Selâm ile…

ABD işgalinden sonra Irak’ta Müslümanlar üzerindeki zulüm bir türlü son bulmadı. Hâlâ tüm şiddetiyle sürüyor. Elbette bu zulme karşı Saddam Hüseyin’in şehadetiyle yer altına çekilen Irak kadrosu da bir takım faaliyetlerde bulundu. “Arap Baharı”nın Suriye’ye sıçraması ve ülkede isyanın baş göstermesiyle, Irak iç savaşının Suriye’ye doğru yayılması sağlandı. Her ne kadar bugün ayrı ayrı telaffuz ediliyor ve meseleler Suriye özelinde konuşuluyor olsa da savaş, Irak ve Suriye cepheleri birleştirilmiş şekilde devam ediyor.

Malûmunuz Suriye’de bir cambaza bak oyunu oynanmaktadır. Üretilen IŞİD paranoyası üzerinden Müslümanların bulunduğu bölgelere karadan ve havadan operasyonlar düzenleniyor. IŞİD bahanesiyle Müslümanlara uygulanan zulüm meşrulaştırılıyor. Bu operasyonlarla bölgede bulunan Müslümanlar katlediliyor, işkenceye maruz bırakılıyor ve yurtlarından sürülüyor. Müslümanların çıkarıldığı bölgelere Şiiler, Nusayriler ve PYD’ye bağlı Marksist Kürtler yerleştirilerek demografik yapı değiştirilmek isteniyor. Bu sayede üç parçaya bölünmüş bir Suriye’nin inşasına zemin hazırlanmaktadır. Herkesin gözü Suriye’nin üzerindeyken, Irak’ta İran’ın Devrim Muhafızları benzeri Amerika destekli bir oluşum vasıtasıyla Müslüman katliamı gerçekleştiriliyor. Burada da Suriye’de uygulanan operasyonun bir benzeri uygulanmaktadır. Şu anda Şii milisler Felluce’de Müslümanları katletmektedir. Operasyonlar Felluce ile sınırlı kalmayacaktır. Felluce’de yaşananlar Musul’da yapılacak daha kapsamlı bir katliamın habercisi mahiyetindedir. Hedef, tüm Irak’ın bir “şii ülkesi” haline getirilmesidir. Şiiler, bu hedefe varabilmek adına herkes ile işbirliği yapmaya hazırlar. Bu gayreti küçümsemeyin: Safevîlere kadar İran, Müslüman bir ülkeydi. Şimdi aynı hadise, 5 asır sonra Irak’ta tekrarlanmak isteniyor.

Batılılar ise, söylemde anti batıcı, ama eylemde gayet iyi anlaşılabileceğini defalarca isbatlamış olan şiilerin Ortadoğu’ya hakim olmasını istiyorlar. İslâm ile hesaplaşmayı bu sapık fırkanın eliyle yürütmek arzusundalar. Biliyorlar ki bunlar İslâm topraklarına hakim olurlarsa, kendileri için hiçbir tehlike kalmayacak. Plan büyük, oyun şeytanî… Bu hesaplaşmanın bir tarafında Müslümanlar bulunurken, karşısında İslâm’dan kopmuş sapık fırkalar ile ABD, Rusya, Avrupa ve her nev’i küffardan müteşekkir şer ittifakı bulunmaktadır.

Suriye meselesinin gölgesinde kalan/bırakılan “Irak’ı Şiileştirme Operasyonu”nu ehemmiyetine binaen bu hafta kapağımızda işliyoruz. Ömer Emre Akcebe, kapak mevzumuzu manşetimizle aynı başlığı taşıyan yazısında işledi.
Geçtiğimiz hafta Türkmendağı, Rusya, İran, Suriye ve PYD koalisyonu tarafından ele geçirilmiş ve mücahidler tarafından başlatılan yeni bir operasyonla bazı bölgeler geri alınmıştı. Bu mesele ile alâkalı olarak Yılmaz Bilgen ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), İngiltere’den ABD ve Türkiye’ye “Dünya Gündemi”ni değerlendiriyor.

Fatih Turplu bu hafta, din büyüğümüz “Necib Fazıl”ın ismini işittiği andan itibaren saldırmayı adet edinmiş bir müfteriden bahsediyor. Yazısının başlığı “Kadir Mısırlıoğlu’nun Kaşıntısı Ne?”

Ramazan’ın 13. günü Baran ve Aylık dergilerinin Kasımpaşa’da bulunan ofisinde bir iftar ve okur buluşması programı tertib edildi. “Allah’ın eli topluluk üzerindedir” hakikati mucibince bereketli geçtiğini düşündüğümüz iftar ve okur buluşması programı ile alâkalı Kâzım Albay’ın “Baran ve Aylık Okurlarıyla Buluşma” başlıklı yazısını dergimizde bulabilirsiniz.

Fahri Özcan, “Ramazana Derin Tarafından Bakmak Lâzım” diyor.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun her şeyin birbiriyle olan alâkasını ortaya koyduğu eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 318. sayısının alt başlığı “Taze Haber”…

Abdullah Kiracı, bu hafta “Osmanlı’da Para Vakfı Tartışmaları”nı işliyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle.