Rahman ve Rahim olan Allah’a sonsuz kez şükürler olsun ki, mukaddes mabedimiz Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ismiyle 86 yıl sonra resmen ibadete açıldı. Bu tarihî karar dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Müslümanlar arasında küçük bir kesimde oluşan ufak çatlak sesleri ve kaygıları göz ardı edersek, Ayasofya Camii’nin asıl hüviyetine kavuşması İslâm dünyasında büyük coşkuyla karşılandı.

Böyle kritik kararların alındığı zamanlarda sıkça kullanılan kalıp bir ifade vardır; “Zamanlama manidar!” diye. Aynı ifade bu durum için de geçerli. Özellikle tüm dünyanın pandemi gibi zor bir süreçten geçtiğini göz önüne alırsak, üstüne bir de Müslüman coğrafyanın bölünmüş, dağılmış, umudunu yitirmekte olduğunu da eklersek bu kararın tam yerinde ve zamanında alındığını idrak etmek hiç de zor değil.

Ayasofya Camii, üzerimizdeki ölü toprağı bir kez daha silkeleyecek ve bizi biz yapan değerleri bir kez daha cümle âleme haykırarak şanlı tarihimizden aldığımız güçle istikbal mücadelemizde bizlere motivasyon kaynağı sağlayacaktır. Ayasofya’dan okunan ezanlar günde beş defa sinmişliğimizi, pısırıklığımızı, aşırı kaygı ve korku hâlimizi Zülfikar misali paramparça ederek ecdâd torunlarına Muhammedî dik duruşu ve istiklâl aşkını bıkmadan usanmadan kıyamete kadar telkin edecektir.

İtiraf edelim ki, böylesi bir sarsılmaya, silkinmeye ve şefkat tokadına o kadar ihtiyacımız vardı ki. Biz ki asırlar boyu din, dil, mezhep, inanç, etnisite ayrımı gözetmeksizin üç kıtada adalet ve merhametle hüküm süren fetih medeniyetinin varisleriyiz. Bizlere küçük düşünmek, ufak hesaplar peşinde koşmak, mal-makam-şehvet kıskacında boğulmak yakışmaz! Bizlere insanlığın mazlumlarını sahiplenmek, Ümmetin derdini yüreğimizde hissederek çözümler üretmek, kökleri maziye uzanan ve sınır tanımayan medeniyet hülyamızı tekrar filizlendirecek çabaların peşinde olmak yaraşır. Ayasofya Camii 86 yıllık bir aranın ardından bizlere tekrar “Vira Bismillah!” dedirtti hamdolsun.

Bu kararın Batı dünyasındaki yankıları da elbette ki olumsuz şekilde vuku buluyor. Türkiye bu konuda kendi durumunu çok iyi anlatmalı. Bu kararla beş asırlık caminin aslına döndürüldüğünü, Hristiyanları rencide edecek hiçbir amaç güdülmediğini, açık, şeffaf ve samimi biçimde anlatmalı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun hakim olduğu topraklardaki Türk mimari eserlerini ülke ülke gezerek araştıran Yüksek Mimar Yılmaz, 18 ülkede cami, mescit, tekke, türbe gibi 329 Türk mimari eserinin kiliseye dönüştürüldüğünü tespit etti. Sadece bu veriler bile bizlere savunma hakkı verir. Her ne kadar haklı olsak bile, özellikle Avrupa’da yaşayan Müslüman kardeşlerimizi düşünerek Batı dünyasına meramımızı kırmadan, dökmeden, uygun üslupla anlatmalıyız.

Balkanlarda ‘Ayasofya Camii’ Sevinci

Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılması tüm Balkanlarda büyük bir coşkuyla karşılandı. Bu bağlamda Kuzey Makedonya’daki merkezi camilerde cuma namazı öncesinde Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin açılması vesilesiyle şükür secdesi yapıldı ve dua edildi.

Üsküp Murat Paşa Camisi vaiz ve hatibi Süleyman Baki’nin Anadolu Ajansı’na yapmış olduğu değerlendirmenin şu kısmı, biz Balkan Müslümanlarının halet-i ruhiyesini en iyi şekilde ifade ediyor:

“Üsküp’teki Mustafa Paşa, Murat Paşa, Yahya Paşa, İsa Bey, Alaca Camisi, Sultan Murat, Prizren, Manastır, Saraybosna, Belgrad ne ifade ediyorsa, buradaki camilerin, bunların tac-ı şahı Ayasofya’dır.”

Ayrıca, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ayasofya Camii’ne atanan 3 imam ve 5 müezzinden Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp kökenli Hafız Alpcan Çelik’in müezzin, Bosna Hersek kökenli Hafız Ferruh Muştuer’in ise imam olarak atanması bizleri ziyadesiyle sevindirmiştir. Bu karar Anadolu – Rumeli hattında yüzyıllardır dokunan muhabbet bağına bir ilmek daha attı.

Peygamber Efendimizin müjdesine nail olan Fatih Sultan Mehmed Han ve muzaffer ordusunun fethettiği İstanbul’un fetih sembolü Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılmasına vesile olan başta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve bugüne kadar Ayasofya’nın aslına rücu etmesi için mücadele veren tüm kurum ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum.

Allah, emeği geçen herkesten razı olsun.

Üsküp’ten dualarla. Allah, Türkiye’mize zeval vermesin.

Baran Dergisi 707.Sayı