Selâm ile…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümetini dış politikada en fazla tenkid ettiğimiz meselelerin başında, reaksiyoner bir tavırla hareket ederek kullanmış oldukları retoriği pratiğe aksettirememeleriydi. Nitekim uzun bir süre Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyon mevzu edildi. Ha bugün, ha yarın derken operasyon için düğmeye basıldı.
 
Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekâtları ile elde edilen kazanımlara “Barış Pınarı” harekâtıyla Resulayn ve Tel Abyad dahil edilirken Türkiye’nin talebi ise Kuzey Suriye’nin tamamıyla ABD ve güdümündeki PKK-YPG’den arındırılmasıydı. Türkiye, tüm dünyanın “dur!”, “yapma”, “bak fena olur!” ve sair tehditkâr sözlerine aldırış etmeden yapılması gerekeni yaptı. Sahadaki hızlı ilerleyiş, Amerikan Başkan Yardımcısı Pence’in başını çektiği bir heyeti apar topar Ankara’ya düşürdü.
 
Dergimiz sayfalarında Afganistan’da Taliban’ın bir yandan sahada savaşı devam ettirirken öbür yandan ABD ile müzakere masasında oturduğunu, sahada yürüttüğü faaliyetlerin masada kendisine müsbet olarak döndüğünü müteaddid kere işlemiştik. Kuzey Suriye’de kıskaca alınan Türkiye’nin de bu kıskaçtan kurtulmasının yolunun ancak aksiyoner bir siyasetle olabileceğini bu misal üzerinden dile getirmiştik. Nitekim öyle de oldu. Türkiye’nin operasyona girişmesinin ardından gelen ABD heyeti, Türkiye’nin tezlerini zorunlu olarak kabul etti. Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin operasyon yaptığı bölgeler ABD ve Siyonist-emperyalist destekli PKK-YPG’den arındırıldı. II. Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye’de istediği gibi at koşturan ABD, Anadolu tarafından bir kez daha mağlubiyete uğratıldı. Olağanüstü şartlarda Müslüman Anadolu halkının yekvücut olarak dünyanın karşısına dikilebileceğini 15 Temmuz’dan sonra “Barış Pınarı” harekâtı da göstermiş oldu.
 
Operasyon esnasında ABD’nin çekildiği Kamışlı, Ayn el Arab gibi bölgelerde Rusya ile Suriye rejimi bayrakları dalgalanmaya başlamıştı. Dergimizi baskıya hazırladığımız dakikalarda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’da Putin ile bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeden de 10 maddelik bir mutabakata vardı. Bu mutabakatta Kamışlı hariç Türkiye-Suriye sınırından Suriye’nin içine doğru 30 kilometrelik alandan PKK-YPG’nin çıkarılması konusunda anlaşıldı. Nasıl işletileceğini ise süreç gösterecek.
 
Kapağımızda Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyon çerçevesinde ABD ve Rusya ile vardığı mutabakatları değerlendirerek “Sahada Galip Olan Masada da Kazanır!” manşeti attık!
 
Kapak mevzumuzu “Reaksiyoner Politikadan Aksiyoner Siyasete” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Türkiye’nin bundan sonraki süreçte Halep de dâhil olmak üzere Suriye’nin kuzeyinde hâkimiyeti tesis etmesi ve bu bölgede alt ve üst yapısıyla gerçek bir düzen kurması gerektiğini vurguluyor.
 
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Baran’a vermiş olduğu mülakatta Türkiye’nin bu harakâtın sonuna kadar gitmesi gerektiğini belirtirken, Rusya ile İsrail arasında adı konmamış bir anlaşma olduğundan bahsediyor.
 
Kerim Bozdağ, “Taşlar Yavaş Yavaş Yerine Oturuyor!” başlıklı yazısında, bir yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı seviyesiz mektuba değinirken, öte yandan da başkalarının dayatmalarını ve ilkelerini ülkü hâline getirerek başarılı bir sonuç elde edilemeyeceğinden bahsediyor.
 
Uluslarası İlişkiler Uzmanı Eyüp Kılıç, Baran’a vermiş olduğu mülakatta Tükiye ve Rusya’nın, Suriye hususunda vardığı mutabakatı değerlendirdi.
 
Gazeteci-Yazar Sevil Nuriyeva ile “7. Türk Konseyi Zirvesi” çerçevesinde bir röportaj yaptık. Sevil Nuriyeva röportajda “Irkî kimlikten ziyade kültürel kimlik üzerinden hareket edilmeli. Bu milletlerin duruşu müsbet, millî kimlikler tabiî ki çok önemlidir; ama kimliğin en güzeli İslâmiyet’tir!  İslâmiyet çatısı altında daha kenetlenmiş olacağımız şüphesizdir!” diyor.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Barış Pınarı Harekâtı ve Siyonist Kıskacındaki Fransa” başlıklı yazısında Türkiye’nin kuzey Suriye’ye yönelik operasyonunu ve Fransa’nın Ortadoğu’daki varlığını değerlendiriyor.
 
Kâzım Albay, “Peygamberler Mutlak İnkılâbçılardır” başlıklı yazısında “Allah Resûlü’nün inkılâbı bütün çağlara ışık tutma özelliği taşır. Fikir ve aksiyonu birleştirmesi yönüyle de BD-İBDA’nın Allah Resûlü’nden tevârüs eden inkılâb misyonu üzerinde olduğu görülmektedir.” diyor.
 
Sinami Orhan, “Haleluya Solistleri!” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sigara” çıkışını ve Diyanet’in sigaranın haram olduğuna yönelik fetvasını değerlendiriyor.
 
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
 
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...