Selâm ile…
Osmanlı Devleti, Barbarlığıyla malûl Batı adamına ilk ciddi, şuurlu ve sistemli karşı oluşu, yüreği Hakk aşkı ve vecdiyle çarpan şahsiyetlerin liderliğinde, merkeze “adalet” mefhumunu almak suretiyle gerçekleştirmiştir. İmparatorluk, devlet ve toplumun, aslî olarak Kanunî Sultan Süleyman devrinden sonra kendini yenileyememesi ve biraz da haddinden fazla olan merhameti sebebiyle, tek vasfı canavarca saldırmak olan Batı tarafından parçalanmıştır.

Bu çöküşün ardından, İslâm dünyasına yapılan ahlâksız ve acımasız taarruz hiçbir vakit kesilmedi. Gerek maddî, gerekse manevî cihette vukû bulan binbir türlü saldırıda Müslümanların canı, malı, ırzı, ilmi, dili ve hepsinden önemlisi dini; hülasa aklınıza gelen her türlü hakkı ve hususiyeti tahrip edilmek ve ortadan kaldırılmak istendi. Müslümanlar maddî açıdan olanca zarara uğratılsa da, dinlerinin ve imanlarının ifsad edilmesine müsaade etmediler.

İnsanlık tarihi kadar eski olan Doğu-Batı kutuplaşmasında, Batı’nın hâkimiyeti ele almasıyla başlayan, hem Doğu’yu hem de Batı’nın kendi insanını hedef aldığı pervasızca akın hâlâ sümektedir sürmesine ama; Batı’nın Doğu’dan apardıklarını tahrif etmek suretiyle tenakuzlara boğarak tesis ettiği dünya düzeni de kökünden çatırdamaktadır. Bugün hem Doğu hem de Batı, kurtarıcı fikrin hâkimiyetini; kurtarıcıyı ve kurtulacağı günü dört gözle beklemektedir.

Böyle bir demde tüm gözler, yukarıda da bahsettiğimiz gibi barbarlığa karşı ilk ciddi, şuurlu ve sistemli karşı oluşu gerçekleştiren Osmanlı devletinin merkez üssü, Hakk’a teslimiyetin mekânı Anadolu’ya çevrilmiş vaziyette. Başta İslâm âlemi olmak üzere tüm mazlum milletler, “adalet” mefhumunu mihrakına alacak Anadolu merkezli yeni dünya düzenini gözlemektedir.

Tanzimat’tan bugüne, Batı’nın destek ve manipülasyonlarıyla, Müslümanları madde ve mânâ planında helâk etme gayesine matuf adımlar milletimize inkılap diye yutturulmuş, bu sahte inkılapları gerçekleştiren sahte kahramanlar türetilmiştir. Bugün ise Anadolu başta olmak üzere İslâm dünyasının, kendisini tüm benliği ile Allah ve Resûlü dâvasına adamış, ondan başka hiçbir şeyi düşünemeyen ve başka hiçbir tarafa bakma kudretini kendisinde göremeyen, gönlü yalnız o dâvanın selâmeti için yanıp tutuşan gerçek kahramanlara ihtiyacı var; bir de dâvayı şahsiyetinde iğne ucu kadar dahî boşluk bırakmayacak şekilde bir manto gibi kuşanmış bir liderin önderliğinde, Allah ve Resûlü’nün işaret ettiği ölçüler çerçevesinde Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat’e nisbetle teşekkül ettirilecek olan devlete…

Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “İslâm Dünyası Liderini Bekliyor” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Eşref-i Devlet” başlıklı yazısında işledi.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Fransızların Seçimi… Suriye ve Irak’ta Durum…”lardan bahsediyor.

Baran Dergisi olarak Türdeb’in düzenlediği 8. Uluslararası Dergi Fuarı’na katıldık. Yayın Kurulu Üyemiz Kâzım Albayrak, oldukça bereketli geçtiğini düşündüğümüz fuardan intibalarını ve fuarda gerçekleştirdiğimiz okur buluşmasını “Okur Buluşması ve Fuardan Notlar” başlıklı yazısında işledi. Ayrıca yine fuar ile alâkalı olarak Oğuz Can Şahin, “8. Uluslararası Dergi Fuarı’nın Ardından” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Bu seneki dergi fuarına yurtdışından bir çok derginin temsilcileri, editörleri ve yazarları katıldı. Baran Dergisi olarak bazılarıyla röportajlar yaptık ve Türkiye’nin İslâm coğrafyasından nasıl görüldüğünü anlamaya çalıştık. Makedonya merkezli Köprü Dergisi’nden Mehmed Arif, Hindistan merkezli Muallim Dergisi’nden Ubaidur Rahman Qasmi, İran-Belucistan merkezli Al Sahvat-ül İslâmiyye Dergisi’nden Abdolrahman Gamşhadzehi, yine İran-Belucistan merkezli Nida-yi İslâmiyye Dergisi’nden Nasir Ahmed Seyyidzâde ve Arnavutluk merkezli İslâmî Düşünce ve Medeniyet Enstitüsü’nden Ubejd Osmanî ile yapmış olduğumuz söyleşileri büyük bir alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Ölüm Odası B-Yedi eserinin 354. bölümünün alt başlığı “Tevbe Kâğıdı (Kaptan Kusto Müslüman)”…

Osman Temiz’in “Gudde-i Sanevberi” yazısı 13. bölüm ve “Kozalaksı Bez ve Nefs Terbiyesine Dâir” alt başlığı ile devam ediyor.

Gülçin Şenel, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “Yağmurcu” eserinin yeni baskısı vesilesiyle bir yazı kaleme aldı.

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…