara, bir gün Şahı Nakşibendî’dir, bir gün Mevlana Halid Bağdadi, bir gün Akşemseddin, bir gün Molla Kasım. Fetihler ve Fatihler peşi sıra gelir gece zahid gündüz Akıncı olanların âlemlerinde. Selahaddin olur Yahudi’nin rüyalarına girer, Sultan Mehmed olur Bizans artığı Batı’yı kâbuslarla uyandırır, Halid bin Velid olur üç bin kişilik ordusuyla yüzbin kişilik orduyu hallaç pamuğu gibi dağıtır.
O hep cephededir ve hiç geri dönmez, geri dönmek nedir bilmez. Üç cephe vardır onun için El, Dil, Kalp… Üçü de fikir emrinde olmalıdır bunu bilir; Fikir El, Fikir Dil, Fikir Kalp. Fikirsiz olmaz ve Mutlak Fikre nisbeten zerre miktarı iyilik bile boşa değildir, bunun şuurundadır Akıncı. Ve O en kıymetlisini Fikir El’i seçer. Çünkü Fikir emrinde kol, Aksiyona dönüşmüş fikir düşkünüdür. Aşkın amelle zirveye çıktığını bilir ve maşuk aşıkından “Aşkını isbat et” emrini duysa verecek cevabı olmayanların aşklarının palavra olduğunu bilir. O Şehadeti Şeyh Said gibi, İskilipli Atıf Hoca gibi, Akıncı Metin Yüksel gibi, Metris Fatihi Sencer Kartal gibi aşkını şahadetle taçlandırmaya meyillidir.
Âşık çilekeştir, müzdariptir. Allah’a vurgun lakin Leyla’nın peşindedir. Tohumu toprağa serpmekte fakat nimeti Allah’tan beklemektedir. Meyveyi beğenmekte fakat şükrü Allah’a yapmaktadır. O sevdalıdır Mutlak olana ve tüm arzusu O’nun istediği gibi olmak ve O’nun tarafından beğenilmektir. Akıncı, mecnun misali Leyla’nın ötesinde ki güzelliğe yol almaktadır, Ferhat misali Şirin’in düğmelerini(sırlarının anahtarlarını) çözerken yanmaktadır. Akıncı aynı zamanda hem Leyla’dır hem şirindir yol veren ER’ine.
Akıncı Bey’dir. Mir’dir, Kumandan’dır. Küfürle cenk halinde sınır boylarında düşmanla göğüs göğsedir. Sıvışana inat, kaçmayı fikir zanneden zenne kılıklılara inat Allah’ın müntakiym ismine sığınarak, Rahman isminden medet umarak, kahhar isminin tecellisine sebep olmak için her daim küfür cephesine karşı akındadır. Çünkü O âşıktır, âşıklar divanedir. Aşk divanelerinin gözü Maşuktan başkasını görmez ki, AKINCI’nın gözü de dünyayı görsün.
 

Baran Dergisi, 259. Sayı