86 yıllık esaretinin ardından 24 Temmuz 2020 Cuma günü Ayasofya tekrar ibadete açıldı. Müslümanlar akın akın Ayasofyaya yürüdü. Türkiye ve İslam âleminde kalbler birleşti, diller aynı seda ile gökleri inletti: Allah En Büyüktür.

Aslında bu tarihî güne tanıklık etmeyi istememe rağmen kalabalıktan ve mâlum salgın hastalık nedeniyle katılmayacaktım. Ancak Cuma sabahı, gönüldaşım İbrahim Tatlı aradı, “Abi ben Yenikapı’da metrodan indim, Ayasofya’ya ulaşmaya çalışıyorum, Çemberlitaş tarafında seccademi serecek bir yer arıyorum.” dedi. Ben de cevaben, “Şimdi yola çıksam, vapurla karşıya geçsem nasıl olur?” dedim. Tatlı, “Eminönü’nde bir yerde kılarsınız herhalde!” diye cevap verdi. Yola koyuldum, yolda da benim gibi niyetlenen tanıdıklarla karşılaştım. Dört arkadaş Ayasofya’ya doğru yürümeye başladık. Gülhane parkına yaklaşmışken, cemaatin yollara oturduğunu gördük, biz de cemaatin arkasına, asfaltın üzerine seccademizi serip Allah’a şükretmeye başladık. Karşımda Gülhane parkının Osmanlı’dan kalma surları, önümde, arkamda, sağımda, solumda ilahî neşe ile dolan müminler, dillerde tekbir, seccadelerimizin üstünde bekliyoruz. Öğlen sıcağı ve güneş tepemizde. Güneşten bunaldığım bir an, arkadaşlardan Murat beni duvar dibinde bir gölgeye davet ediyor. Ancak Ayasofya tarihi bir gününü yaşıyor ve Cuma namazı da uzuyor. Biz, merkezle birlikte hareket etmek için sabırla bekliyoruz. Önümüzden namazı bir şekilde kılıp geri dönenler geçiyor ancak biz Ayasofya-i Kebîr Cami-i Şerifi ile telefon bağlantısı kurmuşuz, onlara tâbi olmakta ısrarcıyız. Ve öylede oluyor, bir saat gecikmeli de olsa onlarla beraber namazı kılıyoruz. Merkezdeki namaz görüntülerini telefondan takip eden arkadaşların tekbirlerle yönlendirmesiyle bu ibadetimizi yerine getiriyoruz. Mânâsı büyük bir günü yaşıyoruz.

Ayasofya’da ilk Cuma namazında secdeye varırken heyecanlanıyorum, Ayasofya’da bir asıra yaklaşan bir zamandan sonra ilk defa Allah’a karşı secdeye vardığımız aklıma geliyor. Ayasofya’da Allah’a yapılan bu ilk secde ne kadar mânâlı!.. Allah Resulü’nün, “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!..” müjdesine nail olan Fatih’in ve fethin sembolü Ayasofya, Cumhuriyet rejimi ile laiklik-batıcılık prangasına mahkûm olup bugün özgürlüğüne kavuşmuş olması hakikaten yeniden fetih gibi. Âdeta 1453 fetih coşkusuna iştirak eder gibi olduk. Arada 5,5 asır olsa bile ruhları bir olanlar birleşirler.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ