İsmail Uysal 28 Şubat döneminde tutuklandığında 21 yaşında 3 çocuk babasıydı. Şimdi ise 44-45 yaşlarında ve torun sahibi… Tutuklandığından bu yana bir sürü hükümet, kararname ve meclis kararı gördü. Kemalistleri, Ergenekoncuları, Fetöcüleri; eski hükümetleri, yenilerini vesâire… Bugün kaldırılmış olan DGM’lerde yargılandı; yani mahkemenin kendisi yok ve hükümsüz ama hükmü bakî sayılmış… Onun için “Kemalistler” tutukladı, “Fetö’cü”ler cezâ verdi “İslâmcı”lar içeride yatırıyor denilebilir; alınmaca gücenmece yok! Şimdi burada uzun uzadıya çuvaldız iğne hikâyesi sıralamaya da gerek yok değil mi? Mes’ul olan mes’uliyeti neyse yapacak; bizim memleket tersine ehram, habire mes’uller şikâyet ediyor, vatandaşa sıra gelmiyor! Neyse! Yukarıda verdiğim rakamlar arasındaki hesaplamayı yapabilecek çapta olan ve İsmail Uysal’ın niçin hapishanede olduğunu bilmeyenlerin çoğu ister-istemez onun memleket çapında bir suç işlediğini falan düşünecektir. Ben, size bir başka hâdiseyi hatırlatayım da, herhangi bir gazetede yayımlanmış olan ve İsmail Uysal ile ilişkilendirmeyi hayâl bile etmeyeceğiniz hesaplamayı bununla karşılaştırıverin: “Norveç’te 77 kişiyi katleden Anders Breivik 21 yıl hapis cezasına çarptırıldı.”… Breivik’in aldığı bu cezâ Norveç’te en üst sınır; insana demezler mi “sen Norveç’i hangi standartlarda geçtin de hukuk alanında bindirme yarışması yapıyorsun?” Suâlin muhatabı yok ki cevab vereni olsun değil mi? Eh, tabiî, ona cezâ kesenler emekliliğinin tadını çıkartıyor, yerine gelenler de Nasreddin Hoca’nın bir kıssasındaki gibi “buna bylock değmiş ona bylock değmemiş” hesabı karpuz kabuklarını ayıklar gibi mağdur ayıklıyor…

İsmail Uysal’ın ister bir Metalica şarkısı olarak, ister bir Hollywood filmi olarak da hatırlayabileceğiniz “Unforgiven-Affedilmeyen!”suçuna gelince, o da şu: İstanbul’da arkadaşlarıyla sokakta bir dergi satarken gözaltına alındı ve ardından tutuklanmak üzere doğruca DGM’ye... Anlayacağınız, bu hâdiseyi Anders Breivik’e anlatsak adamın kanı donar, nedamet getirmekten çekinmez! Ama o gelip giden hükümetler, ah o habire durmadan çıkan kararnameler hep İsmail Uysalı teğet geçti; keşke teğet geçseydi; onun varlığından bile habersizmiş gibi yapıldı. Ha! Bu kadar acımasız olmaya da gerek yok! Her sene 28 Şubat’a doğru – o da son üç-beş seneyi geçmez!- İsmail Uysal hakkında mırıldanılır gibi oldu; ama tabiri içinde, “gibi”…

İsmail Uysal’a yapılan şey direkt ifadeyle bir kumpastı; hukuk, ayaklar altına alınıp en sert cezâlara çarptırıldı; bu mevzuda verilen cezâların asıl maksadı ise İsmail Uysal’ın kendisi değil savunduğu fikirler ve memleketinin bekâsını düşünmesiydi. Bu uğurda sesini çıkartanın ümüğünü sıkalım, hayatını karartalım cezasıydı ona verilen…

Fatih Turplu