Selâm ile...
Varılacak hedef ve onun istikâmeti belli olmadıktan sonra, ister çok yürü istersen az; olduğun yerde sayıyorsun demektir. Bu sebeble, evvelâ bir hedef belirlenmesi, bir menzilin işaretlenmesi gerekir ki; az da yürünse, çok da yürünse mesafe kat edilmiş olsun. Bugün, Türkiye’de entellektüellerin, hukukçuların, siyasîlerin, iktisatçıların velhasılı kelâm ferd, cemiyet ve devlet meselesinde rol alan her kesimden herkesin içinde bulunduğu en büyük açmaz, hedefsizliktir. Hâl böyle olduğu için de ister çok ister az çalışsınlar, bir türlü beklenen mesafe kat edilmemekte ve ayrı ayrı istikâmette kat edilen mesafeler de nihai bir menzile erişememektedir.

Büyük Doğu – İbda ise en başta hedefi belirleyerek, ufku tayin etmiştir; ufkumuz, ufuksuzluğun ufkudur. Bu cümle son demlerde iyiden iyiye alıştığımız ve çoklarınca da kanıksanmış derinliği ve genişliği olmayan, içi boş, sırf yakışıklı olduğu için terkib edilmiş bir cümle değildir. Dünyanın beklediği fikir kahramanı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu Ölüm Odası B-Yedi adlı eserinde İBDA için diyor ki; “Mânâları kabule istidatlı, kendisiyle mânâların tecelliye geldiği ve geleceği fikrî sıfat, “tarz, usûl ve üslûb”u malûm, “ben kimim?” suâlinin cevabını kendi haddinin ötesine bağlayabilmiş ve böylece en dipte de olsa, fikrin derecesini en üstün dereceyle ilgilendirebilmiş, bir SURET; İslâm Tasavvufu ve Batı Tefekkürü kanatları arasında, HİKEMİYAT’ı malûm İBDA... Bu mânâ, Büyük Doğu’yu bağrına almış bir ufku açıklıktır: Mecazî Berzah ve BERZAH mânâları yerli yerinde...”

“Kendi haddinin ötesi...” Allah Sevgilisi, kul haddindeki ufuksuz sınırdır. İbda, ferd hakikatini Allah Resulünde işaretlerken, cemiyet hakikatini de Allah Sevgilisindeki ufuksuzluğa mutabık bir şekilde Sahabe-i Kiram’da arar. Ve bu arayış istikâmetinde elde edilen verimler de, dünya çapını kucaklayıcı bir derinlik ve genişliği bünyesinde ihtiva eden Büyük Doğu-İbda ideolocyasını doğurur... Ve bu ideolocyanın devlet planındaki teklifi olan Başyücelik Devleti.

“Gaye İnsan-Ufuk Peygamber”, tüm zaman ve mekâna rahmet olarak gönderildi. İçinde bulunduğumuz, ve İslâm Âleminin de içinde bulunduğu ve hatta bir adım daha ileri gidecek olursak, insanlığın içinde bulunduğu şartlar ayan beyan ortada. Tek kurtuluşumuz, dümeni hududsuz rahmet pınarı istikâmetine doğru kırmak ve geri kalan her şeyi de bu istikâmetin, bu yolculuğun şartlarına göre yeniden tertib edebilmekte.

Büyük Doğu Mimarı Üstad Necib Fazıl’ın da dediği gibi; “Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz; / Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık.” Şimdi, o yumağı çözecek olan sırra, bizi ulvî menzile eriştirecek yol haritası hüviyetindeki Büyük Doğu-İbda’ya ilâhî bir rahmet kabilinde biz muhatab olduğumuza göre, sırf nefsimizden gelen hodbinlikle uyuz eşekler gibi sebebsiz ve yararsız bir şekilde direnmeyi bir kenara bırakmalı ve geç kalmadan istikbalin inşasına başlamalıyız. Bu sebeble kapağımızda “Yolumuz: Ufuksuz Ufka Doğru” diyerek bir kez daha istikâmetin ehemmiyetine dikkat çekiyoruz.
*
Bu haftaki muhtevamıza gelecek olursak;
Ömer Emre Akcebe, “Putlar Bir Bir Yıkılıyor” başlıklı yazısında köhnemiş dünya düzeninin çöktüğünü ve kurtuluş için tek reçetenin Büyük Doğu-İBDA olduğunu ihtar ediyor.  

Kâzım Albay, “Cemiyet Vazifesinden Kaçıp Sofuluk Yapmanın Hükmü” başlıklı yazısında İslâm’ın hayatın tüm şubelerini kapsayıcı içtimaî vasfından tecrid edilmesini tenkid ediyor.

Ercan Çifci, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri “Ölüm Odası B-Yedi”de bahsi geçmesi vesilesiyle “Muhammed İlhami; ‘Ebced-i Kübra İçinde’” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Bu hafta Yrd. Doç. Dr Abdurrahman Babacan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Babacan, “Kadim Kültürümüzden Beslenen Yeni Bir Anlayışa İhtiyacımız Var!” diyor; alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), 1438 senesinin Ramazan Bayramında İslâm dünyasının vaziyetinden bahsediyor: “Ramazan Bayramı ve Müslümanların Direnişi”...

Said Aykut’un, Mütefekkir “Salih Mirzabeyoğlu ve İBDA”ya dair kaleme almış olduğu yazıyı alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen, dünya ve kainat plânını farklı bir veçheden ve farklı bir üslupla ele alan eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 371. bölümünün alt başlığı “Ramazan Müjdesi”…
Osman Temiz’in “Acb-üz Zeneb’in Peşinde” başlıklı yazısı dördüncü bölümüyle dergimizin sayfalarında...

Gülçin Şenel, “Nicola Tesla: İcatlarım” başlıklı yazısında, Tesla’nın “Buluşlarım” isimli kitabını inceliyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olunuz...