Selâm ile…

Dünya, freni patlamış bir kamyonun yokuş aşağı ilerlemesigibi yol alıyor; şu an Müslümanlara çarpıyor, ama en son neyi göçerteceği belirsiz. Gördüğümüz hiçbir analist, bir istinad noktası olmadığından, hadiselerin gidiş istikametine dair bir tahlil yapamıyor. Seküler bir yönetimin olduğu Türkiye’de, Müslüman “aydın”, gazeteci ve yazarlar ABD’nin PYD’ye destek vermesini “ABD Suriye’de seküler bir Kürt devleti kurmak istiyor” diye tenkid edip, Barzanî’yi bağımsızlık referandumu sebebiyle Siyonizm’in adamı ilân edebiliyor. Hâdiselerin bu noktaya gelmesinde ve emperyalist kıskacın Anadolu’yu her geçen gün daha da kıstırmasında Türkiye’nin hiçbir payı yokmuşçasına davranılmaya devam ediliyor.

Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının sebepleri maddeler hâlinde sayılırken, en önemli maddelerden birisi olarak, Fransız İhtilâli’nin doğurduğu milliyetçilik akımının Osmanlı topraklarında neşvünema bulması gösterilir. Esasında bu durum, İslâm’ın milliyetçilik anlayışının mazrufundan ayrılarak araya ırkçılığın sıkıştırıldığı sakat bir anlayışın Müslümanların idrakine zerk edilmesine tekabül etmektedir; bu topraklarda yaşayan insanların üzerinden İslâm çatısını kaldırdığınızda, bu coğrafyanın paramparça olması kaçınılmazdır. Zira, Osmanlı Devleti, böylece, günden güne kan kaybetmiş, Müslüman kardeşimiz dediklerimiz dahî bir bir bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir. Milliyetçilik, emperyalizmin lokmalara bölerek yutma/sömürme stratejisine uygun bir şekilde kullanılmıştır. Böylece İslam coğrafyası paramparça edilmiştir. Osmanlı’nın merkezi olan Anadolu’da, inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti devleti de başlangıçta kafatasçı, akabinde yumuşatılarak Atatürkçü Türk milliyetçiliği anlayışıyla kurulup yenilenmiş ve her daim gayesi gerçek manada İslâm’ı bu topraklardan silmek olmuştur. Bu süreç durma noktasına, ancak Müslümanların can pahası mücadelesiyle gelmiş, lakin mevcut statüko mücadelede aldığı yaralardan kaynaklı bütün perişanlığıyla ortada durmaktadır. Evvela, bunu, anlamak istemeyenlerin yüzüne bir kez daha söyleyelim.

19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, I. Dünya Savaşı’yla neticelendirilen İslâm coğrafyasını parçalama projesinin bir benzeri bugün yine etnik milliyetçilik üzerinden icra ediliyor ve bu kez I. Dünya Savaşı sonrasında devlet kuramamış önemli unsurlardan biri olan Kürtler kullanılıyor.Müslümanların yaşadığı topraklarda daha küçük ve yerel koloni devletler kurulmaya çalışılıyor. Suriye iç savaşının getirmiş olduğu yönetilemezlikten istifade ederek PYDsilahlandırılır ve devletleştirilirken, Irak’ta ise Daiş vs. sebeplerle Barzanî tüm gücünü kaybetme tehdidiyle karşı karşıya bırakıldı ve neticede tek kurtuluşunun bağımsızlık referandumu yapmak olduğuna karar verdi.

Bu iki devletin kurulması, şu haliyle, yani emperyalistlere dayanarak tüm Müslümanların aleyhine. Dolayısıyla Türkiye’nin mevcut idaresi, muhtemelen Müslümanların arasını daha da böleceğine inandığı bu projeye karşı çıkıyor; fakat buna mukabil bir alternatif sunamıyor. İslâm sancağını düştüğü yerden yeniden kaldırmaya namzet olan bizim dolduramadığımız boşluğu da elin Yahudi’si, İngiliz’i, Amerika’sı gelip dolduruyor. Emperyalist kıskaç daralıyor. Hâlihazırdaki rejimi kuran Hak ve halk düşmanı seçkinler güruhu, İngilizlerin bir daha İslâm âlemi ile irtibatınız olmasın emrini canıgönülden tatbike girişmişler, ülkenin doğu ve güney cephesine duvarlar örerek anahtarını da İngilizin eline tutuşturmuşlardır; böylece ülkemiz, içine sıkıştırıldığı Kemalizm duvarları içerisinde yokluğa doğru sürüklenir hale gelmiştir. Türkiye’nin, bu kıskaçtan kurtulup varlığını devam ettirebilmesinin yegâne şartı ise artık bu duvarları yıkıpİslâm’ı hâkim kılmaktan geçiyor. Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Emperyalist Kuşatmayı Kırmak İçin Tek Çare: İslâm Nizâmını Hâkim Kılmak!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Aynaların Türkiye’ye Hıncı” başlıklı yazısında işledi.

Çakal Carlos, “Burma’da Neler Oluyor?”  başlıklı yazısında Myanmar’daki hâdiselere değiniyor. 

Genç yazarlarımızdan Kubilay Akın Gürel, “Büyük Doğu’da Sanayi Davası” başlıklı yazısının ikinci bölümüyle dergimizde.

Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleştirilen Suriye görüşmelerinin altıncısı düzenlendi. Türkiye-İran ve Rusya’nın garantörlüğünde, İdlib’e 500 TSK askeri gönderilme kararı alındı. Öte yandan IKBY referandumu da geldi çattı. Bu iki kritik meseleyi Star Gazetesi Yazarı Sevil Nuriyeva’ya sorduk...

Gülçin Şenel, 27 Mayıs 1960 darbesi neticesinde iktidardan indirilerek idam edilen eski Başbakan Adnan Menderes’in vefatının yıl dönümü vesilesiyle “Zeybeğin Ölümü” başlıklı bir yazı kaleme aldı. 

Bu hafta Akademisyen Can Baydarol ile Türkiye-AB ilişkileri ve Ortadoğu’daki hâdiseleri değerlendirdik...

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun kainatı dil üzerinden tahlil eden eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin bu haftaki alt başlığı “Dindar (Nabzı Beraber)”...

Osman Temiz, “Ramazan Müjdesi Horoz Borcu” başlıklı yazı dizisinin altıncı bölümüyle dergimizde. 

Ercan Çifci, “Takdimdeki Deniz; Kaptan Mirzabeyoğlu” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Öte yandan dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayılarımızda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olunuz.