28 Şubat'ın 21. yıldönümüne yaklaşırken, Yeni İnsan Yeni Nizam-YENİN-DER'de devam eden programların bir yenisi dün gerçekleşti. 28 Şubat sürecinde yaşanan zulüm ve haksızlıklara hem şahit, hem mazlum müslümanlar için gönüllü-resmi savunma yapan avukatlardan biri olan Sayan, "28 Şubat Bitti (mi?)" başlıklı konuşmasında, "28 Şubat adım adım gelmedi ki, adım adım bitirilsin?" diye sordu.

BÇG/Batı Çalışma Grubu

28 Şubat sürecinin, Aralık 1995'te merhum Erbakan'ın liderliğini yaptığı Refah Partisi'nin birinci parti oluşuyla başlatıldığını hatırlatan Sayan, Erbakan başbakanlığındaki hükümetin, D-8 başta olmak üzere milli ve manevi değerler alanında attığı adımlar bahane edilerek baskı altına alındığını söyledi. 

1997 yılında 9 saat süren MGK toplantısında dile getirilen "Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı çıkmak, İmam Hatip ve Kur'an kursları açmak, başörtülü kız öğrencilere müsamaha tanımak" gibi gerekçeler esas alınarak yargının brifinglerde aldığı talimatlarla harekete geçirildiğini ifade eden Sayan, dönemin başsavcısı Vural Savaş'ın "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak" suçlamasıyla 1998'de Refah partisinin kapatılmasına dair iddianame hazırladığını ifade etti. 23 Temmuz 1998'den itibaren ise TBMM'de Kur'an öğrenim yaşının 12 yaşından küçük çocuklara yasaklanması, İmam Hatip'lere kota konularak yüksek öğretimde sınırlamalar ve başörtüsü yasağının getirilmesi gibi hadiselerle hatırlanacak bir dönem olduğunu söyleyen Av. Sayan, "En ciddi ve büyük etkiyi uyandıran yapı BÇG adlı Batı Çalışma Grubu oldu" dedi. Sayan, bu yapının o dönemden bugüne kadar etkisi süren 3, 6 ve 1 yıllık periyotlarla birtakım "siyasi suçlar" atfedilerek çok sayıda insanın takip ve fişlemeye maruz bırakıldığını anlattı.

28 Şubat'taki siyasi sürecin "A planı" olarak BÇG, daha sonra FETÖ ile ittifakla "B plânı" olarak devam ettiğini, bugünse "C planı" halinde "bin yıl sürecek" iddialarına zemin ve fırsat kollamaktan vazgeçilmediğini düşünmek gerektiği yönünde uyarıda bulundu.

"Psikolojik Harekât" 

Av. Sayan, o dönem yapılan "psikolojik harekatlar" hakkında şunları söyledi:

"Psikolojik harekatlarla küçük ve dar bir azınlık büyük kitleleleri yönlendirmiştir. Bu, anayasal ve yasal meşruiyet kazandırılarak icra edilmiştir. Meşruiyete her gücün ihtiyaç duyabileceği zorunlu bir husustur. Kurt kuzuyu "suyu bulandırıyor" iddiasıyla yemeyi kafaya koymuşsa bu herhalükârda denenecektir. Anadolu insanını aşağılayan, üniversitelerde, sokakta başörtülü kızlardan tiksindiğini her fırsatta ifade eden, öte yandan bir okulun başörtülü hizmetçisine dokunmayıp "size ancak bu yakışır" demeye getiren zihniyet, eğitim-öğretim hayatında kimin kime yer ve imkan göstereceğini dikte etmek istemiştir. Onlar, ancak kendi iktidarlarıyla "hak ve adil" şekilde Türkiye'de düzenin gerçekleştirileceğini düşünüyorlardı."

"O dönem birçok insan bu zulüm çarkının dişlisi konumundaydı" diyen Sayan, bu zulüm çarkında "dişli" olarak yer alan şahıs ve zümreleri ele almaksızın sağlıklı bir değerlendirme ve ibret alınamayacağını belirtti.

"En Ağır Zulme Maruz Kalanlar İBDA Hareketi Oldu"

Av. Sayan şöyle devam etti:

"28 Şubat'ın vicdanlarda yargılanması için, insanımızı sürü gibi güttüğünü düşünen bir azınlığın yaptıklarının unutulmamasını, unutulduğu takdirde tekrarının her zaman ihtimal dahilinde olduğunun düşünülmesi gerekir. Yaşananlar bizim güçsüz olmamızdan ötürü gerçekleşmiştir. Gücümüzü her alanda yükseltmezsek, zaaflara göz yumarsak, aynı mikrobun daha gelişmiş şekilde bütün bünyeyi saracak şekilde gerekli imkan ve fırsatları kaçırmayacağından emin olmalıyız. Bu noktada herkes kendisini sorgulamalıdır. Ben o dönem her kesimden mazluma avukatlık yapmış biriyim. 28 Şubat sürecinde en büyük zulüm ve mağduriyetlerle karşılaşan kesim, İBDA çevresinden müslümanlar olmuştur. Diğer gruplar geniş veya dar çerçevede hedef alınmışsa da, İBDA çevresinden müslümanlar istisnasız hedef olmuştu. 15-16 yaşında idam ve müebbet hapis cezaları olmuştur mesela? Dolayısıyla, İBDA müslümanları üzerinden tüm müslümanlara karşı psikolojik harekat gerçekleştirilmiştir. İBDAcılar dönemin bilinci ve bilinçaltıydı. Onlara yapılan işkence ve zulumler üzerinden sayısız mesaj verildi. Dil, edebiyat, kültür ve sanat dahil tüm çalışmaları takibata uğradılar, ilgisiz isimler hapsedildi, toplumdan tecrit edildiler. Dönemin sosyal kuruluşları, yurt, vakıf ve dernekler çeşitli illegal baskılara maruz kalırken, dönemin sivrilen generallerinden Erol Özkasnak, "isteklerimizi kabul ettirmek için kapsamlı psikolojik harekat düzenlenmesi gerekir" demiştir."

"Fikirde ve Şahsiyette Sağlam Durmalıyız"

28 Şubat sürecinde hatırlanması gereken unsurlardan biri de dönemin basın ve medyası olduğunu söyleyen Av. Sayan şunları söyledi:

"Televizyoncu Reha Muhtar'ın haber tarzı, sunumu ve ses tonu buna örnek gösterilebilir. Konya'da bir İHL öğretmeninin İstiklal Marşını "ilahi tonunda" okuduğu için haber yapmış, okuyan öğretmenin "vatana ihanet eden millet düşmanı biri" olduğu yönünde telkin ve yorumlarda bulunmuş, sözkonusu öğretmen kendini savunurken böyle bir kasıt içinde olmadığını anlatırken, milletin gözü önünde gözyaşları dökmüş ve bir başka psikolojik baskı amacına ulaşmış oluyordu. Gazeteler yargısız infazlar yaparken, kişi işlemediği bir fiilden sorumlu gösterilirken, birçoğu bu psikolojiyi kaldıramazken, öte yandan "çok karakterli" adamlar olarak bilinenler, "yanlış anlaşılma var" gibi basit savunmalara başvuruyor, zulüm işleyenler cesaretlendiriliyor, zulme uğrayanların ise cesaretinin daha çok kırılmasına yol açılıyordu. Bu ibretlik hadiseleri unutmamalı, fikirde ve şahsiyette sağlam durmalıyız." 

"28 Şubat Adım Adım Gelmedi ki Adım Adım Bitirilsin?"

28 Şubat zulmünün adım adım değil, bir günde harekete geçtiğini iddia eden Av. Sayan, gereken karşılık verilmediği takdirde oluşturduğu yaralar kapanmayacağı gibi, suçlu ve sorumlularına ümit verileceğini ifade etti. Bu durumu, "ev sahibi olmadığı halde kiralık tuttuğu mekana ev sahibiymiş gibi masraf ve emek sarfeden" birinin haline benzeten Av. Sayan, o dönem müslümanlara sahip çıkmayan "sol kesimden aydınlar"ın da akılda tutulması gerektiğini, oysa bugün gerçek yüz ve hatlarıyla ortaya çıkan birçok isme o dönemi takip eden süreçte dahi fazlasıyla prim tanındığına dikkat çekti. Sayan şu uyarıda bulundu: "Bugün siyasi etkisi kalkmış olsa da, "bitti" diyenlerin halen süren yaraları görmesi ve sarması gerekir. 28 Şubat sürecinin psikolojik etkisi altında şekillenen bir kafa hüküm sürüyorsa ve hâlâ cezaevinde müslümanlar olduğu halde harekete geçilmiyorsa 28 Şubat bitmemiştir."

Baran Haber