Selâm ile...

28 Şubat’ın yıldönümünde, 28 Şubat da dâhil tüm darbelerin mimarı ve icracısı darbeci Kemalistlerin “Hürriyet”inde yayınlanan “Karargâh Rahatsız!” manşeti, amiyane tabirle gündeme bomba gibi düştü ve bu hafta ele almayı planladığımız kapak mevzumuzla örtüşüverdi. “İti an, çomağı hazırla!” derler ya atalar, tıpkı bunun gibi, Kamal ve arkadaşlarının memleketin başına geçirdiği Kemalizm’in Türkiye’deki darbelerin anası olduğunu ele alacaktık. Hürriyet isimli bir çok devrin tetikçiliğini yapmış ve bünyesinde her dâim Allah düşmanlarını barındırmış bir gazetenin, 15 Temmuz gibi bir darbe teşebbüsünün Müslüman Anadolu Halkı tarafından püskürtülmesine bile aldırmadan hâlâ “Karargâh Rahatsız!” diyerek dişlerini gösterebilmesi, bizim kapak mevzuumuzda ele aldığımız hususun ne kadar esaslı bir mesele olduğunun da ayrıca delili oldu...

1908’de cennet mekân Ulu Hakan Abdülhamid Hân Hazretleri’nin ha’l edilmesiyle başlayan süreç İstiklâl Harbi sonrası “Türk’ü madde planında kurtardıktan sonra ruh planında helak edici” bir döneme terk edilmiş, sonrasında ise devre devre en ufak bir millî teyakkuza karşı en ağır darbe, sürgün ve cezalar müessesi hâlinde Müslüman Anadolu Halkı’nın tepesinde kasırgalar kopararak kendini göstermiştir...

İttihat ve Terakki azgınları taklit, yalakacılık, komitacılık ve İslâm düşmanlığını kendi damarlarında dolaşan bir kan saymış ve bu irin yüklü kan, devre devre Batı uşaklığı kokteyli ile beslenerek 1908, 1909, 1913, 1923, 1950, 1960, 1961, 1971, 1980, 1997, 2007 ve 2016’da kendini göstermiştir. Uzak döneme nisbetle Kanûni devrinde başlayan bu topraklardaki çöküş, yakın döneme nisbetle 1908 darbesiyle tamamen millî hüviyetini kaybederek Üstad Necip Fazıl’ın tabiriyle “ihanet taktiği, hiyanet karargâhı, dalâlet ocağı, küfür yolu, ruh mezbahası” hâline gelmiştir... 1908’den 2016’ya, bugün “Karargâh Rahatsız!” diyen tiplere kadar uzanan bir genişlikte, bahsettiğimiz irinli habis kanı taşıyan ve kökünden kesilmesi elzem bir Allah düşmanı, memleket düşmanı damar... Bunun ismi, cismi ve bir küfür sembolü hâlinde tüttürdüğü mânâ ve bu mânânın remzleri bellidir; hükümet ve devlet yetkilileri bahis mevzu küfür ideolocyasının yerine kendi ideolocyasını/inanış biçiminin ne olduğunu koymak zorundadır!

Bugün Fetullahçı Örgüt ile mücadele kapsamında onlardan boşalan koltukları Kemalistlere terk ederken her şeyin bir evet yahut hayır kampanyası etrafında şekilleneceğini zannetmek ancak ve ancak siyasî körlükten ibaret bir hâl arz eder... Bu mesele etraflıca halledilmediği müddetçe “karargâh”ların rahatsızlığa sürecek, çıbanlar her dâim olacaktır! Politik arenanın oldu-bittileri ve bürokrasinin yorgun işleyişini bir tarafa bırakıp, memleketimizi Batıcı efendilerine peşkeş çekmek isteyen bütün işbirlikçi unsurlara  asıl MİLLET’in ne kadar RAHATSIZ olduğunu hatırlatacak ve bütün işleri hall ü fasl edecek-hepsini müsbet bir neticeye bağlayacak irade nerede?
Kapağımızda bu meseleyi ele alarak “Türkiye’deki Darbelerin Anası Kemâlizm’dir!” manşetini kullandık. Kapak yazımızı ise Ömer Emre Akcebe “Yahudi’den olma İngiliz’den doğma Kemâlizm!” başlıklı yazısında ele aldı.
Fatih Turplu, bu hafta “İroni’nin Daniskası, Melodram’ın Dibi: 28 Şubat’ı Anma Keyfisi” başlıklı yazısıyla dergimizde...

Kâzım Albay, 24 Şubat Cuma günü Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan gönüldaşlarımız Ethem Köylü, İsmail Uysal, Cemil Şahin, Turan Bartın, Ali Acar ve Yavuz Arslan ile görüştü.. Yazısının başlığı, ise “Cezaevindeki Gönüldaşları Ziyaret”...

Çakal Carlos (Salim Muhammed) bu hafta, “ABD’nin Saldırgan Emperyalist Sistemi” başlıklı yazısında ABD’nin başta Müslümanlar, Rusya ve Çin’e yönelik politikalarından bahsediyor.

Vehbi Kara, “Denizcinin Günlüğü” başlıklı yazı dizisinin sekizinci bölümüyle dergimizde.

Bu hafta Gazeteci-Yazar Ahmet Ay ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Ahmet Ay ile 16 Nisan’daki referandum sürecini değerlendirdik; alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Abdullah Kiracı iktisat mevzuuyla alakalı yazı dizisine devam ediyor; geçtiğimiz hafta İngiliz iktisadının ehemmiyetli şahsiyetlerinden David Ricardo hakkında bir yazı kaleme almıştı. Bu haftaki yazısının başlığı ise “Ricardo ve Malthus”...

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kâinat planını farklı bir veçheden ele aldığı eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 354. bölümünün alt başlığı “Celal Sılay (Bahs-i Müşterek)”...

Fahri Özcan, “Batı Cephesinde Yeni Bir Şeyler Var” başlıklı yazısında başta Almanya olmak üzere Avrupalı zihniyetini ele alıyor.

Osman Temiz’in epifiz bezi ile alakalı yazısı devam ediyor: “Epifiz Bezi veya Beyin Epifizi Çerçevesinde -IV-”...

Dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle.

Allah’a emanet olun...