Selâm ile…
Batı’nın “Rönesans” diye adlandırdığı yeniden doğuş hamlesiyle fikir ve sanatta merkeze aldığı “hümanist-kendine tapınmacı” anlayış, dinî planda “Reform” hamlesi, devletlerarası planda “Vestfalya düzeni”, içtimâi planda “Fransız İhtilâli”, ilmî planda “Aydınlanma Devri” ve iktisadî sahada ise “Sanayi Devrimi” ile neşvünema bularak, tüm metafizik unsurların dışlandığı bir idrak ile karşı karşıya kalmamıza sebep oldu. Batı nizamının ontolojik temelleri yukarıda bahsettiğimiz hâdiseler ile atılmıştır. Daha sonra yapılanlar ise ufak rötuşlar mesabesinde kalmıştır.

Karşılarında durabilecek sistemli bir hareket olmadığından Batılılar, nefslerini doyurmak için başlattıkları taarruzda hedeflerine ulaşarak, dünyanın geri kalanını maddî bir tahakkümün altına almayı başarmışlardır. Maddî tahakküm altına alırken de, ileride kendilerine tehdit oluşturmasın diye, yerelliğin temsili olan her türlü değere saldırarak kültürel bir tek tipleşme meydana getirmeye çalışmışlardır. Bu sisteme razı gelmeyenler, emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından türlü işkence ve soykırımlara tâbi tutulmuşlardır. Kan emiciler, her geçen gün daha çok semirmiş, patlama noktasına gelmiş, lakin ihtiraslarından vazgeçememiştir.

Batılıların hedeflerinin odak noktasında hep İslâm coğrafyası oldu. Bunun sebebi, İslâm coğrafyasının yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından dünyanın en bereketli topraklarına sahip olması ve en önemlisi hakkaniyetsiz düzenlerine karşı sistemli bir karşı oluşun ancak bu topraklardan zuhur edebileceğinin farkında olmalarıydı. Müslümanlar kan gölünde yüzerken, Batılılar İslam coğrafyasını soymak suretiyle zengin oldu, idare etmekten başka bir vasfa sahip olmayan kukla idarecileri vasıtasıyla bu toprakları yönetmeye çalıştı. Yeri geldi yıkıp yeniden kurmaya yeltendi. 

Kurdukları bu sistem uzunca bir süre tıkır tıkır işledi; fakat adaletsizlik öyle bir noktaya geldi ki, artık sadece Müslümanların değil, dünya üzerinde bu hakkaniyetsizliğe maruz kalan hiçbir fert ve toplumun dayanacak takati kalmadı. Dünya yeni bir nizam bekliyor ve Batı’nın insan fıtratına aykırı sistemine karşı insana hakettiği kıymeti verecek nizam, tam da korktukları gibi bu topraklardan zuhur ediyor. Farkında olunsa da, olunmasa da Üstad Necib Fazıl’ın ve Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Büyük Doğu-İbda dil ve idraki topluma sirayet etmiş bir vaziyette kendini dayatıyor. Mutlak Fikir’i yeniden merkeze almak suretiyle başlatılan bu hakikî Rönesans hamlesinin fikrî zemini tesis edilmiştir; şimdi ise sıra tatbiktedir. Her ne kadar bugün Batı’nın kurmuş olduğu sistemin bizi dört bir yandan kuşattığı ve bu sistemden çıkmanın imkânsız olduğu düşünülse de, mesele “biz niçin düşmanlarımızın koyduğu kurallara göre oynuyoruz” denilecek eşik noktasını aşana ve bunun her sahada karşılığını alacak hamleler için cesaret bulup, yapmaya başlayana kadardır. Sonrası ise çorap söküğü gibi gelecektir. Neticede Üstad Necib Fazıl’ın tabiriyle “surda gedik açılmıştır!” Bu vesileyle Üstad’ı vefatının 34. yıldönümünde rahmet ile yâd ediyoruz.

Kapağımızı bu mesele etrafında yaptık ve “Düzeninizi Başınıza Yıkacağız” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Global Sistemin Anahtarı” başlıklı yazısında işledi.
Fatih Turplu, “Necip Fazıl’ın Mânâsı Salih Mirzabeyoğlu” başlıklı yazısında “Üstad Necip Fazıl Hazretleri’ni senede bir gün anarak ona Kabotaj Bayramı muamelesi yapan sefillerin devri kapandı!” diyor.

Kâzım Albay, “İbni Teymiyye ve Selefîlik” başlıklı yazısında, İngiliz destekli mezhepsizlik mezhebinin mihrak şahsı İbni Teymiyye’nin itikadî ve amelî sahadaki sapkınlıklarını mevzu edinirken Selef’in muradına uygun olanın ancak ve ancak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolu olduğunu belirtiyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Türkiye ve Dünyadaki Bazı Gelişmeler”den bahsediyor.

Bu hafta, Üstad Necib Fazıl’ın vefat yıl dönümü vesilesiyle, sağlığında da Üstad’ın yanına bulunmuş olan Prof. Dr. İrfan Gündüz Hoca ile bir söyleşi yaptık. Gündüz’ün, “Bu Sistem Üstad’ın Başyücelik’ine Doğru Gidecektir” dediği söyleşiyi büyük bir alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Ercan Çifci de, Üstad Necib Fazıl ile alâkalı “Aydınlık Savaşçısı Necib Fazıl” başlıklı yazısıyla dergimizde…

Gülçin Şenel’in yazısının başlığı “İdrakin Aczini İdrak”…

Sizler için derlediğimiz haber yorumlarla beraber bu haftaki muhtevamız böyle.

Bu hafta, gazâ ve cihad ayı Ramazan’a adım atmanın heyecanıyla sizleri selâmlıyor, Ramazan’ın ümmeti kurtuluşa kavuşturan sistemin inşaında ehemmiyetli hâdiselerle geçilmesini temenni ediyoruz.

İntikam hissiniz dâim olsun…