Selâm ile…

Türkiye, artık mutad hâlâ gelen saldırılardan birine daha milâdî yılbaşı gecesi maruz kaldı. İstanbul Ortaköy’deki bir gece kulübüne giren saldırgan tarafından makineli silahla 39 kişi öldürüldü, 69 kişi de yaralandı. Saldırganın geldiği gibi taksiye binerek kaçması, saldırının gerçekleştirildiği mekân ve zaman ile saldırı sonrasında yapılan İslâm karşıtı propaganda ise eylemin profesyonelce hazırlandığını ve memleketimizin sinir uçlarına temas etmeyi hedeflediğini gösteriyor. Bizim işleyeceğimiz mesele ise bu saldırının ardından, İslâm’ın ne olduğundan bîhaber zümrenin, buldukları her fırsatta olduğu gibi yine İslâm’a saldırması…
İstiklâl harbinde madde planında kurtulan Müslüman Anadolu, daha sonra mânâ planında helak edildi. Hayvandan aşağı Batı taklitçiliği ile Batı’nın bile yapamayacağı bu millete revâ görüldü. Kemalist darbenin Batı adına en önemli çalışması, Batılılaşma ve modernleşme kisvesi altında kof nesiller yetiştirmekti. Böylece İslâm ile şereflendikten sonra mânâsını bulan ve dünyaya nizam veren milletimizin yeni bir hâkimiyet devresinin açılması önlenecekti. Bu gayeye matuf bir şekilde İslâm’ı bu topraklardan silmek için inkılap görünümlü “inkilaplar” gerçekleştirildi. İnsanımızın idrakini iğdiş edip mankurtlaştıran eğitim sistemi, köklerinden koparmaya çalışan kılık kıyafet, dil ve harf devrimleri, inancından (İslâm’dan) uzaklaşmasını telkin edici propagandalar ve yoğun baskılar… Tıpkı ılımlı İslâmcıların, Haricî zihniyetlilerin ve her nev’i mezhepsizin yaptığı gibi İslâm ile alâkası olmayan bir İslâm algısı zihinlere zerk edildi.

Sokaklarda tiner çekenlerden alkol, uyuşturucu ve kumar batağına saplanan insanımıza, faiz girdabında iktisadî sıkıntı yaşayan ailelerden ahlâkın ne demek olduğundan bîhaber gençlerimize kadar milletimizin bu hâlde olmasının baş müsebbibi Kemalizm belâsıdır ve arzu ettikleri kof nesilleri yetiştirme projesini büyük ölçüde başarmışlardır.

Kemalist devrim kof nesiller yetiştirdi yetiştirmesine de, insanımızın büyük çoğunluğunu köklerinden koparamadı. Allah, peygamber ve İslâm dendiğinde Müslüman Anadolu insanının kanı canı pahasına mücadele sergilediği iklim yeniden oluştu. Dolayısıyla yaklaşık yüz yıl sonra ikinci kez Batı emperyalizminin desteklediği bir takım saldırılara maruz kalıyoruz. 2015 senesinde 2017’nin başladığı demlere kadar 36 silahlı ve bombalı saldırıya muhatap olduk; bu saldırılarda toplumun her kesimi hedef alındı.

Elbette nesebinde yahut mezhebinde bir bozukluk olanlar, bir de Kemalizm’in propagandasına maruz kalınca azılı İslâm düşmanı olmaktan memnun ve şerefsizce İslâm’a saldırarak yaşamaya devam ediyorlar. 90 küsur yıldır olduğu gibi her fırsatta İslâm’a ve Müslümanlara saldırıyorlar; hatta bugünlerde sahip oldukları sistemin ellerinden gittiğini gördükçe kudurmuş köpek gibi salyalar saçıyorlar. Hıristiyan desen değil, Yahudi desen değil, Müslüman desen hiç olmayan bu zümrenin esasında artık irapta mahalli kalmadı. Ancak bir Müslüman olarak yine de onları buradan uyaralım: Bu milletin sabrını biraz daha zorlarsanız15 Temmuz’da tankları ezip geçen bu millet sizi de ezip geçer ve çok inandığınız, güvendiğiniz ve özendiğini Batı da sizi kurtaramaz. Bizden söylemesi…

Memleketimizin hâli pür melâli ve yeni bir savaş içerisinde olduğumuz ortada… Kemalizm’in artıkları hâlâ yerli yerinde dururken bu savaşta muvaffak olmamız ne kadar mümkündür? Her türlü ahlâksızlığı, pisliği ve ihaneti üreten zaten bu bataklık değil mi? Evet öyle ve bu bataklık kurutulmadan muvaffak olmamız mümkün değildir. Bu bataklığı kurutmanın yolu da, sürekli ama sürekli söylüyoruz, hainleri ayrıştırıp içte birliği ve müşterek bir idrak zeminini tesis edici bir fikre nisbetle müşterek bir gaye etrafında hareket etmekten geçer. Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde ne saldırılar durur, ne de saldırın hedefi olan toplumumuz devlete güvenerek hayatını sürdürür.
Kapağımızda bu meseleyi işledik ve Kemalizm’in neticesinde oluşan tablolardan birkaç kare ile “Başımıza Ne Geldiyse İslâm’ı Hâkim Kılmadığımız İçin Geldi” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Bu Saldırıları İkinci Kez Yaşıyoruz” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe ele aldı.

Kâzım Albay, Türkiye’nin kanını emen Batıcı oligarşik zümreyi ele alıyor. Yazısının başlığı “TÜSİAD Vesayetinden de Kurtulmalıyız!”

Fatih Turplu, etrafında birçok tartışma olan fakat bir türlü aydınlatamayan bir soruya cevap arıyor: “Bulgar Kralı III. Boris’i Kim Öldürdü?”

Çakal Carlos (Salim Muhammed), bu hafta Ortaköy baskınından bahsediyor. Yazısının başlığı “Yeni Yıl Mesajım ve Ortaköy Baskını”...

Bu hafta Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Kerem Alkin ile dünya ekonomisinin içinde bulunduğu çıkmazı ve Türkiye ekonomisinin durumunu konuştuk. Alkin’in “Dünya Ekonomisi İflasın Eşiğinde” dediği röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri Ölüm Odası B-Yedi 346. Bölümüyle devam ediyor. Alt başlığı, “Kadın (Kelimeler Arası)”…

Abdullah Kiracı, bu hafta iktisad ilminin ehemmiyetli meselelerinden “Üretim ve Tüketim” mevzuuna giriş yapıyor.

Gülçin Şenel, okuyucularıyla buluşan “Akademya’nın 3. Dönem 1. Sayısı”nı ele alıyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

İntikam hissiniz dâim olsun…