Selam ile…
Yüzyıllar boyunca üç kıtada çok geniş topraklara hükmeden Osmanlı’nın dağılmasının ardından, bu topraklarda irili ufaklı birçok devlet ortaya çıktı. Dağılan imparatorluğun merkezi olan Anadolu’da ise, diğer devletler gibi Batı menfaatlerine uygun bir şekilde Türkiye dizayn edildi. Türkiye’nin İslâm dünyası ile bağlantısı koparıldı. Buna mukabil Anadolu’nun tarihî derinliği ve buradan doğan potansiyel gücü toplumlar nazarında mahfuz kaldı. 

Dolayısıyla Orta Doğu’da hâkimiyeti kaybetmek istemeyen Batılı devletleri en fazla rahatsız edecek hâdise Türkiye’nin tabiî hinterlandı olan Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’ya açılmasıdır. Türkiye’nin tabiî hinterlandı içerisinde bulunan bu topraklara açılmasını engellemek için çaba sarf eden siyasî güçler, yakın geçmişte, Suriye’den Irak’a ve Irak’tan İran ve Yemen’e kadar uzanan İran merkezli Şii Hilâli’nin oluşturulmasına göz yumdukları gibi bugün de Şii hilâlini tahkim etmek adına Türkiye’nin güney sınırlarında bir Kürt devleti oluşturmaya çalışmaktadır. Bu siyasî güçlerin başında Yahudi Devleti ve ABD gelmektedir. 2000’li yıllar ile beraber dış politikada “Batı’ya dönük olma” prensibinin dışına çıkan Türkiye, gerek bölgesel gerekse de global mânâda rahat hareket edebilmek adına bu iki engeli ortadan kaldırmalıdır. Türkiye’nin mevcudiyetini de riske atan bu projelerin ortadan kaldırılması için aksiyoner ve gözükara bir dış politika seyredilmesi gerektiğini birçok kez dile getirdik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları ile bir aşama katedildi; fakat yeterli değildi. 

Dergimiz sayfalarında, Türkiye’nin her ne bahasına olursa olsun Fırat’ın doğusuna girmesi ve ABD’nin ku-cağında oturan PYD/YPG’yi dağıtması gerektiğini de müteaddid defa dile getirdik. Şartlar her geçen gün zorlaşırken, Türkiye’nin aksiyona geçmesi daha da zarurî hâle geldi; zira “Suriye’de zaman, Türkiye’nin aleyhine” işledi. 

Nihayet geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalarla birlikte Türkiye’nin, Fırat’ın doğusuna gireceği anlaşıldı. Sınıra sevkiyatlar gerçekleşti, askerler ve silahlar konuşlandırıldı. Milli Savunma Bakanlığı, operasyon için ordunun hazır olduğunun sinyallerini verdi. Akabinde ABD, sınır bölgelerinden çekileceğini açıkladı ve gözlem noktalarını terk etti; fakat bir yandan da tehdit etmeyi sürdürüyor. Savaşın zaferle taçlanmasını sağlayan ana unsur ruh, inanç, azim ve kararlılıktır. Bu operasyon Türkiye’nin istikbâli için hayatî bir vaziyete gelmiştir. Bu hamle ile İslâm dünyasında Türkiye’ye olan güven artacak, içeride ise Anadolu halkı kenetle-necek ve içerideki işbirlikçi bloktan ayrışması sağlanacaktır. Öte yandan Türkiye’nin tarihinden doğan mahfuz potansiyel gücünü açığa çıkaracak ve İslâm dünyasında beklenen-gözlenen merkez Anadolu’nun şahlanışının nişanesi olacaktır. 
Bu mevzuyu kapağımıza taşıdık ve “Davasında Kararlı Olan Kazanır” manşetini attık.

Kapak mevzumuzu “İmajların Yıkılışı ve Büyük Hayal Kırıklıkları” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girmesinin işten bile olmadığını vurgularken; Türkiye’nin önündeki kapıların ardına kadar açılması için bu harekâtın, içerideki hainleri temizlemeye yönelik eş zamanlı bir operasyonla taçlan-dırılması gerektiğinin de altını çiziyor. 

Bu sayımızda Gazeteci-Yazar Yılmaz Bilgen, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı hârekat ile alâkalı soru-larımızı cevapladı. Bilgen, “Türkiye dönüşü olmayan bir yola girdi.” diyor.

Anadolu Ajansı Dış Haberler Editörü Haydar Karaalp’in, Irak’taki protestolar, Irak siyasetinin iç dinamikleri, gösterilerin sebepleri ve halkın talepleri ile ilgili sorularımızı yanıtladığı röportajı, alâka ile okuyacağınızı düşünü-yoruz.   
Kerim Bozdağ, “Ordumuz Muzaffer Olsun” başlıklı yazısında Türkiye’nin, Fırat’ın doğusuna yapacağı yeni harekâttan bahsediyor.

Çakal Carlos (S. Muhammed), Venezüella’nın içinde bulunduğu durumun yanısıra İngiltere’nin Avrupa Bir-liği’nden ayrılmasına ve AB’nin nasıl bir organizasyon olduğuna temas ediyor. 

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dava arkadaşı, değerli gönüldaşımız Nazif Keskin Abi geçtiğimiz Cumartesi günü Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Dergimizin kapağında da Nazif Abi’nin vefat haberine yer verirken, bu sayımızın orta sayfasını da onun için ayırdık.

Kâzım Albayrak, “Mücahid Gönüldaşımız Nazif Keskin Aramızdan Ayrıldı” başlıklı yazısında, 1970’li yıllardan beri aynı davada omuz omuza mücadele ettiği Nazif Keskin’den ve onunla olan hatıralarından bahsediyor. 

Yazarımız Tayyar Tercan’ın 2013 yılında, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu cezaevinde iken bir belgesel projesi için Nazif Keskin ile yapmış olduğu ve daha önce yayınlanmayan röportajı da bu sayımızda okurlarımızla paylaşıyoruz. 

Osman Temiz, “İngiliz Aydınlanmasının Ana Karakteri Empirizm/Tecrübecilik Üzerine” başlıklı yazısının dördüncü bölümünde John Locke, George Berkeley ve David Hume’den bahsediyor. 

Ayrıca dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…